Yazar: <span>Ankara psikolog</span>

Aldatma İsteği Neden Olur?

Aldatma İsteği Neden Olur?

Aldatma İsteği Neden Olur

Aldatma genellikle ilişkideki sorunların nedeni değil sonucudur ve ilişkide eksik olan bir şeye işaret eder. Duygusal bağın olmaması, insanların hayatta hissettikleri boşluğu doldurma isteği, dikkat çekme, kendini kanıtlama, sonsuz aşk duygusu arayışı gibi nedenler olabilir. İlişkide gerçekçi olmayan beklentiler, aile geleneklerinin tekrarı, kişilik bozukluğu, cinsel bağımlılık, bir partnerin sadakatsizliği nedeniyle öfke veya intikam, bir ilişkide ihmal, mümkün olduğu kadar çok partnerle cinsel ilişki yaşama arzusu, başka birine çekim de bu sebepler arasındadır. Bazen bir kişi, aldatmaya karşı daha hoşgörülü bir tutum sergileyen bir kültürden gelebilir. Bununla birlikte, kişisel arzunuz tek eşli bir fiziksel ve duygusal ilişki ise, yukarıdakilerin tümü bu tür davranışların bir gerekçesi veya nedeni değildir.

Aldatmayla Başa Çıkmak

Aldatmayla başa çıkmak travmatik bir olaydır ve bir ilişkiyi ve güveni yeniden inşa etmek çok zaman gerektiren uzun bir süreç olabilir. Aldatılan kişi bu keşfin ardından büyük bir şok yaşar ve temel güveni sarsılır. Her iki tarafta da güçlü duygular mevcuttur ve bir kişinin nasıl tepki vereceği, ilişkinin süresine ve türüne, ortaya çıkma şekline, geçmiş deneyimlere ve duygusal olgunluğa bağlıdır. Hiçbir ilişki birbirine benzemez ve aldatmanın keşfedilmesinden sonraki günler ve haftalar, dakikadan dakikaya değişen güçlü duygularla doldurulabilir. Güçlü duyguların telaşı içinde önemli kararlar almamanız ve sizin ve eşinizin ilişkinizin hala çabaya değer olup olmadığını düşünmek için gerekli zamanı ve alanı ayırmanız önemlidir.

İlişkinin Devam Edip Etmeyeceğine Karar Vermek

İlişkinizin devam edip etmeyeceği, partnerinize tekrar güvenip güvenemeyeceğiniz gibi birçok soru ortaya çıkabilir. Bu soruları cevaplamak zaman alacaktır. Yoğun duygular, ruh hali değişimleri, uyku ve yeme bozuklukları olabilir ve gün içinde çalışabilmeniz için kendinize iyi bakmanız önemlidir. Yolunuza çıkan duygularla savaşmayın. Onları tanımaya ve normal olarak kabul etmeye çalışın. Utanç, öfke, boşluk, sahiplenme, hayal kırıklığı ve üzüntü hissetmeniz mümkündür. Kendinizi çok yalnız ve üzgün hissettiğiniz ve her şeyin eskisi gibi olmasını istediğiniz için, birdenbire aldatmayı unutma ihtiyacından dolayı şoke olabilir ve hüsrana uğrayabilirsiniz. Belki de kaybolmuş hissetmeniz ve daha akıllı olmanız gerektiğini düşünmeniz sizi rahatsız ediyor ve öfkenizi, sanki aldatmayı önlemek için bir şey yapabilirmişsiniz gibi kendinizi suçlayabilirsiniz ya da eş seçimine kızabilirsiniz. İhtiyacınız olan uykuyu almak, temiz havada vakit geçirmek, egzersiz yapmak ve genellikle rahatlamanıza ve duygularınızın farkına varmanıza yardımcı olacak şeylere zaman ayırmak için mümkün olan her şeyi yapın.Bu durumda size en yakın kimlerin yardım ve destek olabileceğini düşünün ve tek başınıza halledemiyorsanız uygun profesyonel yardımı bulun. Başkalarıyla bu konu hakkında konuşmaktan rahatsız olabilirsiniz, ancak ne söyleyip ne söylemeyeceğiniz konusundaki karar sizindir. Size duygusal destek sağlayabileceğini ve kararlarınızda sizi destekleyebileceğini bildiğiniz kişileri seçin. Duygularınızı başka birine ifade edemiyorsanız, günlük yazmak da iyi bir seçenektir.

 

Ankara Psikolog Randevusu oluşturmak için randevu oluştur.

Doğru Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

Doğru Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

Doğru Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

İlişkimiz bizi mutlu ediyor ve hayatımızda sırtımızı dayayabileceğimiz, güvenebileceğimiz bir insan var ise hayatta bizden mutlusu yoktur. Karşılıklı güven ve birbirimiz hakkındaki düşüncelerimizi özgürce paylaşabilmek mutlu ve sağlıklı bir ilişkinin en temel gereksinimleridir. Eğer ilişkide arada sırada sorguluyor, şüpheler duyuyor, kendimizi bazı konularda rahatsız ve engellenmiş hissediyorsak, bu bizim için sağlıklı olmayan bir ilişkide olduğumuzun göstergeleri olabilir. Dilerseniz biraz doğru bir ilişkide olup olmadığımıza göz atalım.

  •  Yaşadığımız ilişkide korku hissetmiyorsak

Bu bağlanma korkusu da olabilir, karşımızdakinin bize bir şekilde zarar verebileceği korkusu da. Eğer ilişkimizde güven hissi varsa ve hem bağlanmaktan hem de bu kişinin bize bir zarar verebileceğinden çekinmiyorsak doğru bir ilişki yaşıyoruz diyebiliriz.

  • İlişkiyi saklama gereği hissetmiyorsak

Eğer ilişkimizde birbirimizden sakladığımız önemli sırlar varsa bu ilişkinin doğru olmadığının önemli bir göstergesi olabilir. Sağlıklı ilişkilerde taraflar birbirlerinden bir şeyler gizlemek şöyle dursun, aksine, birbirlerine olabildiğince açık ve dürüst olmaya çalışırlar.

  •  Birbirini gizlice takip etmeye çalışmamak

Doğru ve sağlıklı ilişkilerde, iki taraf da birbirine karşı açık ve dürüst olacağından, birbirlerini gizlice takip etmek zorunda hissetmezler. İlişkinizde karşı tarafın sizden sakladıkları olduğunu düşünüyor ve onu yakalama arzusu hissediyorsanız bazı şeyler gerçekten yanlış demektir. Aynı şekilde sizin de karşınızdakinin arkasından çevirdiğiniz dolaplar olmamalıdır.

  • Kendinizi karşınızdaki kişiden üstün görmemek

“Davul bile dengi denginedir” sözü ilişkiler için genellikle geçerlidir. Sosyal, ekonomik, entelektüel ve eğitimsel farklar olsun, ailevi farklılıklar olsun, kişisel ilişkilerde bir yere kadar tolere edilebilirler. Duyduğunuz aşkın etkisiyle bir süre görmezden geldiğiniz bu farklar, çatışmalar ve anlaşmazlıklar başladığında su yüzüne çıkar. Arada derin ve aşılamaz farklılıklar var ise, bu eninde sonunda ilişkinin parçalanmasına yol açabilir.

  •  İlişkide olduğunuz kişinin başarılarını kıskanmamak

İlişkide en önemli gereksinimlerden biri de, kişilerin birbirlerinin başarılarını desteklemeleri ve her zaman daha iyisine ulaşmalarını içten bir şekilde dilemeleridir. Eğer ilişkinizde birbirinizin daha başarılı olmasını istiyor ve bu konuda birbirinize elinizden gelen desteği verebiliyorsanız sağlıklı ve doğru bir ilişkidesiniz diyebiliriz. Gerçekten birbirini seven insanlar, birbirlerinin başarılarına sevinir ve daima birbirlerini desteklerler.

  • Anlaşmazlıkları o anda çözmeye çalışmak

Her sağlıklı ilişkide sorunlar ve anlaşmazlıklar da olur. Önemli olan bu sorunları biriktirmemek, ertelememek, o anda konuşup, tartışıp üstesinden gelebilmektir. Ertelenen, sonraya bırakılan sorunlar zamanla birikir ve haddinden fazla artarlar. En sonunda taraflar birbirlerine patlayarak ilişkiye onarılamaz zararlar verebilirler. Siz de sorunlarınızı o anda konuşup giderebiliyorsanız, sonraya atmıyorsanız doğru bir ilişkide olduğunuzu söyleyebiliriz.

  • Doğru iletişim kurabilmek

İlişkilede doğru şekilde iletişim en önemli etkendir. Doğru iletişim; tarafların birbirleri hakkındaki memnuniyetlerini ve memnuniyetsizliklerini yüz yüze konuşabildikleri ortamlar yaratabilmelerinde yatar. Her iki taraf da birbirlerini dinlemeye gönüllü ise, kimse kimseyi manipüle etmeye çalışmıyor, gerçekten sorunları anlamaya ve çözmeye uğraşıyorsa o ilişkinin doğru ve sağlıklı olduğundan söz edebiliriz.

  • Farklılıklara saygı göstermek

Her insan birbirinden farklıdır. Herkesin farklı bir yetiştirilme tarzı, farklı bakış açıları ve değerleri olması normaldir. Eğer arada uçurumlar yoksa ve ortak noktalarda buluşulabiliyorsa bu, ilişkiyi yürüten unsur olacaktır. Her durumda kendimizi karşımızdakinin yerine de koyarak düşünmeli ve onun bakış açısını da anlamaya çalışmalıyız. Bize kabul edemeyeceğimiz derecede ters gelen durumlar haricinde ortak anlaşma noktaları bulabiliyor isek, o ilişkinin doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz.

  • İlişkide kendimizi kaybetmemek

    Bu ilişkide en çok zorlanılan unsurlardan biridir. Özellikle ilişki çok iyi gidiyorsa, çoğunlukla kişiler ilişkinin baş döndürücü temposuna kapılıp kendilerinden vazgeçerler. Bu, arada sırada iyi gelse de, hiçbir zaman hobilerinizden, hayatınızdan, ilişkiniz dışındaki meşguliyetlerinizden tamamen vazgeçip kendinizi ilişkiye aşırı kaptırmamanız gerekir. Siz kendi kendinize bir bireysiniz ve ilişkiniz hayatınızın mutluluk verici bir parçası. Bunu asla unutmamalısınız. Her iki taraf da ilişkide kendinden vazgeçmek zorunda kalmadan birbirlerine sevgi ve mutluluk içinde sarılabiliyorsa bu ilişkinin doğru bir ilişki olduğundan söz edebiliriz.

Ankara Psikolog Tavisiye Aile danışmanlığı ve çift terapisi için uzman psikolojik danışman Emine Toklu Başkak için randevu talebi oluşturabilirsiniz.

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek; Öz Şefkat Nedir?

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek; Öz Şefkat Nedir?

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek İçin;

Öz Şefkat

Hayat hiç birimiz için her zaman günlük güneşlik değil. Acılar ve zorluklar yaşamın kaçınılmaz bir parçası. Ancak kimimiz bu zorlu deneyimler içerisindeyken kendimize karşı katı ve yargılayıcı tavır ve tutumlar sergileyebiliyoruz. Kendimize karşı bu tarz bir yaklaşım içerisinde olmak öz şefkatten yoksun olduğumuz anlamına gelir.

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek; Öz Şefkat Nedir?

Öz Şefkat Nedir?

Öz şefkat, zor bir deneyimden geçen bir sevdiğimize nasıl nazik ve ılımlı yaklaşıyorsak kendimize karşı da benzer bir tutum içerisinde olabilmek anlamına gelmektedir. Öz şefkati geliştirebilmek için öncelikle kendimizi gerçek anlamda sevmeli ve kendimizle bağ kurmalıyız. Unutulmamalıdır ki, kişi ancak tanıdığı ve anlayabildiği ölçüde bağ kurabilir, sevebilir. O halde

kendimizi nasıl tanıyacağız sorusunun üzerinde durmakta fayda var. Kendimizi tanımanın yolu kendimizle baş başa vakit geçirmekten geçer. Tıpkı yeni birisiyle tanışıyormuş gibi kendimizi tanıma sürecine emek vermeliyiz. Neleri seviyoruz, nelerden hoşlanmıyoruz, ne gibi durumlarda savunmasız hissediyor hangi alanlarda kendi gücümüze sahip çıkabiliyoruz.. Bütün bu soruların ve nicelerinin cevaplarına götüren bir yolculuktur esasen kendini tanıma yolculuğu.

     Düşünün, en son ne zaman kendinize “Şu anda neye ihtiyacım var?” sorusunu sordunuz? Ya da başarısızlıklarınız için kendinizi affedebilip, sınırlılıklarınıza saygı duyabildiniz. Öz şefkat, kendimize dair algılarımız ve beklentilerimizden öte olanı olduğu gibi görüp kabul edebilme anlayışını içinde barındırır. Kendimize karşı adil ve gerçekçi olmamıza yardımcı olur.  Acı veren duygular ve deneyimlerden kaçınmak yerine zorlukların ve kusurların insan yaşamının kaçınılmaz bir parçası olduğunun kabulüyle adım atabilmemizi sağlar.

     Bir öz şefkat geliştirme pratiği;

  • Rahatsız edilmeyeceğinizden emin olduğunuz sessiz bir odada gözleriniz kapalı olarak oturun.
  • Omurganızın dik olduğundan emin olun.
  • Birkaç dakika kadar nefesinize odaklanın.
  • Zihninize gelen düşüncelerin sakince geçip gitmesine izin verin. Yeniden nefesinize dönün.
  • Şimdi sizin içinde bulunduğunuz zorlu süreçten sevdiğiniz bir yakınınızın geçtiğini hayal edin. Bire bir sizinle aynı şeyleri yaşıyor. Adeta sizin yerinizde o var!
  • Ona nasıl yaklaşırdınız? Neler söylerdiniz?
  • Şüphesiz ki onun kendisini daha iyi hissetmesini sağlayacak şeyler söylemek gelmiştir içinizden.
  • Şimdi kendinizi hayal edin ve az önce yakınınıza söylediklerinizin aynısını kendinize söylemeyi deneyin.
  • Kendinize sorun “Gerçekten neye ihtiyacınız var?”.
  • Çalışmayı tamamladıktan sonra cevaplarınızı ve neler hissettiğinizi not edin.
  • Kendinize bu çalışmayı hediye ettiğiniz için teşekkür etmeyi unutmayın..

Ankara Klinik Psikolog Serra Boztaş

Ankara’da Klinik psikolog Randevusu oluşturmak için tıklayın.

Ankara Klinik Psikolog

Ankara Psikolog

Çankaya Psikolog

Çankayada Psikolog

Psikolog Ankara

Psikolog Çankaya

Aile Terapisi Nedir?

Mükemmeliyetçilik ve Erteleme Davranışı

Neden başlayamıyorum? Neden devam edemiyorum?

Başladığınız her şey yarım mı kalıyor yoksa hep bir başlama isteği içinde olup hiçbir zaman harekete geçemiyor musunuz? Yeni bir dil öğrenmek, zararlı alışkanlıkları terk etmek, spora başlamak, bir hobi edinmek gibi gerçekten istediğiniz ve size iyi geleceğini bildiğiniz bütün kararları almayı bahaneler üreterek geçiştirmenizin altında mükemmeliyetçilik ve erteleme davranışı yatıyor olabilir.

     Mükemmeliyetçilik en kısa haliyle kusursuza ulaşma arzusu olarak tanımlanabilir. Bu arzu bireylerin kendilerine ulaşılması imkansız ve gerçekçi olmayan hedefler koymalarına yol açar. Mükemmeliyetçi karakter özelliklerine sahip olan bireyler bu hedefleri koyarken kendi sınır ve ihtiyaçlarını gözetmediklerinden ve kendilerine hata yapma şansı tanımadıklarından dolayı tükenmişlik, depresyon ve kaygı gibi bir takım sorunla karşı karşıya kalabilir.

Mükemmeliyetçi karakter özellikleri;

 

  • Hata yapmaktan ve başarısız olmaktan korkmak ve bu nedenle yapılacakları ertelemek,
  • Başarılarını görmemek/ yaptıklarının yeterince iyi olmadığını düşünmek,
  • İltifatları kabul edememek,
  • Aşırı plan yapmak,
  • Karar vermede güçlük çekmek,
  • “-meli,-malı” kalıplarını çok sık kullanmak..

 

     Toplumda genellikle pozitif olarak algılanan mükemmeliyetçilik kavramı aslında bireylerin hayatında büyük bir stres yaratır. Kendilerine ve çevrelerine karşı katı bir tutum içinde olan mükemmeliyetçi kişilerin beklentileri sıklıkla gerçek üstüdür ve tatmin edilemez. “Ya hep ya hiç” bakış açısına sahip mükemmeliyetçi kişiler mükemmel olmayacaksa hiç olmasın diye düşünerek yapmak istediklerini sürekli olarak erteler yada yarım bırakırlar. Bu erteleme davranışı geçici bir rahatlama duygusu yaratsa bile daha sonra suçluluk, utanç ve endişeye dönüşür.

     Mükemmeliyetçilik ve erteleme davranışını bırakmak için;

  1. Mükemmeliyetçiliği tanımak ve kabul etmek; mükemmele ulaşmayı amaçladığınız alanları belirleyin. Örneğin; iş, sağlık, temizlik, spor..
  2. Kendi sınırlarınızın ve ihtiyaçlarınızın farkında olmak; kendinize bir hedef koyarken gerçekçi ve ulaşılabilir olmasına dikkat edin. Bir davranışı alışkanlık haline getirmenin yolu her gün o davranışı tekrar etmektir. Örneğin hedefimiz sporu alışkanlık haline getirmek olsun. Bunun için başlangıçta her gün 2 saat spor yapma kararı gerçekçi ve ulaşılabilir değildir. Bunun yerine bizi zorlamayacak şekilde sadece 20-30dk ile başlamak daha uygun olacaktır. Bu sayede kararlılıkla devam edebiliriz.
  3. Sürecin keyfine varmak; sonucunu düşünmek yerine sadece içinde bulunduğunuz ana bütün dikkatinizle yönelin. Unutmayın gerçek olan tek şey şu andır. Mükemmel sonuca ulaşmak sadece gelişmeyi engeller.
  4. İnsan olduğunuzu hatırlamak; hata yapmak insan olmanın doğasında vardır. Hatalarımız sayesinde gelişir ve öğreniriz.
  5. Başarıları onurlandırmak; hedefinize ulaşma yolunda büyük-küçük, önemli-önemsiz olarak sınıflandırmadan her adımınızı kutlayın. Kendi kendinize teşekkür edin.

Ankara Psikolog Randevu Oluşturmak İçin Aşağıdaki butona tıklayabilirsiniz.

Ankara Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) Nedir?

Ankara Okb Psikolog

Ankara Okb Psikolog Nedir?

Ankara Okb Psikolog arayışınızda sizlere yardımcı olabiliriz.Obsesif kompulsif bozukluk yani kısaca OKB, şiddetli anksiyete ve tekrarlayan davranışlarla karakterize bir zihinsel sağlık durumudur. Pek çok insan bozukluğun ne anlama geldiğini bilse de, çok az insan onun gerçekte ne olduğunu anlıyor. Obsesif kompulsif bozukluk, tartışılması kolay bir konu değildir, ancak dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen bir durumdur. Obsesif kompulsif bozuklukla ilgili temel sorun, günlük yaşamda ciddi sorunlara neden olmasıdır. Bu sorunlar, utanç verici sosyal etkileşimlerden maliyetli hastaneye yatışlara kadar uzanmaktadır. Bu rahatsızlıkla mücadele etmenin en iyi yolu, uyarı işaretlerinden haberdar olmak ve hemen bir doktora görünmektir.

 

 

OKB, hastanın müdahaleci olarak deneyimlediği tekrarlayan düşünceler, korkular veya görüntülerle karakterizedir. Düşünceler veya görüntüler, bozukluğu olan kişinin endişeli veya korkmuş hissetmesine neden olabilir. Ayrıca kişinin hızlı kalp atışı veya mide bulantısı gibi fiziksel semptomlar yaşamasına neden olabilirler. Bu düşünceler veya görüntüler, kişinin temel inançları ve değerleri ile uyumlu olmadığı için araya girici ve istenmeyen olarak deneyimlenir. Obsesif-kompulsif bozukluğu olan bir kişi, bu düşünceleri veya görüntüleri zihninde tehditkâr bir varlık olarak deneyimler ve şiddetli kaygı ve korkuya neden olur.

OKB, kişinin günlük yaşamını aşırı derecede bozabilir. Örneğin, bozukluğu olan biri, evini veya ofis alanını aşırı derecede temizleyebilir ve ayrıntılar ve görünümlerle aşırı derecede ilgili olabilir. Ayrıca küçük hatalar yaptıkları için kendilerini sürekli eleştiren mükemmeliyetçi olabilirler. Bu sürekli özeleştiri, bazı durumlarda depresyona ve hatta intihar düşüncelerine yol açabilir. Kaygıyı azaltmak için, bozukluğu olan kişiler genellikle belirli kuralları veya rutinleri izleyerek duygularını boğmaya çalışırlar. Örneğin, belirli nesneleri tekrar tekrar sayabilir veya belirli görevleri çok yavaş gerçekleştirebilirler. Bu ritüeller veya diğer zihinsel rutinler o kadar kökleşmiş olabilir ki kırılmaları imkânsız hale gelebilir.

Obsesif-kompulsifleri olan bazı insanlar, düşünce kalıplarının normal düşünceden ne kadar farklı olduğunu anlamakta zorluk çekse de diğerleri bu semptomları hiç yaşamazlar. Ek olarak, obsesif-kompulsif bozukluk teşhisi konan tüm insanlar günlük işlevsellikte sorun yaşamazlar; birçoğu, kendilerini kişisel olarak etkileyen sorunlar olmadan mutlu ve üretken bir hayat sürüyor. Bununla birlikte, her obsesif-kompulsiftik vakası farklıdır ve uygun bir tedavi planı belirlemek için bireysel teşhis gerektirir.

Obsesif-kompulsiftik, bir kişinin günlük yaşamını son derece rahatsız edici olabilse de kişisel ilişkiler üzerinde her zaman olumsuz etkileri yoktur. Çoğu insan obsesif-kompulsiflerin kendilerini nasıl etkilediğinin farkında olmasa da sendromun yan etkilerinden dolayı kişisel ve mesleki yaşamlarında sorunlar yaşayabilirler. Bu rahatsızlıkla mücadele etmenin en iyi yolu, uyarı işaretlerinin farkında olmak ve iyileşme sürecine başlayabilmeniz için hemen bir psikoloğa görünmektir.

Ankara Okb Psikolog randevu almak için aşağıdaki link’e tıklayabilirsiniz.

Sağlıklı Bir İlişkiyi Nasıl Anlarız

Sağlıklı Bir İlişkiyi Nasıl Anlarız

Sağlıklı Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

İlişkimiz bizi mutlu ediyor ve hayatımızda sırtımızı dayayabileceğimiz, güvenebileceğimiz bir insan var ise hayatta bizden mutlusu yoktur. Karşılıklı güven ve birbirimiz hakkındaki düşüncelerimizi özgürce paylaşabilmek mutlu ve sağlıklı bir ilişki nin en temel gereksinimleridir. Eğer ilişkimizi arada sırada sorguluyor, şüpheler duyuyor, kendimizi bazı konularda rahatsız ve engellenmiş hissediyorsak, bu bizim için sağlıklı olmayan bir ilişkide olduğumuzun göstergeleri olabilir. Dilerseniz biraz doğru bir ilişkide olup olmadığımıza göz atalım.

  1. Yaşadığımız ilişkide korku hissetmiyorsak

Bu bağlanma korkusu da olabilir, karşımızdakinin bize bir şekilde zarar verebileceği korkusu da. Eğer ilişkimizde güven hissi varsa ve hem bağlanmaktan hem de bu kişinin bize bir zarar verebileceğinden çekinmiyorsak doğru bir ilişki yaşıyoruz diyebiliriz.

  1. İlişkiyi saklama gereği hissetmiyorsak

Sağlıklı  bir ilişki de taraflar beraber oldukları kişiyi ve ilişkilerini gizleme gereği hissetmez. Özgürce aileleriyle, arkadaşlarıyla hatta dünya ile paylaşmak isterler. Bizim ilişkimiz de böyle mi yoksa taraflar ilişkilerini saklamaya mı çalışıyorlar buna bakmak gereklidir.

  1. Birbirinden sır saklama gereği duymamak

Eğer ilişkimizde birbirimizden sakladığımız önemli sırlar varsa bu ilişkinin doğru olmadığının önemli bir göstergesi olabilir. Sağlıklı bir ilişki lerde taraflar birbirlerinden bir şeyler gizlemek şöyle dursun, aksine, birbirlerine olabildiğince açık ve dürüst olmaya çalışırlar. 

  1. Birbirini gizlice takip etmeye çalışmamak

Doğru ve sağlıklı ilişkilerde, iki taraf da birbirine karşı açık ve dürüst olacağından, birbirlerini gizlice takip etmek zorunda hissetmezler. İlişkinizde karşı tarafın sizden sakladıkları olduğunu düşünüyor ve onu yakalama arzusu hissediyorsanız bazı şeyler gerçekten yanlış demektir. Aynı şekilde sizin de karşınızdakinin arkasından çevirdiğiniz dolaplar olmamalıdır.

  1. Kendinizi karşınızdaki kişiden üstün görmemek

“Davul bile dengi denginedir” sözü ilişkiler için genellikle geçerlidir. Sosyal, ekonomik, entelektüel ve eğitimsel farklar olsun, ailevi farklılıklar olsun, kişisel ilişkilerde bir yere kadar tolere edilebilirler. Duyduğunuz aşkın etkisiyle bir süre görmezden geldiğiniz bu farklar, çatışmalar ve anlaşmazlıklar başladığında su yüzüne çıkar. Arada derin ve aşılamaz farklılıklar var ise, bu eninde sonunda ilişkinin parçalanmasına yol açabilir. 

  1. İlişkide olduğunuz kişinin başarılarını kıskanmamak

İlişkilerde en önemli gereksinimlerden biri de, kişilerin birbirlerinin başarılarını desteklemeleri ve her zaman daha iyisine ulaşmalarını içten bir şekilde dilemeleridir. Eğer ilişkinizde birbirinizin daha başarılı olmasını istiyor ve bu konuda birbirinize elinizden gelen desteği verebiliyorsanız sağlıklı ve doğru bir ilişkidesiniz diyebiliriz. Gerçekten birbirini seven insanlar, birbirlerinin başarılarına sevinir ve daima birbirlerini desteklerler.   

  1. Anlaşmazlıkları o anda çözmeye çalışmak

Her sağlıklı ilişkide sorunlar ve anlaşmazlıklar da olur. Önemli olan bu sorunları biriktirmemek, ertelememek, o anda konuşup, tartışıp üstesinden gelebilmektir. Ertelenen, sonraya bırakılan sorunlar zamanla birikir ve haddinden fazla artarlar. En sonunda taraflar birbirlerine patlayarak ilişkiye onarılamaz zararlar verebilirler. Siz de sorunlarınızı o anda konuşup giderebiliyorsanız, sonraya atmıyorsanız doğru bir ilişkide olduğunuzu söyleyebiliriz.

  1. Doğru iletişim kurabilmek

İlişkilerde doğru şekilde iletişim en önemli etkendir. Doğru iletişim; tarafların birbirleri hakkındaki memnuniyetlerini ve memnuniyetsizliklerini yüz yüze konuşabildikleri ortamlar yaratabilmelerinde yatar. Her iki taraf da birbirlerini dinlemeye gönüllü ise, kimse kimseyi manipüle etmeye çalışmıyor, gerçekten sorunları anlamaya ve çözmeye uğraşıyorsa o ilişkinin doğru ve sağlıklı olduğundan söz edebiliriz.

  1. Farklılıklara saygı göstermek

Her insan birbirinden farklıdır. Herkesin farklı bir yetiştirilme tarzı, farklı bakış açıları ve değerleri olması normaldir. Eğer arada uçurumlar yoksa ve ortak noktalarda buluşulabiliyorsa bu, ilişkiyi yürüten unsur olacaktır. Her durumda kendimizi karşımızdakinin yerine de koyarak düşünmeli ve onun bakış açısını da anlamaya çalışmalıyız. Bize kabul edemeyeceğimiz derecede ters gelen durumlar haricinde ortak anlaşma noktaları bulabiliyor isek, o ilişkinin doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz.

  1. İlişkide kendimizi kaybetmemek

Bu ilişkilerde en çok zorlanılan unsurlardan biridir.  Özellikle ilişki çok iyi gidiyorsa, çoğunlukla kişiler ilişkinin baş döndürücü temposuna kapılıp kendilerinden vazgeçerler. Bu, arada sırada iyi gelse de, hiçbir zaman hobilerinizden, hayatınızdan, ilişkiniz dışındaki meşguliyetlerinizden tamamen vazgeçip kendinizi ilişkiye aşırı kaptırmamanız gerekir. Siz kendi kendinize bir bireysiniz ve ilişkiniz hayatınızın mutluluk verici bir parçası. Bunu asla unutmamalısınız. Her iki taraf da ilişkide kendinden vazgeçmek zorunda kalmadan birbirlerine sevgi ve mutluluk içinde sarılabiliyorsa bu ilişkinin doğru bir ilişki olduğundan söz edebiliriz.

İlişki, Çift terapisi için uzman Psikolojik Danışman  Emine Toklu Başkak için randevu oluştur.

Ankara Psikolog 

 Ankara Klinik Psikolog

Ankara Aile Danışmanlığı

Sinema Terapi

SİNEMA TERAPi

 

Sinema sanatı, kullanılan birçok teknik yardımı ile insan yaşamına ve hayallerine dair her şeyi içinde barındıran, bizi adeta bize geri yansıtabilme gücüne sahip gerçeğe en yakın sanat türüdür. Görsel ve işitsel yönü ile insan üzerinde derin etkiler bırakan sinema sanatının saldırgan davranışların ortaya çıkmasında etkili olduğu bilinmektedir. Ancak filmlerin insan üzerinde bu yönde bir etkisinin olması aslında iyileşme yolunda da kullanılabilecekleri anlamına gelmektedir.

Kendimizi filmlerde bulmak.. Sinema Terapi

Read more

Aile Dizimi Nedir?

Aile Dizimi Nedir?

Aile Dizimi Nedir Ve Nasıl Yapılır?

Son yıllarda çok konuşulan ve gündemde olan bir konu olan aile dizimi nedir ve nasıl yapılır hakkındaki bilgileri sizler için hazırladık.

Aile dizimi kişinin geçmişte yaşamış ailesi ve köklerinden gelen farkında olmadan alıp kabul ettiği ve hayatında etkili olan genellikle olumsuz durumları ortaya çıkaran bir psikoterapi çalışmasıdır.

Bu çalışma büyük derinliği olan aslında insanlık deneyiminin kendisini anlatan bir çalışma olarak kabul edilmektedir.

Çalışma hakkında birçok bilgi ve uygulama bulunmasının yanında aile dizimi aslında insanlık deneyimini tam olarak ortaya çıkarak ve kişinin kendi hikayesine dışarıdan bakabileceği bir yöntemdir.

Aile Dizimi Neden Yapılır?

Aile dizimi psikolog aile psikolog çift terapisi ümitköy ergen psikolog ankara ergen psikolog
psikolog

Aile dizimi kişinin hayatında tekrarlayan ve nedenini tam olarak bilemediği durumlar ile ilgili yapılan bir uygulamadır. Genellikle ilişki problemleri, para problemleri gibi sorunların kaynakları aile dizimi ile bulunmaktadır.

Kişinin bu tür problemleri yaşamasına neden olan geçmişte ailesinin yaşamış olduğu göçler, kürtajlar, düşük bebekler, anne veya babanın yaşamış olduğu göçler, bir yerden başka bir yere gitmek zorunda kalmak gibi durumlar yer almaktadır.

Aile dizimi yaptırmak isteyen kişi kendisi hayatındaki çıkmazları ve tekrar eden sorunları fark ederek bu yöntemi isteyerek katılabildiği gibi bazı kişilerinde merak ettikleri için bu dizimi yaptırmaları mümkün olmaktadır.

Aile Dizimi Nasıl Yapılır?

Aile dizimi yapıldığında kişi kendinden kısaca bahseder ve hayatında tekrarlayan sorunlarını dile getirir. Daha sonra yönlendiren yani dizimi kolaylaştırma görevini üstlenen kişi sorunları dinledikten sonra kişiyi daha önce hiç tanımadığı bir gruba yönlendirerek bu grup içerisindeki kişilerden kendi hikayesine göre temsil edilen durum için kişileri kaldırması söylenir. O kişide seçtiği kişileri kaldırarak alana dizer. Bu sırada kişi kendi zihnindeki fotoğrafı sunmaktadır.

Bunun için kişinin alan oluştururken gruptaki kişileri kendi seçmesi ve alana yerleştirmesi oldukça önemlidir.

 

Böylelikle o konuya dair ya da o kişiye ve o ilişki bitimine dair bu fotoğrafı görülür ve kişi de görür. Çünkü bu çalışmayı gerçekleştiren bu çalışmaya yaptırmak isteyen kişi çalışmanın içerisine dahil olmaz. Buradaki en mucizevi şey de kişinin kendi zihnindeki fotoğrafı sandalyede oturup dışarıdan izleme fırsatı elde etmiş olmasıdır.

Bu duruma dışarıdan bakma ve şahitlik etmek adı verilmektedir. Bu şahitlik sonrasında da kişinin çalışma içerisindeki sorunların çözümlemesi sağlanmaktadır. Artık bu şahitlikten sonra o fotoğrafın sadece kişinin zihninde olduğunun farkındalığı sağlanarak problemleri çözümlenmiş olmaktadır. Bu aşamada çözüm kendiliğinden gelmektedir.

 

Aile dizimi çalışmasında bütünün bir düzenimi vardır ve o düzende orada akmaya başlar ve rahatlama olur. Çözümün olduğunu ise kişinin duygularının açığa çıkmasından, ağlama veya derin bir oh çekmesinden anlamak mümkündür.

 

Aile dizimi aslında insan olarak herkesin başka hikayeler yaşasa da benzer duygulara sahip olduğunu ve her insanın yaşamın özüne katkı sunduğunu gösteren bir yöntemdir. Bu yöntem sonucunda çözümlemelerin kendiliğinden olduğu ve bir türlü ilerleme kaydetmeyen sıkışmış enerjilerin akmaya başladığı ve insanın bunların etkisiyle daha hızlı rahatladığı görülmektedir.

 

Çift ve Aile Terapisi için psikolog tercihi yaparak randevu oluşturabilirsiniz.

 

Kaygı Ve Panik Ataktan Kurtulma Teknikleri

Kaygı Ve Panik Ataktan Kurtulma Teknikleri

Kaygı Ve Panik Ataktan Kurtulma Teknikleri

Birçok insan için hayatını olumsuz yönde etkileyen hastalıklar arasında bulunan kaygı ve panik atak rahatsızlıkları kişinin sadece özel anlarını değil günlük aktivitelerini de etkileyen durumlardır. Kaygı hallerinde ve panik atak durumlarında neler yapılabilir ve nasıl bu rahatsızlıkların etkisi hafifletilebilir sorularının yanıtlarını sizler için derledik.

 

Kaygı Döngüsü
Kaygı, Negatif Düşünceler

Topraklama Teknikleri Nelerdir?  

Kaygı hallerinde kişiyi daha iyi hissetmesi için kullanılan tekniklerden biri olan topraklama teknikleri kişinin kaygılı olduğu esnada kullanabileceği ve kaygısını dindirerek rahatlayabileceği yöntemlerdir.

Dış Görüş Tekniği

Kişi kaygılandığı hallerde mahvoldum bittim gibi yorumlarda bulunarak kaygı halini daha da arttırmaktadır. Bu durumlarda kullanılan bir teknik olan dış görüş tekniği oldukça faydalı bir yöntemdir. Kişi bu durumdayken kendi duygularını başka bir tarafından yorumlamaya başlar. Bu dışarıdan bir kişinin anlatımı demektir. Öyle ki kişinin kaygılı olduğu durum ve konu ne ise onu tamamen üçüncü bir şahıs gibi duyguya yer vermeden anlatmasıdır. Örneğin yarın sınav var ve sınav için gerekli hazırlıklar yapıldı her şey yolunda gibi kişinin kendini sakinleştirmeye çalışmasıdır.

Güvenli Bir Alan Çalışması

Bu çalışmada ise kişi yüksek derecede kaygı hissettiği için rahatlama çalışması olarak kendini daha önce gittiği veya güvenli bulduğu bir yerde düşünmeye çalışması şeklinde gerçekleştirilmektedir. Kişi kendini istediği yerde hayal eder ve yavaş yavaş eski kaygılı ve endişeli halinden kurtulur.

Güvenli alan kişinin kendini huzurlu hissettiği her yer olabilmektedir.

 

 

Güvenilen Bir Kişiden Destek Aldığını Düşünmek

 

 

Kaygı ve panik atak durumlarında kişinin kendisine o an yanında olmasını istediği kişiler ve onlar olsaydı ne tavsiye ederlerdi şeklindeki düşünceleri ile rahatlatması şeklinde olmaktadır. Örneğin yanımda en yakın arkadaşım olsaydı ne tavsiye ederdi gibi düşünceler de bu durumda rahatlamaya ortam hazırlamaktadır.

Yaşanılan Ana Gelme Çalışmaları  

Çoğu kişide kaygı halinde düşünceleri kontrol etmek mümkün olmadığı gibi aynı anda birçok olumsuz düşüncede insanın zihninde uçuşmaya başlamaktadır. Böyle olduğu zaman kişinin kontrol edebilme seviyesi de düşebilmektedir. Ana gelebilme çalışması ise en kısa şekilde kişinin kaygılarından kurtulmasına yardımcı olmaktadır.

Ana gelme çalışması aslında kişinin içinde bulunduğu anda kalmasına yardımcı olan bir yöntemdir. Buna 5, 4,3,2,1 yöntemi de denilmektedir. Bu yönteme göre kişi yüksek kaygı hissettiği anlarda etrafında bulunan 5 şeye odaklanmaya çalışmalıdır. Burada aynı zamanda 5 duyu organını kullanarak da farkında olma işlevi bulunmaktadır. Kişi 5 tane cisim seçerek onlardan 4 tanesinin nasıl olduklarına odaklanmaya başlar dokunsa olarak katı cisim mi yoksa yumuşak bir cisim mi şeklinde algılamaya çalışır. Daha sonra etrafında bulunan 3 sesi tanımlar ve onlara yoğunlaşır. Ardından etrafta bulunan 2 adet kokuyu algılamaya çalışma da yapılır. En sonunda ise kişinin etrafında bulunan bir cismin tadına yoğunlaşıp böylece 5 duyu organı kullanılarak anda kalmaya çalışılır.

Nefes Alma Çalışmaları  

Kişinin anda kalmasını ve zihnin karmaşasından kurtulmasını sağlayan en önemli yöntemlerden biri de derin nefes alma çalışmalarıdır. Panik atak ve kaygı anlarında kişinin nefes alışları bozulduğu bilinmektedir. Bu durumda kişi nefesine odaklanarak ve sadece derinden nefes almayı düşünerek en az 8 kez nefes çalışması yapmalıdır. Günlük hayatta daha derin nefesler alan kişilerin kaygı bozuklukları ile karşılaşma oranının daha fazla düştüğü belirtilmektedir.

Fiziksel Aktiviteler Yapmak

Hareket ve spor yapmak sağlık için oldukça faydalı olmasının yanında kişilerin hastalanmalarını da önleyici etkileri olmaktadır. Özellikle yüksek kaygı durumlarında terletici aktiviteler yapmak kişinin daha az strese girmesini sağlamaktadır. Fiziksel aktiviteler kişinin yaşına ve yaşam şartlarına uygun olarak yapıldığında kaygı seviyesinin azaldığı görülmektedir.

Fiziksel aktivitelerden sonra duş almak da kaygıyı azaltan etkenler arasında yer almaktadır.

Her insanda belirli zamanlarda kaygı artışları bulunabilmektedir bunun sağlıklı olduğunu bilmek ve bu durumu yönetebilmek de bazı yöntemlerden faydalanmakla mümkün olabilmektedir.

 

 

 

 

Öfke ve Öfke Kontrolü

Öfke ve Öfke Kontrolü

Öfke ve Öfke Kontrolü

Öfke, aslında insan doğasından süregelen bir parçadır. Bu küçücük bir şeye sinirlenmekte olabilir,şiddetli bir kızgınlığa dönüşen bir duygu da olabilir. Bu tamamen o an ki fizyolojik ve biyolojik değişimlere bağlıdır. Yani hem içsel hem de dışsal etkenlerin bizler üzerinde ki etkileri yıkıcı sonuçlara neden olacak bir öfkeye bile ulaştırabilir. Yada hatıralar,anılar ve hatırlatıcılar gibi tetikleyiciler bizleri öfkeye sürükleyebilir.

Neden bu kadar öfkeliyim?

“Barut gibi” ifadesi eğer sizi tanımlıyorsa işler kontrolden çıkmadan önlem almakta fayda var. Bu kadar öfkeli olmakta ki genel nedeni psikologlar “ strese karşı düşük tolerans ” olarak açıklamaktadır. Yani en ufak hatada aşırı reaksiyon gösterip küplere biniyor olabilirsiniz. Bu durum hem siz hem de çevreniz için büyük sorunlar oluşturmadan önlem almakta fayda var

Öfke ve Öfke Kontrolü
Ankara Öfke ve Öfke Kontrolü

Öfkemi nasıl minumum seviyede tutabilirim?

Diyaframdan derin nefes alarak bunu bir nebze de olsa kontrol altına alabilirsiniz. Yada günlük yoga seansları yaparak hem bedenen hem de ruhen gevşeme sağlayabilirsiniz. Gün içerisinde yaşadığınız şeylerin üzerinde fazla durmazsanız,gün sonunda rahatladığınızı fark edeceksiniz. Ne kadar çok şeyi düşünür ve takılı kalırsanız anlık öfke bareminizin arttığını fark edeceksiniz. Ve en önemlisi sağlıklı ve sporla geçen bir yaşam, sizleri öfke kontrolü konusunda mutlu sona ulaştıracaktır. Problem odaklı değil, çözüm odaklı olun.

Ankara Öfke ve Öfke Kontrolü Tedavisi

Ankara Çankaya ve çevre ilçeler için deneyimli psikolog ve psikiyatr danışmanlardan randevu oluşturmak için bizlere whatsapp üzerinden ulaşabilir veya  0552 878 12 11 numaralı telefon üzerinden bizlere ulaşabilirsiniz.

Online Öfke ve Öfke kontrolü terapisi almak için bizimle iletişim kurabilirsiniz.

Profesyonel bir destek ile her sorunun üstesinden gelebilirsiniz.

psikolog ve klinik psikologlar ın ofis açma sartlari 2025

Psikolog ve Klinik Psikologlar İçin Ofis Açma Şartları (2025)

Psikolog ve Klinik Psikologlar İçin Ofis Açma Şartları (2025) Psikoloji alanında hizmet vermek isteyen uzmanlar için …

Başkaları Tarafından Seyredilme Korkusu (Skopofobi)

Başkaları Tarafından Seyredilme Korkusu (Skopofobi)

Başkaları Tarafından Seyredilme Korkusu (Skopofobi) Skopofobi Nedir? Bazı insanlar kalabalıkta yürürken, toplu taşıma …

İlk Gece Korkusu Nasıl Yenilir?

İlk Gece Korkusu Nasıl Yenilir?

İlk Gece Korkusu Nasıl Yenilir? 🌙 Uzman Psikolog Anlatıyor İlk gece korkusu … Birçok çift için bu deneyim hem …