Etiket: <span>psikolog</span>

Psikolog Ofisi Nasıl Olmalı

Psikolog Ofisi Nasıl Olmalı

Psikolog Ofisi Nasıl Olmalı

Merhaba sevgili okurlar, bugün sizlere psikolog seçerken dikkat etmeniz gereken önemli noktalardan bahsedeceğim. Psikolojik destek almak, hayatımızdaki zorluklarla başa çıkmak ve içsel dengeyi sağlamak için önemli bir adımdır. Bu süreçte doğru psikologu seçmek, iyileşme sürecinizde büyük önem taşır. Psikolog Ofisi Konforlu ve rahat bir ortam, uygun fiyatlar, deneyimli ve profesyonel psikologlar, mahremiyete verilen önem, güvenilir bir danışma süreci ve kolay ulaşılabilir bir konum; psikolog seçerken dikkat etmeniz gereken temel unsurlardır. Bu yazıda, size doğru psikologu seçerken rehber olacak bu faktörlerden detaylı bir şekilde bahsedeceğim.

Konforlu Ve Rahat

Psikologlara başvurmak, birçok insan için stresli bir deneyim olabilir. Ancak, konforlu ve rahat bir ortamda hizmet veren bir Psikolog Ofisi, bu deneyimi daha olumlu hale getirebilir. Konforlu bir Psikolog Ofisi, rahatlamanızı sağlayacak bir atmosfere sahip olacaktır. İşte neden böyle bir ofis tercih etmeniz gerektiği hakkında bazı önemli nedenler:

Mental Rahatlık: Rahat bir ofis ortamı, zihinsel olarak rahatlamanıza yardımcı olabilir. Stresli bir durumda profesyonel yardım alırken, sakin bir ortamda olmak, zihninizin daha net düşünmesine ve terapinin daha etkili olmasına yardımcı olabilir.

  • Mobilyalar: Konforlu koltuklar ve rahat bir ortam, oturduğunuzda hemen hissedilebilecek bir faktördür. Sert, rahatsız edici bir koltukta oturmak yerine, rahatlayabileceğiniz bir koltukta terapinizi almak, psikolojik rahatlamanızı artırabilir.
  • Ses Düzenlemesi: Konforlu bir psikolog ofisi, uygun ses düzenlemesi ile sessiz ve huzurlu bir ortam sağlayacaktır. Rahatsız edici seslerin minimum düzeyde olduğu bir ortamda, kendinizi daha rahat ifade edebilirsiniz.

Gizlilik: Rahat bir psikolog ofisi, mahremiyete de önem vermelidir. Kişisel ve hassas konuları paylaşırken, gizlilik son derece önemlidir. Konforlu bir ofiste, gizlilik sağlanması size güven verir ve daha rahat bir şekilde konuşmanızı sağlar.

AvantajlarNeden Tercih Edilmeli?
1. Rahat bir atmosferde terapi deneyimi yaşamak.Konforlu bir Psikolog Ofisi sizi rahatlatır ve daha etkili bir terapi süreci geçirmenizi sağlar.
2. Gizlilik ve mahremiyete önem verilmesi.Mahremiyetinizin korunduğu konforlu bir ortamda, hassas konuları konuşmanız daha kolay olur.

Uygun Fiyatlı

Araştırmalar özellikle son dönemlerde her geçen gün artan bir hızla psikolojik destek arayışının olduğunu göstermektedir. İnsanlar, günlük yaşantılarında karşılaştıkları sorunlarla başa çıkabilmek ve psikolojik sağlıklarını korumak için profesyonel yardım arayışına girerler. Ancak, pek çok kişi için en büyük engel uygun fiyatlı bir psikolog bulmaktır. Psikolojik destek hizmetlerinin maliyeti, bazı insanlar için erişilemez olabilir ve bu da insanların yardım almaktan vazgeçmelerine neden olabilir.

Uygun fiyatlı bir psikolog bulmak, herhangi bir bütçe için önemlidir. Psikolojik destek almak isteyen insanların maddi yönden de rahat olmaları, tedavi sürecinin başarısı için önemlidir. Bu nedenle, uygun fiyatlı bir psikolog ofisi bulmak büyük bir avantajdır.

Birçok insan için psikolog desteği almak son derece değerlidir ancak maliyeti nedeniyle vazgeçtikleri görülür. Uygun fiyatlı bir psikolog ofisi, insanlara daha fazla insanın destek alabilmesi imkanı sağlar. Bu da, birçok insanın psikolojik sorunlarını ele almalarına ve daha iyi bir yaşam kalitesine sahip olmalarına yardımcı olur.

Profesyonel Ve Deneyimli Psikologlar

Profesyonel ve deneyimli psikologlar, duygusal ve zihinsel sağlığımızı desteklemek için bize yardımcı olan uzmanlardır. Psikolojik sorunlarla başa çıkmak, yaşamda karşılaşılan zorluklarla baş etmek ve kişisel gelişimimizi sağlamak adına psikologlarla çalışmak oldukça faydalı olabilir. Ancak, doğru psikologu seçmek önemlidir. Profesyonel ve deneyimli psikologların sağladığı hizmetlerin kalitesi ve etkinliği, bizlerin sağlığını doğrudan etkileyebilir.

Profesyonel ve deneyimli psikologlar, yeterli eğitim ve deneyime sahip olan uzmanlardır. Psikoloji alanında lisans ve lisansüstü derecelerle donanımlı olan bu uzmanlar, çeşitli terapi yöntemleri ve teknikleri konusunda uzmandırlar. Deneyimleri sayesinde çeşitli zorluklarla başa çıkma stratejileri sunabilirler ve bu süreçte bize rehberlik edebilirler. Profesyonel bir psikologla çalışmak, daha iyi bir ruh sağlığına sahip olmamızı ve yaşamımızı daha olumlu yönde şekillendirmemizi sağlayabilir.

Profesyonel bir psikologla çalışmanın bir diğer önemli avantajı, mahremiyetin önemli olduğu bir ortamda terapi alabilme imkanıdır. Psikolog ofisleri, özel ve güvenli bir alan sunar. Bu sayede, kişisel sorunlarımızı gönül rahatlığıyla paylaşabilir ve psikologumuzla aramızda güvenilir bir ilişki kurabiliriz. Mahremiyete önem veren bir ortamda terapi almak, terapi sürecinin etkinliğini artırabilir ve bize rahatlama ve destek sağlayabilir.

Psikolog Mahremiyete Önem Veren Ortam

Psikolog ofisleri, birçok insan için duygusal ve zihinsel sağlıklarını iyileştirmek ve geliştirmek için önemli bir etkendir. Ancak, kişisel ve özel konuları paylaşmak zorunda kaldığımız bir ortamda mahremiyetin korunmasının da önemi büyüktür. Mahremiyete önem veren bir psikolog ofisi seçmek, terapi sürecinde kendinizi güvende hissetmenizi sağlar ve açıkladığınız konuların gizliliği konusunda endişe duymadan rahatlıkla konuşmanıza olanak tanır.

Bir mahremiyete önem veren psikolog ofisi, gizliliğinizi ve mahremiyetinizi koruma altına almak için bir dizi önlem almaktadır. Bu ofisler genellikle sessiz ve rahatlatıcı bir atmosfere sahiptir ve terapi oturumları arasında zaman araları bırakılır, böylece kişisel paylaşımlarınız başka biri ile çakışmaz. Ayrıca, gelen misafirlerin kimlikleri ve ziyaret nedenleri gizli tutulur, böylece herhangi bir başka kişi tarafından sizi ofise geldiğinizi öğrenmesi mümkün olmaz.

Mahremiyete önem veren bir psikolog ofisinde çalışan profesyonel ve deneyimli psikologlar bulunur. Bu uzmanlar, terapi sürecinde sizinle etkili bir şekilde iletişim kurmaya ve sizin ihtiyaçlarınızı anlamaya odaklanır. Size güven duymanızı sağlamak ve sizi açıklamalarınızı rahatlıkla yapabileceğiniz bir ortam oluşturmak için çeşitli terapi tekniklerini kullanırlar. Psikologunuz ile etkili bir çalışma ilişkisi kurmak, terapi sürecinin başarısı için oldukça önemlidir.

  • Mahremiyete önem veren bir psikolog ofisi, terapi sürecinde sizi rahatlatacak güvenilir ve itibarlı bir ortam sunar. Güvendiğiniz ve terapi sürecine olan inancınızı artıran bir uzmana başvurmak, duygusal ve zihinsel iyilik halinizi daha hızlı bir şekilde sağlamanıza yardımcı olabilir.
Uygun Fiyatlı Psikolog ofisleriKonforlu Ve RahatGüvenilir Ve İtibarlı Psikologlar
Mahremiyete Önem Veren OrtamKolay Ulaşılabilir KonumdaProfesyonel Ve Deneyimli Psikologlar

Psikolog Güvenilir Ve İtibarlı

Bugünlerde, insanların çoğu stres, kaygı ve depresyon gibi bir dizi ruh sağlığı sorunuyla boğuşmaktadır. Bu nedenle, profesyonel bir destek aramak ve psikolojik sağlığı iyileştirmek için psikolog ofislerine başvurmak yaygın hale gelmiştir. Güvenilir ve itibarlı bir psikolog ofisi, bu zorlu dönemlerde insanlara yardımcı olabilecek uygun bir ortam sunar.

Bir psikolog ofisinin güvenilir ve itibarlı olabilmesi için birkaç önemli faktörün yerine getirilmesi gerekmektedir. İlk olarak, ofis personelinin deneyimli ve nitelikli olması önemlidir. Böylece, bireysel ihtiyaçları anlamak için uzmanlık sağlayabilirler. Ayrıca, ofisin geçmiş müşteri memnuniyeti sağlaması da önemlidir. Olumlu geri bildirimler, psikologların insanlara nasıl yardımcı olduklarını gösterir ve güven oluşturur.

Bununla birlikte, bir psikolog ofisinin güvenilir olabilmesi için mahremiyetin de önemli olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Kişisel bilgilerin gizli tutulması ve gizlilik politikalarına uyulması, insanların bu ofislerde rahat hissetmelerini sağlar. Mahremiyete önem veren bir ortam, kişilerin güven duygusu oluşturmasına yardımcı olur ve terapi sürecinin etkinliğini artırır.

  • Bu başlık altında bir liste koymak için tarayıcınızdaki arama çubuğuna “html li tag example” yazabilirsiniz.
AvantajlarDezavantajlar
Profesyonel destekYüksek maliyet
Rahat bir ortamUzun bekleme süresi
İtibarlı uzmanlarUlaşım zorluğu

Psikolog Ofisi Kolay Ulaşılabilir Konumda Olmalıdır

Eğer psikolojik destek arayışınız varsa, kolay ulaşılabilir bir konumda bulunan bir psikolog ofisi tercih etmek sizin için önemli olabilir. Psikolojik destek alırken ulaşım sorunları yaşamak, tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir ve hatta motivasyonunuzu düşürebilir. Bu nedenle, bir psikolog ofisi seçerken lokasyonunu dikkate almanız önemli bir faktördür.

Kolay ulaşılabilir bir konumda bulunan bir psikolog ofisi, çeşitli ulaşım araçlarına ve merkezi bölgelere yakın olmasıyla avantaj sağlar. Örneğin, şehir merkezine yakın veya ana ulaşım hatlarına kolaylıkla erişebileceğiniz bir psikolog ofisi, size zaman ve enerji tasarrufu sağlar. Bu sayede hem tedavi sürecine daha fazla odaklanabilir hem de randevularınızı kaçırmadan düzenli olarak gerçekleştirebilirsiniz.

Lokasyon AvantajlarıUlaşım KolaylığıRahatlık ve Huzur
  • Şehir merkezine yakın olması
  • Toplu taşıma hatlarına yakınlık
  • Geniş otopark olanakları
  • Otogar, metro veya tramvay istasyonlarına yakınlık
  • Trafiğin yoğun olmadığı bir konumda bulunma
  • Hastalar için özel ulaşım imkanları
  • Sakin ve huzurlu bir çevre
  • Mahremiyete önem veren bir atmosfer
  • Rahat bekleme alanları ve odalar

Bir psikolog ofisine ulaşım kolaylığı, size hem zaman hem de stres açısından avantaj sağlar. Uzun süreli tedavi süreçlerinde, her seans için uzun mesafeler kat etmek yerine yakın bir lokasyonda bulunan bir psikologa gitmek daha rahatlatıcı olacaktır. Ayrıca, toplu taşıma araçlarını kullanarak gidip gelmek isteyenler için de ulaşım kolaylığı önemlidir.

Unutmayın, bir psikolojik destek süreci boyunca kendinizi rahat hissetmek ve kolaylıkla ulaşabileceğiniz bir psikolog ofisi seçmek önemlidir. Psikolojik destek alırken ulaşım stresi yaşamak, motivasyonunuzu olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, sizin için ulaşımı kolay ve rahatlatıcı bir konumda olan bir psikolog ofisi tercih etmeniz, tedavi sürecinizin daha verimli geçmesine yardımcı olabilir.

Psikolojik Danışman ve Psikolog

Psikolojik Danışman ve Psikolog Farkı Nedir?

Psikolojik Danışman ve Psikolog: İki Farklı Yaklaşım

Psikolojik Danışman ve Psikolog Günümüzde psikoloji alanında yaşanan hızlı gelişmeler, insanların zihinsel sağlığına daha fazla önem vermelerine neden olmuştur. Bu bağlamda, psikolojik destek arayışında olan bireyler genellikle psikolojik danışmanlar ve psikologlar arasındaki farkı anlamak istemektedirler. Her iki meslek de insanların ruh sağlığına katkı sağlar, ancak aralarında önemli farklar bulunmaktadır. Bu makalede, psikolojik danışmanlar ve psikologlar arasındaki temel farkları, rollerini ve yeteneklerini inceleyeceğiz.

  1. Eğitim ve Lisans

Psikolojik danışmanlar genellikle psikoloji veya ilgili bir alanda lisansüstü eğitim alırlar. Bununla birlikte, psikologlar daha uzun bir eğitim sürecinden geçerler ve genellikle doktora derecesi (Ph.D. veya Psikoloji Doktoru) sahibi olurlar. Bu nedenle, psikologlar, psikolojik danışmanlara göre daha fazla eğitim ve akademik deneyime sahiptirler.

  1. Teşhis ve Tedavi Yetkisi

Psikologlar, teşhis koyma ve klinik tedavi uygulama konusunda daha yetkilidirler. Psikoterapi seansları düzenleyebilirler ve psikolojik bozuklukları resmi olarak teşhis edebilirler. Psikolojik danışmanlar da danışmanlık hizmeti sunarlar ancak daha sınırlı bir şekilde ve genellikle psikolojik teşhis koyma yetkisine sahip değillerdir.

  1. Uzmanlık Alanları

Psikologlar, çeşitli uzmanlık alanlarına sahip olabilirler. Klinik psikologlar, bireylerin psikopatolojik sorunlarına odaklanırken, okul psikologları öğrencilerin akademik ve duygusal ihtiyaçlarına yönelik çalışırlar. Endüstriyel/organizasyonel psikologlar ise işyeri performansı ve iş ilişkileri gibi konulara odaklanır. Psikolojik danışmanlar genellikle bireylerin kişisel gelişimi, ilişki sorunları, stres yönetimi ve benzeri konularda destek sunarlar.

  1. Danışmanlık Yaklaşımı

Psikolojik danışmanlar, bireylere duygusal ve davranışsal sorunlarla başa çıkmalarına yardımcı olmak için danışmanlık yaklaşımını kullanırlar. Bu yaklaşım, bireylerin kendilerini daha iyi anlamalarına ve sorunlarını çözmelerine yardımcı olur. Psikoterapi, daha derinlemesine bir inceleme gerektiren psikopatolojik sorunları tedavi etmek için kullanılır ve bu alanda çalışanlar genellikle psikologlardır.

  1. Yasal ve Etik Kurallar

Psikologlar ve psikolojik danışmanlar, etik ve yasal kurallara tabidirler. Ancak, psikologlar daha sıkı bir şekilde bu kurallara tabidirler ve genellikle daha fazla denetlenirler. Psikolojik danışmanlar, belirli etik kurallara uymak zorundadırlar ancak bu kurallar genellikle psikologlarınkinden daha az sıkıdır.

Sonuç olarak, psikologlar ve psikolojik danışmanlar arasında önemli farklar bulunmaktadır. Psikologlar, daha uzun bir eğitim süreci ve teşhis/tedavi yetkisi ile daha fazla uzmanlık sunarlar. Psikolojik danışmanlar ise danışmanlık ve rehberlik konularında uzmanlaşmışlardır ve genellikle daha hafif düzeyde sorunlarla çalışırlar. Hangi profesyonelin sizin için en uygun olduğunu belirlemek için ihtiyaçlarınızı ve sorunlarınızı değerlendirmek önemlidir ve gerektiğinde her ikisine de başvurabilirsiniz. Unutmayın ki her iki meslek de insanların zihinsel sağlığına katkı sağlama amacı taşır ve bu amacı desteklerler.

Psikolog Eşit Ağırlık Mı ?

Psikolog Eşit Ağırlık mı ?

Psikolog Eşit Ağırlık mı?

“Psikolog Eşit Ağırlık mı?” başlıklı bir makale, psikolog olmayı düşünen veya bu mesleği seçmeyi düşünen öğrenciler için oldukça önemli bir konu olabilir. Psikoloji alanı geniş bir yelpazeye sahip olduğundan, eğitim tercihleri ve kariyer hedefleri doğrultusunda “eşit ağırlık” tercihi mi yoksa diğer tercihler mi daha uygun olduğu konusunda karar vermek zor olabilir. İşte bu konuyla ilgili bir makalenin olası başlıkları ve anahtar noktaları:

Psikolog Olmak İsteyenler İçin Eşit Ağırlık mı Yoksa Diğer Alanlar mı Daha Uygun?

Makaleye başlarken, psikoloji alanının çeşitliliğinden ve psikolog olmanın gerektirdiği özelliklerden bahsedebilirsiniz. Ayrıca, üniversite eğitim tercihlerinin nasıl belirlenmesi gerektiği konusunda genel bir bakış sunabilirsiniz.

Psikolog Olmanın Gerektirdiği Nitelikler

Bu bölümde, psikolog olmanın hangi yetenekleri ve nitelikleri gerektirdiğini açıklayabilirsiniz. Empati, iletişim becerileri, analitik düşünme gibi özelliklerin vurgulanması önemlidir.

Eğitim Tercihi

Eşit ağırlık lise programının daha çok fen bilimlerine odaklandığı, dolayısıyla psikolojiye hazırlık açısından bazı zorluklar içerebileceği açıklanabilir. Ancak, buna rağmen eşit ağırlık programı da psikoloji eğitimine bir temel sağlayabilir.

Sosyal Bilimlere Yatkınlık

Psikoloji, sosyal bilimler arasında yer aldığından, sosyal bilimlere duyulan ilginin bu alanda başarılı olma şansını artırabileceği vurgulanabilir.

Diğer Alanlar ve Seçenekler

Bu bölümde, eşit ağırlık dışındaki lise programlarının (örneğin sayısal veya sözel) psikolojiye nasıl katkı sağlayabileceği tartışılabilir. Örneğin, sayısal programlar istatistiksel analiz yetenekleri geliştirmekte yardımcı olabilir.

Üniversite Programları

Psikoloji bölümü dışında, rehberlik ve danışmanlık, pedagoji gibi farklı üniversite programlarının da psikolojiye benzer yönleri olduğu açıklanabilir.

Kişisel Yetenek ve İlgi

Makalenin bu bölümünde, öğrencinin kişisel ilgi, yetenek ve hedeflerini değerlendirmenin önemi vurgulanabilir. İdeal kariyer yolunun, sadece lise programına dayanmakla sınırlı olmadığına dikkat çekilebilir.

Makalenin sonunda, psikolog olmayı düşünen öğrencilerin eğitim tercihi konusunda dikkatli ve bütüncül bir değerlendirme yapmalarının önemi özetlenebilir. Kişisel ilgi, yetenek ve hedeflerin belirleyici olduğu vurgulanabilir.

Bu konu üzerine yazılacak bir makalede, psikoloji mesleği ve eğitim tercihleri arasındaki ilişki detaylı bir şekilde ele alınabilir.

Bizlerden bilgi almak danışmak için ankara psikolog sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Psikolog ilaç yazabilir mi?

Psikolog İlaç Yazabilir mi ?

Psikolog İlaç Yazabilir mi?

Psikolog ilaç yazabilir mi ? Psikologlar, zihinsel sağlık alanında bireylerin yaşadığı çeşitli sorunların değerlendirilmesi, tedavi edilmesi ve yönetilmesinde önemli bir rol oynarlar. Bu kapsamda, psikoterapi gibi çeşitli terapi yöntemleri uygulamakta ve danışanların zihinsel esenliklerine destek olmaktadırlar. Ancak, bazı durumlarda psikoterapinin yanı sıra ilaç tedavisi de gerekebilir. Psikologların ilaç yazıp yazamayacağı, etik, hukuki ve profesyonel boyutlarıyla dikkatle ele alınması gereken karmaşık bir konudur. Bu makalede, psikologların ilaç yazma yetkisi konusundaki tartışmalar, etik çerçeve, hukuki boyut ve profesyonel değerlendirme açılarıyla ele alınacaktır.

Psikologların İlaç Yazma Yetkisi

Psikologların ilaç yazma yetkisi konusu, psikoloji ve tıp disiplinleri arasındaki sınırların belirlenmesi açısından önemlidir. Birçok ülkede, psikiyatri uzmanları dışında hiçbir sağlık profesyonelinin reçete yazma yetkisi bulunmamaktadır. Psikologların ilaç yazma yetkisinin olmamasının nedenlerinden biri, ilaç tedavisinin biyokimyasal ve farmakolojik bilgi gerektiren bir alan olmasıdır. Psikologlar, genellikle bilişsel, duygusal ve davranışsal sorunlarla ilgilenirken, ilaç tedavisi daha çok fizyolojik düzeyde etki eder. Bu nedenle, ilaç tedavisi kararları tıp eğitimi almış uzmanlar tarafından verilmelidir.

Etik Çerçeve

Psikologların ilaç yazıp yazamayacağına dair etik tartışmalarda, hastaların güvenliği ve iyi niyetli yaklaşım ön plandadır. “Do no harm” ilkesi, herhangi bir sağlık profesyonelinin hastalarına zarar vermemesi gerektiğini vurgular. Psikologların ilaç yazma yetkisi olması durumunda, yanlış ilaç seçimi veya dozaj hesaplama hataları gibi riskler ortaya çıkabilir. Bu da hastaların fiziksel ve zihinsel sağlığını tehlikeye atabilir. Dolayısıyla, etik açıdan psikologların ilaç yazma yetkisi taşıyıp taşıyamayacağı ciddiyetle değerlendirilmelidir.

Hukuki Boyut

Çoğu ülkede, ilaç yazma yetkisi sıkı bir şekilde tıp doktorlarına verilmiştir. Yasal düzenlemeler, ilaçların doğru bir şekilde yönetilmesini ve hastaların güvenliğini sağlamayı amaçlar. Psikologların ilaç yazma yetkisi verilmesi durumunda, mevcut yasaların nasıl değişmesi gerektiği önemli bir sorundur. Ayrıca, hukuki açıdan sorumluluklar ve yaptırımlar da net bir şekilde tanımlanmalıdır.

Profesyonel Değerlendirme ve İşbirliği

Psikologlar ve psikiyatristler arasındaki işbirliği, bütüncül bir zihinsel sağlık hizmetinin temelini oluşturur. Psikologlar, ilaç tedavisi gerektiğini düşündükleri hastaları bir psikiyatriste yönlendirebilirler. Bu noktada, iki uzmanlık alanının bir araya gelmesi, hastaların daha iyi değerlendirilmesini ve tedavi edilmesini sağlar. Profesyonel bir değerlendirme süreci, hastanın ihtiyaçlarına en uygun tedavi yaklaşımının belirlenmesinde yardımcı olacaktır.

Psikolog İlaç Yazabilir mi?

Psikologların ilaç yazma yetkisi konusu, etik, hukuki ve profesyonel açılardan dikkatlice ele alınması gereken önemli bir meseledir. Hastaların güvenliği, etik ilkelere uygunluk, yasal düzenlemeler ve işbirliği gibi faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Psikologların ilaç tedavisi konusundaki rolü, daha geniş sağlık uzmanlarıyla işbirliği içinde değerlendirilmelidir. Böylece, bireylerin zihinsel sağlık ihtiyaçları en iyi şekilde karşılanabilir.

Psikolog Randevusu oluşturmak için ankara psikolog sayfasından randevu alabilirsiniz.

Ankara’da Psikoloji Bölümü Bulunan Üniversiteler

Ankara’da Psikoloji Bölümü Üniversiteler

Ankara’da psikoloji bölümü bulunan birçok üniversite vardır. İşte Ankara’da psikoloji bölümü olan bazı üniversiteler:

  1. Ankara Üniversitesi: Ankara Üniversitesi, Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden biridir ve psikoloji bölümü de bu üniversitenin bünyesinde yer almaktadır. Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümü, lisans, yüksek lisans ve doktora programları sunmaktadır.
  2. Hacettepe Üniversitesi: Hacettepe Üniversitesi, Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden biridir ve psikoloji bölümü de bu üniversitenin bünyesinde yer almaktadır. Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü, geniş bir akademik kadro ve çeşitli araştırma olanakları sunmaktadır.
  3. Başkent Üniversitesi: Başkent Üniversitesi, Ankara’da yer alan özel bir üniversitedir ve psikoloji bölümü de bu üniversitenin bünyesinde yer almaktadır. Başkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü, ulusal ve uluslararası düzeyde tanınmış akademisyenlerden oluşan bir kadro tarafından yürütülen eğitim ve araştırma faaliyetleri sunmaktadır.
  4. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi: TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Ankara’da yer alan bir vakıf üniversitesidir ve psikoloji bölümü de bu üniversitenin bünyesinde yer almaktadır. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Psikoloji Bölümü, çağdaş eğitim yöntemleri ve araştırma olanaklarıyla öğrencilere geniş bir perspektif sunmaktadır.

Bu sadece Ankara’da psikoloji bölümü olan bazı üniversitelerin birkaç örneğidir. Ankara’da daha birçok üniversitede psikoloji bölümü bulunmaktadır. Detaylı bilgi almak için ilgili üniversitelerin resmi web sitelerini ziyaret etmek veya iletişim kurmak faydalı olabilir.

Nasıl Psikolog Olurum?

Psikoloji, insan davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını anlamaya ve açıklamaya çalışan bir bilim dalıdır. Ankara’da bulunan psikoloji bölümü olan üniversiteler, öğrencilere bu alanda eğitim imkanı sunarak psikolog olma yolunda bir adım atmalarına yardımcı olurlar. Psikolog olmak için izlenmesi gereken adımlar ve gerekli olan yetkinlikler aşağıda açıklanmıştır.

Bir psikolog olmak için temel adım, üniversitede psikoloji bölümüne kaydolmaktır. Ankara’da bulunan üniversitelerin psikoloji bölümlerine başvurarak lisans eğitimine başlayabilirsiniz. Lisans programı boyunca psikoloji alanındaki temel konuları, araştırma yöntemlerini, istatistiksel analizleri ve mesleki becerileri öğrenirsiniz.

Psikolog olabilmek için sadece lisans eğitimi yeterli değildir. Lisans eğitiminin ardından bir yüksek lisans veya doktora programına devam etmek, psikoloji alanında uzmanlaşmanızı sağlayacaktır. Ankara’da bulunan üniversitelerde yüksek lisans ve doktora programları da bulunmaktadır. Bu programlar, ilgi duyduğunuz alt alanlarda derinlemesine bilgi edinmenizi sağlayacak ve araştırma becerilerinizi geliştirecektir.

Psikolog olmanın sadece akademik eğitimle sınırlı olmadığını unutmamak önemlidir. Pratik deneyim de büyük bir öneme sahiptir. Ankara’da bulunan üniversitelerin psikoloji bölümleri, staj ve uygulama imkanları sunarak öğrencilerin saha deneyimi kazanmalarını sağlar. Staj programları, klinik ortamlarda, eğitim kurumlarında veya araştırma merkezlerinde gerçek dünya deneyimi yaşamanıza olanak tanır.

Bunun yanı sıra, iletişim becerileri, empati yeteneği, analitik düşünme, problem çözme ve araştırma becerileri gibi kişisel ve mesleki yetkinliklere sahip olmak da bir psikolog için önemlidir. Ankara’daki üniversiteler, öğrencilerin bu yetkinlikleri geliştirebilmeleri için çeşitli etkinlikler, seminerler ve atölye çalışmaları düzenlemektedir.

Psikolog olarak çalışmak isteyenlerin ayrıca Türk Psikologlar Derneği gibi mesleki kuruluşlara üye olmaları da önerilir. Bu kuruluşlar, psikologlara mesleki destek sağlar, etik kuralları belirler ve meslektaşlar arası iletişimi teşvik eder.

Sonuç olarak, Ankara’da psikoloji bölümü olan üniversiteler, psikolog olmak isteyen öğrencilere eğitim imkanı sunar. Lisans eğitimi, yüksek lisans veya doktora programları ve saha deneyimi, psikoloji alanında uzmanlaşmanızı sağlar. Ayrıca, kişisel ve mesleki yetkinliklerinizi geliştirmek ve mesleki kuruluşlara katılmak da kariyerinizi destekleyecektir

Çocuğu ile iletişim problemi yaşayan Ebevenyler

Çocuklarıyla iletişim problemi yaşayan ebeveynler için, iletişim becerilerini geliştirmek çok önemlidir. İyi bir iletişim, ebeveynlerin çocuklarıyla sağlıklı bir ilişki kurmalarına ve onların duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimlerine katkıda bulunmalarına yardımcı olur. İşte çocuğuyla iletişim problemi yaşayan ebeveynler için bazı ipuçları:

  1. Dinlemeye zaman ayırın: Çocuğunuzun hislerini ve düşüncelerini anlamanız için onu dikkatlice dinleyin. Söylediklerini ciddiyetle karşılayın ve empati gösterin. Çocuğunuzun konuşmasını tamamlamasına izin verin ve söylediklerine değer verdiğinizi gösterin.
  2. Duyguları ifade etmesine izin verin: Çocuklar, duygularını ifade etmek için ebeveynlerine güvenmeli ve rahat hissetmelidir. Öfke, korku, üzüntü gibi duygularıyla başa çıkmalarına yardımcı olun. Onları eleştirmeden ve suçlamadan dinleyin.
  3. Beden dilinizi kontrol edin: Beden diliniz, iletişiminizin önemli bir parçasıdır. Yüz ifadeleriniz, vücut duruşunuz ve jestleriniz, çocuğunuzla iletişim kurarken ne hissettiğinizi yansıtabilir. Sakin, anlayışlı ve destekleyici bir beden diline sahip olun.
  4. Açık ve net olun: İletişiminizi açık ve net bir şekilde ifade edin. Karmaşık cümleler veya uzun konuşmalar yerine basit ve anlaşılır bir dil kullanmaya özen gösterin. Çocuğunuzun ne dediğinizi anlaması ve sizin ne demek istediğinizi anlatması önemlidir.
  5. Sorunları çözmek için işbirliği yapın: İletişimdeki sorunları çözmek için çocuğunuzla işbirliği yapın. Onun fikirlerini ve önerilerini dinleyin ve onunla birlikte çözüm yolları bulmaya çalışın. Bu, çocuğunuzun sorumluluk almasını ve özgüvenini geliştirmesine yardımcı olur.
  6. Sabırlı olun: İletişimde sabırlı olmak önemlidir. Çocuklar, bazen duygusal veya karmaşık konuları ifade etmekte zorlanabilirler. Acele etmeden, sabırlı bir şekilde dinleyin ve anlamaya çalışın. Sabırlı olmanız, çocuğunuzun güvenini kazanmanıza ve iletişimini geliştirmenize yardımcı olur.

İletişim problemi ile ilgili destek almak için bizlerden randevu oluşturabilir veya ücretsiz ön görüşme yapabilirsiniz.

Çocuk uzman psikologlarımız için çocuk uzman psikolog bağlantısı gidebilirsiiz.

 

Şizofreni İlaçları ve Şizofreni Testi

Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar, hasta ve yakınları için önemli bir konudur. Bu ilaçlar, belirtileri kontrol altında tutmaya ve yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olabilir. Ancak, bu ilaçların nasıl çalıştığı, yan etkileri ve tedavi süreci hakkında bilgi sahibi olmak, tedaviye daha fazla katkı sağlayabilir. Bu yazıda, şizofreni ilaçları hakkında bilmeniz gerekenleri detaylı bir şekilde ele alacağız. İlaçların etkileri, tedavi süresi, dozajı, yan etkileri ve terapi ile birlikte nasıl çalıştıkları konularına detaylı olarak değineceğiz. Bu sayede, şizofreni hastaları ve yakınlarının tedavi sürecine daha iyi bir şekilde katkı sağlamaları amaçlanmaktadır.

Şizofreni İlaçları: Nedir?

Şizofreni, zihinsel bir bozukluk olan ve gerçeklik algısının değişmesi, düşünce bozuklukları ve duygusal problemlere sebep olan bir durumdur. Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar, semptomların azaltılması ve hastanın günlük yaşamını sürdürebilmesi için oldukça önemlidir. Şizofreni ilaçları, antipsikotik ilaçlar olarak bilinir ve beyindeki kimyasal dengenin düzenlenmesine yardımcı olurlar.

Antipsikotik ilaçlar, dopamin adı verilen bir kimyasalın beyindeki aktivitesini kontrol ederek şizofreninin semptomlarını azaltmaya yardımcı olurlar. Bu ilaçlar, halüsinasyonları, sanrıları ve düşünce bozukluklarını kontrol altında tutabilir. Bununla birlikte, her hasta farklı olduğu için hangi ilacın işe yarayacağı ve dozajı kişiye özel olarak belirlenmelidir.

Bazı şizofreni ilaçları ciddi yan etkilere sahip olabilir, ancak modern antipsikotik ilaçlar genellikle daha az yan etkiye sahiptir. Yan etkilerden bazıları kilo alımı, uyku hali, ekstrapiramidal semptomlar gibi durumları içerebilir. Ancak, yan etkiler genellikle dozajın ayarlanması veya farklı bir ilaca geçişle kontrol altına alınabilir.

İlaçların Etkileri: Nasıl İşler?

Şizofreni İlaçları: Nedir?

İlaç Tedavisi: Ne Kadar Süre Devam Eder?

İlaç Tedavisi: Ne Kadar Süre Devam Eder?

Şizofreni İlaçları: Nedir?

Şizofreni ilaçları, şizofreni hastalığının semptomlarını kontrol etmek ve hastalığın ilerlemesini durdurmak için kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar genellikle antipsikotik ilaçlar olarak bilinir ve beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek şizofreni semptomlarını azaltır.

İlaçların Etkileri: Nasıl İşler?

Şizofreni ilaçları, beyindeki dopamin ve serotonin gibi kimyasalların aktivitesini düzenler. Bu kimyasalların dengesizliği, şizofreni semptomlarına neden olabilir. İlaçlar, bu kimyasalların dengesini sağlayarak hastanın düşünce, duygu ve davranışlarının kontrol altında kalmasını sağlar.

Şizofreni ilaç tedavisi, hastanın semptomlarının şiddetine ve tedaviye verdiği yanıta bağlı olarak değişebilir. Tedavinin ne kadar süreceği, hastanın genel sağlık durumu, semptomların şiddeti ve ilaca yanıtı göz önünde bulundurularak belirlenir. Genellikle, hastanın semptomları kontrol altına alındıktan sonra ilaç dozu ve tedavi süresi düzenlenir. Ancak, tedavinin kesilmeden önce mutlaka bir uzmana danışılması gerekir.

Şizofreni İlaçları Dozajı: Nasıl Belirlenir?

Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçların dozajı, hastanın bireysel durumuna, semptomlarının şiddetine ve ilacın yan etkilerine göre belirlenir. Bu dozaj belirleme süreci, genellikle deneme-yanılma yöntemi ile ilerler ve hasta düzenli olarak doktor kontrolüne gitmelidir.

İlaç dozajının belirlenmesinde kullanılan birkaç farklı yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemler arasında, hasta tarafından tolere edilebilir en düşük doz ile başlanarak, ardından ihtiyaca göre dozajın kademeli olarak arttırılması bulunmaktadır. Bu süreçte hasta üzerinde oluşan etkiler, doktor tarafından yakından takip edilmeli ve ilaç dozajı buna göre ayarlanmalıdır.

İlaç Dozajı Belirlenirken Dikkat Edilmesi Gerekenler
1. Hasta tarafından tolere edilebilir en düşük doz ile başlanmalı
2. Dozaj kademeli olarak arttırılmalı ve etkileri takip edilmeli
3. Hasta düzenli olarak doktor kontrolüne gitmeli

Yan Etkiler: Nasıl Başa Çıkılır?

Şizofreni ilaçları, birçok kişinin yaşamını olumlu yönde etkileyebilir. İlaç tedavisi genellikle semptomları yönetmeye yardımcı olur ve kişinin günlük yaşam kalitesini artırabilir. Ancak, bu ilaçların beraberinde bazı yan etkileri de getirebilir.

Bu yan etkilerle başa çıkmak için en önemli şey, ilaçlarınızı düzenli olarak kullanmaktır. Doktorunuzun tavsiyelerine uyarak ilaçlarınızı düzenli aralıklarla almanız, yan etkileri minimize etmede yardımcı olabilir. Ayrıca, yan etkiler hakkında doktorunuzla açık bir iletişim kurmak da çok önemlidir. Hangi yan etkilerin normal olduğunu ve hangilerinin endişe verici olduğunu bilmek, tedaviniz hakkında daha bilinçli kararlar almanıza yardımcı olacaktır.

İlaçlar Ve Terapi: Nasıl Birlikte Çalışır?

Şizofreni İlaçları: Nedir?

Şizofreni, genellikle antipsikotik ilaçlar olarak da bilinen ilaçlarla tedavi edilir. Bu ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzeltmeye yardımcı olabilir.

İlaçların Etkileri: Nasıl İşler?

Antipsikotik ilaçlar, genellikle dopamin reseptörlerine etki ederek şizofreninin neden olduğu semptomları azaltmaya yardımcı olur. Bu ilaçlar, gerçeklikten kopma, halüsinasyonlar ve sanrılar gibi semptomları azaltabilir.

Yan Etkiler: Nasıl Başa Çıkılır?

Antipsikotik ilaçların bazı yan etkileri olabilir, ancak bunlar genellikle tedavi edilebilir. Bu yan etkileri azaltmak için, dozajını düzenli olarak kontrol etmek ve düzenli olarak terapi almaya devam etmek önemlidir.

İlaçYan Etkiler
LorazepamUyuşukluk, baş ağrısı
RisperidonKilo alımı, düşük kan basıncı
Şizofreni Nedir? Tedavi Edilebilir mi?
Şizofreni Nedir? Tedavi Edilebilir mi?

Ankara Psikolog veya Psikiyatr Randevusu almak için bizlere 0312 923 12 11 numarasından veya whatsapp üzerinden ulaşabilirsiniz.

Ayrılık İnsanı Değiştirir mi ?

Ayrılığın İnsana Etkisi

 

İnsanların yaşadığı genel problemlerden biride ayrılıktır. Ayrılık ilişkiyi başlatmak kadar doğal bir süreçtir. Ancak bu süreci atlatmak insandan insana göre değişir. Bazı insanlarda oldukça fazla yıkım gösterdiği bu dönemde bazı insanlarda normal hayatlarına güzel bir şekilde devam eder. Bu oldukça değişken bir özelliktir. Szlere farklı tür insanların özellikleri ve davranışları hakkında detaylı bilgi vereceğiz.

 

Ayrıldığında Kendini Kapatan İnsan Özellikleri

 

Her insanın ayrılığı atlatması değişkenlik gösterir. Bu yüzden kimse kimsenin ayrılma döneminde geçirdiği süreci sorgulayamaz. Ayrıldığında kendini kapatan insan durgunlaşır ve sessizleşir. Kendini dış dünyadan soyutlar kendi iç dünyasına hapsolur ve kafasında olan sorulara cevap aramak ister. Bu belki uzun bir süre belki de kısa bir süre içerisinde son bulur. Daha sonra güçlü bir şekilde hayatına devam ederler. Ancak bu dönemde sessizliğini korur ve kendi kafasındaki düşüncelerine kapılır. İnsanların kendi hakkında veya ilişkisi hakkında olan düşüncesinden ziyade kafasında olan düşünceleri önemser ve buna yönelik çalışmalar yapar. Ancak Eninde sonunda hayatına yaşama ve hedeflerine devam eden bu özellik genellikle insanların beşte ikisini de bulunmaktadır. Bu genele bakılacak olursa ortalama bir orandır ancak yeterli değildir. Çünkü günümüz ilişkilerinde artık saygı ile bitirmekten ziyade karşı tarafa olan hakaret ya da nefret içerikli sözler söylemek oldukça yaygındır. Ancak sessiz ve sakin bir şekilde bu süreci atlatmak ve hayatına devam etmek gerekmektedir.

 

Ayrılık İnsanı Değiştirirmi
Ayrılık İnsanı Değiştirirmi

Ayrılık Sonrası Takıntı Yapan İnsanlar

 

Takıntılı insanda genellikle ayrılık sonrası bir psikolojik sorundur. karşıdaki kişiye duydunuz bağlılık ve bağımlılık dolayısıyla bu takıntı ayrılık sonrası gerçekleşir. Onsuz yaşayamam, onsuz hayatına devam edememe veya hiçbir şeyi başaramama gibi düşünceler sizi takıntılı biri haline getirir. O kişiyi hayatınızda zorla veya isteyerek tutmak, hiçbir şey olmamış gibi davranmak ve sağlıksız düşüncelerle hayata devam etmek bu takıntılı insan örneklerinden biridir. Bu yüzden sizler de bu gibi takıntılı insanların psikolojik sorunu olduğundan emin olarak bunun daha iyi çözüme kavuşması için yardım etmeniz gerekmektedir. Çünkü takıntılı insan psikolojisi bir müddet sonra kişiye ve karşı tarafa oldukça fazla zarar verir ve bu uzun süreli bir psikolojik tedaviden sonra sağlığa kavuşma anlamına gelir. Bu uzun süre yaşamamak için baştan iyi bir şekilde anlaşarak ve bu takıntıda halini dikkate alarak geçirmek önemlidir.

 

Ayrılık Sonrası Başka İnsanlara Yönelmek

 

Bu hayatımızı iki türlü olarak görülmektedir. İlk olarak ayrıldığında insanlar kendini yalnız hissetmekten ziyade birilerinin yanında, birileri ile konuşarak veya zaman geçirerek halletmeye çalışmaktadırlar. Bu kişiler kişinin hayatında arkadaş veya aile olabilmektedir. Değişen bu insan tipleri içinde değişmeyen tek şey ise insanın yalnız hissetmemek için yanında sürekli birini bulundurma ihtiyacıdır. Dolayısıyla konuşmak, tartışmak belki de sürekli ilişki konusunu açmak ve ayrılığından bahsetmek isterler. Sadece konuşarak rahatlar, konuşarak bir şeylerin kafasına çözüme ulaştığını hissederler. Bu yüzden de ayrılık sürecini atlatana kadar da sürekli insanlarla konuşma iletişim veya odak haline gelme isteği halindedirler. Bunu anlatmak için yalnızlığa alışmak, yalnızlığı sevmek ve kendini bulmak adı altında çalışmalar yapmak gerekmektedir. Bu ayrılma sonrası insan psikolojileri çoğu hastalıktan veya hasta olabilme ihtimaline karşı görülmektedir. Dikkatli bir şekilde psikolojinizi koruyarak bu süreci atlatmak bizim için en sağlıklısı olacaktır. İkinci olarak görülen insan tiplerinden biri de ayrılık sonrası hemen yeni bir ilişkiye başlamaktır. Buna toplum dilinde yara bandı olarak kullanma ifadesinde kullanmaktayız. Eğer bizler bir ilişkiden çıktığımızda o yorgunluğu veya o aradaki etkileşimi atlatmadan yeni bir ilişkiye veya flört olarak kisiyle konusmaya başlarsak bu ağır bir süreçten geçeceğimizi dair bir işaret olacaktır. Bizler eğer bir ilişkiye bitirdiğimizde onu silmezsek ve o sekilde bir yeni iliskiyr baslarsak bu bizi her acıdan hayatımıza etki edecektir. İlk önce unutmayı ve sindirmeyi beklemek kendiniz icin yapacak en önemli seylerdendir. Daha sonralardan tabii ki de yeni ilişkiler, yeni insanlarla tanışma gibi olaylar gerçekleştirmek mümkündür. Ancak ayrıldıktan hemen sonra ilişki yapmak size ya karşıdaki kişiye zarar verir ve karşı tarafa da yapılan büyük bir saygısızlıktır.

Cute couple in a field. Lady in a hat. Man in a brown coat.

Ayrılığın Arkadaş Ortamında Ki Etkisi

 

İlişki yapıldığında insan kendini bir tık özgüvenli hissetmektedir. Yanındaki insana tamamen güvencesi olmakla birlikte onun da bir şeyler yapmak veya arkadaş ortamına girmek kendini huzurlu ve mutlu hissettiriyordur. Ancak bunun sona ermesi toplumdan kendini yalnızlaştırma, ötekileştirme ve aynı zamanda kendinesorun aramaya teşvik etmektedir. Bu nedenle arkadaş ortamında da bir hayli düşük performans veya duygusal olarak çöküş gerçekleştirmek mümkündür. Buna yönelik bir kaç arkadaşınız ile aranızın bozulmasını birileriyle kavga etmeniz veya kafanızda bazı olayların yanlış bir şekilde dönmesi normaldir. Bu bir süreçtir ve anlatılması için zaman gereklidir.

Bu zamanı en iyi şekilde değerlendirmek için biraz daha tek başınıza yalnız kafayla ve sakin bir şekilde düşünmek gerekmektedir. Siz de öyle, eğer ayrılık aşamasında iseniz veya ayrılma sürecine girdiyseniz kendinizi yalnızlığa tek başına olmaya alıştırmanız gerekir. Bu insan hayata her zaman tek başına gelmiştir ve tek başına devam edecektir. Bizler kendi ayaklarımızın üzerinde durmadıkça hiçbir şey yolunda gitmez ve kendi özgüvenimizi benliğimizi bulamayız. Bu yüzden insan ilk önce kendini sevmeli kendiyle barışık olmalı ve kendi hedefleri doğrultusunda tek başına ilerlemeyi öğrenmelidir. Bir insana muhtaç kalmak oldukça yanlış bir tercih ve aynı zamanda psikolojik olarak büyük bir hasara neden olur. Kimse kimseye bu hayatta mecbur veya bağlı olmak zorunda değildir.

 

Ayrılık Zor Mudur?

 

Ayrılık insanı değiştirir. İnsanın düşüncelerini, karakterini, davranışlarını her açıdan farklı farklı bir şekilde görmemizi sebep olur ve oldukça şaşıracağımız durumlar ortaya çıkar. Sizler tanıdığınız insanların ayrıldıktan sonra değişmiş olabileceğini görmektesiniz. Bunun için ilk olarak bu ayrılmayı kaldırabilecek bir bünyeye aynı zamanda psikolojiye hazır olup olmadığını test etmek gerekmektedir. Eğer hazır değilse bu ağır süreci en iyi destekle atlatması mümkündür. Karşı taraftan aldığı destekleyici tarzda yorumlarla anlatması mümkündür. Ancak tek başına yalnız destek almadan atlatmak kişi için çok zorlu bir süreçtir. Bu nedenle yakınlarınız veya çevrenizde ayrılma aşamasında olan insanlara gördüğünüzde onların yanında kendinizin olduğunu hissettirmeniz önemlidir. Bu hem erkek hem de kadın için geçerli olan bir süreçtir. Kadınların daha fazla duygusal olmasını, erkeklerin bu dönemi zor geçirmediği anlamına gelmemektedir. Bir ilişki bittiğinde pişman olacak geri dönecek gibi cümleler kurması yanlıştır.

Kisiye zarar vermektedir. Bitti cümlesini kurmak önemlidir. Karşı tarafa ayrılık sonrası hakaret etmek, aşağılamak, arkasından konuşmak gibi hatalı davranışlarda bulunmamak gerekmektedir. Size ne yapmış olursa olsun karşı taraf bir insandır ve sizler kendi karakterinizi bozmadan aynı şekilde ona karşıxhal ve tavırlara da devam etmeniz gerekmektedir. İlişkiyi kesmek istiyorsanız da bunu açık bir şekilde ve saygı ile yapmanız gerekir. Küfür, aşağılama gibi tarzda olaylar bu konularda olmamalıdır. Ayrılık zordur bunu atlatması daha zordur. Sizler ayrılıktan korkmayın, ayrıldığınızda da duygularınızı en içten bir şekilde yaşayarak büyümeyi ve gelişmeyi göz önüne alın. Ayrılık insanın doğasında vardır. Bizler ne kadar ilişkiye yönelik adımlar atıyorsak bazen insanlar içinde ayrılık vakti gelmiş ve bu adımları atması gerekmektedir. Sizler bu süreçte insanlara yardım etmek, destek olmak gibi psikolojik açıdan yardımlarda bulunabilirsiniz. Bu her iki taraf için de iyi gelebilecek ayrıntılardır. Kişinin kendi karakterine ve tercihine göre onu bu süreçte yalnız bırakma veya yanında olma isteğini karşılayabilirsiniz. Ancak şu vardır ki zaman her şeyin ilacıdır ve ayrılık ve bir zaman sonra geçer gider. Sizler kendi önünüzde hedefe bakarak tek başına ayakta durmayı öğrenmeniz gerekir. Bu hayata tek başımıza geliyoruz bir insana bağlı olarak değil.

 

Ayrılık konusunda uzman yardımcı için hemen randevu oluşturabilirsiniz. Ankara Psikolog randevu oluşturmak için formu doldurabilirsiniz.

 

İnstagram : Psikolog Kübra Meşe

Youtube : Psikolog Kübra Meşe

Ergenlik Döneminde Yanlızlaşma

ERGENLİK DÖNEMİNDE YALNIZLAŞMA: DÖNÜŞÜM

Ergenlik Nedir?

Canlı dediğimiz varlıklar sürekli olarak gelişim ve değişim sürecinde hayatlarını devam ettirirler. Değişim biz insanların vazgeçilmez bir parçasıdır. Masum bir bebek olarak dünyaya gözlerimizi açıp ardından minik adımlarla hayata tutunmaya çalışırız. Daha sonra okula başlarız çünkü bu da değişimimizin bir parçasıdır.  Yeni bilgiler edinmek, yeni bir ortama girmek, kendimizi hayatın olasılıklarına adapte etmek… aslında her biri de ne kadar güzel zamanlar öyle. Büyüdükçe fikirlerimiz de büyür, büyümek demek dönüşümümüzün eti kemiğidir. Bahsi geçen dönemden sonra ise yetişkinliğe adım atarız ve uzunca bir süre bu dönemde hapsoluruz; evet hapsoluruz diyorum çünkü günümüz koşulları tam olarak bir hapis biz yetişkinler için fakat bebekler, çocuklar, ergenler ve yaşlılar bu hapisten kendilerini sıyırmayı başarmış olanlardır.

Konumuza dönmek gerekirse diyebilirim ki bir dönem var ve en sıkıntılı devrimiz olarak tarihe kazınmıştır. İnanılır gibi değil fakat duygularımızın zirvede olduğu ve dolu dolu yaşandığı bir dönemden bahsediyorum. Ergenliğin abartılacak veya hor görülecek bir tarafı olmadığı şahsi fikrimdir. Böylesine hayata en içten duygularla bakan bireyleri izole olmuş hissettirmek biz büyüklerin yaptığı en büyük hatalardan biridir, ne var ki hatalar düzeltilmek için vardır.

 

Ergenlik Dönemi

Bildiğimiz üzere ergenlik dönemi dediğimiz kısım bizi 12-18 yaş aralığımızda yakalar ve bazen etkileri kalıcı olup bizi sevdi mi gitmek istemez. Çocukluktan kurtulup öyle gotik bir döneme adım atarız ki kendimiz bile inanamayız yaptığımız, seçtiğimiz, sevdiğimiz her şeye. Önceden de dediğim gibi en yoğunlaştığımız nokta ise duygularımızdır. Bebeklik ve çocukluk dönemi ne kadar umursamaz olsa da ve yetişkinlik ise ne kadar aşırı duyarlı olsa da ergenlik dediğimiz nokta arada kalmış nereye gideceğini kestiremeyen bir dönemdir. Kulağa içler acısı gibi gelse de, ki evet öyle aslında, bardağın dolu tarafından bakabilir veya at gözlüğü yerine pembe gözlükleri kullanmak hepimizin, özellikle de ergenlerin faydasına olacaktır. Bu yaş aralığında ki bireyler kendi özlerini tamamlamaya çalışan sefil görünümlü gayet aklı selim canlılardır. Deneyimledikleri bu dönem onları bir akıntıya sürükler ve ordan sağ salim çıkmalarını, o akıntıda kimliklerini bulmalarını ister. Görünürde bu çok zordur fakat ergenlik döneminin istediği şey, yani kimlik arayışı suyun altında değildir, etrafında ki ormanda, çiçeklerde, gökyüzünde, kısacası görmekte. Bazen çorabımızın tekini kaybederiz ve aramaya koyuluruz, gözümüzün önünde olan şeyi göremeyiz çünkü işleri zorlaştırmakta üstümüze yoktur. Kimlik arayışı da budur işte, ergenlerin kimliği bir tür oluşum sürecindedir ve ister istemez bir şekilde tamamlanan bu süreçte nasıl tamamlandığı asıl konumuzdur.

  • Hırçın tavırlar

Hırçın tavırlar, aşırı romantik bakışlar, platonik aşklar, utangaçlık ve yenilikler…bunlar ve daha fazlası diyebileceğimiz özellikler ergenlerin yaşadıkları yeni özelliklerdir. Yenilik her zaman alışılması ve bazen de kabullenilmesi zor olan bir aktivitedir. Ergenlerin de çocukluktan henüz çıkmış bedenlerinde yaşadıkları yenilikler, diğer bir deyişle gelişmeler onları bir tık hırçınlaştırmaktadır çünkü beklenmedik bu oluşumlar istemsizce olmaya başlamıştır ve birey buna engel olamamaktadır. Hırçınlığın alt sebeblerinden biri de budur. Görünüşlerine aşırı ilgili olan ergenler, bu dönemde istemedikleri veya beklendik bir şekilde meydana gelen istençleri hoş karşılayamazlar, ki bu duruma karşı çıkmak onların en doğal hakkı çünkü bedenlerinde bir devrim gerçekleşiyor ve bu bireyler buna “dur” diyemiyorlar.

  • Büyüdükleri ortamlar

Büyüdükleri ortamlar ise onların duygu durumunu etkileyen, aynı zamanda tetikleyen başlıca etkendir. Tam olarak bir oluşum süreci olan ergenlik dönemi, etrafında gördüğü, duyduğu, hissettiği bütünü girdap gibi içine çeker ve bunun pozitif veya negatif olmasıyla ilgilenmez. Özellikle de en popüler olan ne ise, bu bir nesne de olabilir bir duygu da, kendisini ona kaptırmaktan çekinmez. Her şeyi standartlaştırmak gibi bir huyu da vardır. Ergenlerle dolu bir sınıfa girdiğiniz de farklı karakterlerden bir sürü insanı görebilirsiniz fakat çok iyi ve detaylı gözlemlerseniz; aksi halde hepsi size aynı karakterde görünür. İşte yanlış olan, özellikle de eğitimcilerin yaptığı en büyük hata budur. Ergen adı altında her bir öğrenciyi aynı çatı altında birleştirmek o kadar yanlış bir harekettir ki ilerleyen dönemlerde bireyin psikolojinin bozulmasında etkili olabilir.

  • İzole Olma

Bir ergenin yalnızlaşmasının, izole olmasının birincil sebebi oluşturduğu kimliğin etrafındakiler tarafından yıkılmasıdır. Bir nevi kendisine kurduğu düzenin veya yaptığı bir evin bozulması…Duyguları incinen ergen, ciddi anlamda depresif hissedebilir çünkü tam olarak kendi seçimlerine, ilgi alanlarına, sevdiklerine göre bir dünya yaratmışken sırf bir başkası sevmedi diye bozulması ve herkesle aynı türe girmesi ergenlikte başlayan depresyon sebebidir. Sessizleşen bir birey ergenlikte sürekli incitici söylemlere maruz kalmış veya fikirlerinden ötürü aşağılanıp susturulmuş olabilir. Bir sınıfta sessiz bir öğrenciniz veya arkadaşınız varsa üstüne gitmektense onun dünyasına girip iletişime geçmek en akıllıca hareket olacaktır. Duygularını fazlasıyla yaşayan, enerji bombası bir tanıdığınız varsa ilgisizlik görmüş olma ihtimali çok yüksektir. Fark edilebilir ki iyi veya kötü duyguların uç noktalarda yaşanması ergenlik döneminde kimliğin oluşumunda bir hasar meydana geldiğini göstermektedir, aşırı sessizlik hali veya aşırı hareketlilik.

ERGENLİK DÖNEMİNDE YALNIZLAŞMA: DÖNÜŞÜM
ERGENLİK DÖNEMİNDE YALNIZLAŞMA: DÖNÜŞÜM

Ergenlik döneminde Ne Yapılmalıdır?

Ergenlik döneminde, özellikle biz büyüklerin yapması gereken en önemli şey ergenleri fikirlerinden, seçimlerinden ötürü aşağılamamak ve iletişimi dengede tutmaktır. Anne babalarımız bu süreçten geçmemiş gibi davranmayı bırakıp günümüz şartlarına göre değerlendirerek ergenlere yeni bir dünyanın kapılarını açabilir. Ebeveynler, yetişkinliğe adım atacak çocuklarını bu konuda bilinçlendirip doğru bir yolda büyütürlerse sınıf ortamında da bireyler kendilerini daha iyi hissedebilir ve sağlıklı bir yetişkinlik dönemine güvenle adım atabilirler. Unutulmamalıdır ki sağlıksız geçmiş ergenlik dönemi ilerde ciddi travmalar bırakarak kişinin hoş olmayan suçlara karışmasına sebep olur. Günümüz de haberler de duyduğumuz kadın cinayetleri, tecavüzler, hırsızlık, hayvanlara işkence etmek vs. hepsi ergenlik travmalarının birer sonucudur. Ergenlik dönemi ne abartılacak ne de hafife alınacak bir dönemdir. Ergen bireyleri kendi isteklerimiz doğrultusunda şekillendirmektense kendi alanlarında ve kendi hamurlarında yoğrulmalarını sağlamak en tabii önceliğimiz olmalıdır.

“Ergenlik, insandaki en kötü ve en iyi dürtülerin birbirleriyle savaştığı ve kişiyi ele geçirmeye çalıştığı dönemdir.”

  • Stanley Hall

 

LUNA KHAN

 

Ankara çocuk veya ergen psikolog randevusu oluşturmak için bizlere 0312 923 12 11 numarasından veya 05528781211 numaralarından ulaşabilirsiniz.

Ankara Psikolog Önerileri

İzlenmesi Gereken 10 Psikolojik Gerilim Filmi

Mutlaka İzlemeniz Gereken 10 Psikolojik Gerilim Filmi

 

Psikolojik Gerilim Filmleri

Sizler İçin 10 Psikolojik Gerilim Film Listeledik.

1- “Memento” (2000) – Christopher Nolan tarafından yönetilen bu film, kısa bölümler halinde anlatılan bir hikâyeyi takip etmeyi gerektirir ve izleyiciyi kafası karıştıran bir şekilde etkiler.

Psikolojik Gerilim Filmi MEMENTO
Psikolojik Gerilim Filmi MEMENTO

 

2- “Shutter Island” (2010) – Martin Scorsese tarafından yönetilen bu film, bir polis memuru olan Leonardo DiCaprio’nun Shutter Island adlı bir adada geçen gerilim dolu bir hikâyeyi anlatır.

Shutter Island
Shutter Island

3- “Inception” (2010) – Christopher Nolan’ın yönettiği bu film, bir grubun beyinleri içine girerek rüya dünyasında bir hırsızlık işlemeye çalıştığı bir hikâyeyi anlatır.

inception
inception

4- “The Sixth Sense” (1999) – M. Night Shyamalan tarafından yönetilen bu film, bir çocuğun ölülerle iletişim kurabildiğini keşfeden bir psikologun hikâyesini anlatır.

5- “Old Boys” (2003) – Park Chan-wook tarafından yönetilen bu film, bir adamın 15 yıl boyunca bir odaya hapsedildiği ve sonrasında neredeyse bir günde tüm hayatını yeniden keşfetmeye çalıştığı gerilim dolu bir hikâyeyi anlatır.

Old Boys
Old Boys

6- “Fight Club” (1999) – David Fincher tarafından yönetilen bu film, bir günlük hayatı sıradan bir adamın bir boksa katılmaya başlamasıyla birlikte değişmeye başlayan hikâyesini anlatır.

Fight Club
Fight Club

7- “The Prestige” (2006) – Christopher Nolan tarafından yönetilen bu film, iki sihirbaz arasında geçen rekabeti ve birbirlerine olan kinlerini anlatır.

The Prestige
The Prestige

8- “Primal Fear” (1996) – Gregory Hoblit tarafından yönetilen bu film, bir papazın cinayetiyle ilgili bir davada savunma avukatı olan Richard Gere’nin hikâyesini anlatır.

Primal Fear
Primal Fear

9- “The Village” (2004) – M. Night Shyamalan tarafından yönetilen bu film, bir köyde yaşayan insanların gerçek dünyayla ilişkilerinin nasıl olduğunu anlatır.

The Village
The Village

10- “Mulholland Drive” (2001) – David Lynch tarafından yönetilen bu film, Hollywood’da geçen gerilim dolu bir hikâyeyi anlatır ve izleyiciyi sürekli olarak şaşırtmayı başarır. Bu film, psikolojik gerilim türünde önemli bir yere sahiptir ve mutlaka izlenmesi gereken bir filmdir.

Mulholland Drive Psikolojik Gerilim Film Önerisi
Mulholland Drive Psikolojik Gerilim Film Önerisi

Ankara Psikolog Randevusu almak için bizleri whatsapp veya mesaj yolu ile iletişime geçebilirsiniz.

Ankara ve Çankaya bölgesi Psikolog hizmeti sağlamaktayız.

Online Psikolog ve Yüzyüze Psikolog randevusu için bizi arayabilirsiniz.

Olmamış Şeyleri Olmuş Gibi Düşünmek Hastalığı

Olmamış Şeyleri Olmuş Gibi Düşünmek Hastalığı

Olmamış Şeyleri Olmuş Gibi Düşünmek Hastalığı Günümüzde birçok insan, bazen gerçek olmamış şeyleri olmuş …

Panik Atak Öldürür mü?

Panik Atak Öldürür mü?

Panik Atak Öldürür mü? Panik atak, belirtileri çok rahatsız edici olsa da doğrudan ölümcül değildir. Panik atak …

Ankara'da 2024 Güncel Psikolog Fiyatları (İlçe İlçe)

Ankara’da 2024 Güncel Psikolog Fiyatları (İlçe İlçe)

Ankara’da 2024 Yılında İlçe İlçe Güncel Psikolog Fiyatları Ankara’da Güncel psikolog fiyatları , hizmet …