Etiket: <span>ankara</span>

Ankara'da Psikoterapi Türleri ve Faydaları

Ankara’da Psikoterapi Türleri ve Faydaları

Psikoterapi Türleri Anksiyete, depresyon, obsesif kompulsif bozukluk ve diğer psikolojik rahatsızlıklar için uzman psikoterapi ve aile terapisi hizmetleri.

Anksiyete Bozukluğu

, insanların günlük yaşamlarını olumsuz yönde etkileyen yaygın bir ruhsal rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık genellikle aşırı endişe, korku ve belirsizlik duygularıyla karakterizedir. Anksiyete bozukluğu olan bireyler, genellikle normalden daha fazla endişe duyarlar ve sürekli olarak gelecekten korkarlar. Bu durum, kişinin işlevselliğini ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

Anksiyete bozukluğunun tedavisinde psikoterapi türleri oldukça etkili olabilir. Kişinin durumuna ve tercihlerine bağlı olarak, bireysel terapi, grup terapisi ya da çift terapisi gibi farklı yaklaşımlar kullanılabilir. Psikoterapi ile anksiyete bozukluğu olan bireyler, korku ve endişe duygularını anlama, yönetme ve azaltma konusunda destek alabilirler.

Ayrıca, anksiyete bozukluğu tedavisinde ilaç tedavisi de kullanılabilir. Antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaçlar, belirtileri hafifletmeye yardımcı olabilir. Ancak, ilaç tedavisi genellikle psikoterapi ile birlikte uygulandığında daha etkili olabilir. Doğru tedavi yaklaşımının belirlenmesi ve uygun destek hizmetlerinin alınması, anksiyete bozukluğuyla başa çıkmada önemli bir adımdır.

Depresyon Tedavisi

Depresyon, ruh halinin ciddi bir şekilde etkilendiği bir zihinsel sağlık bozukluğudur. Depresyon, kişinin günlük yaşamını etkileyen bir dizi semptomla karakterizedir. Kişi genellikle üzgün, umutsuz ve değersiz hisseder. Depresyon tedavisi, psikoterapi gibi farklı yöntemlerle gerçekleştirilebilir. Psikoterapi, depresyon semptomlarını hafifletmeye ve kişinin yaşam kalitesini iyileştirmeye yardımcı olabilir.

Psikoterapi Türleri arasında depresyon tedavisinde sıklıkla kullanılan yöntemler arasında bilişsel davranışçı terapi, psikanaliz ve duygusal odaklı terapi bulunmaktadır. Bu terapi yöntemleri, bireyin duygularını ve düşüncelerini anlamasına ve bu konular üzerinde çalışmasına yardımcı olabilir.

Psikoterapi TürüFaydaları
Bilişsel Davranışçı TerapiDüşünce kalıplarını değiştirme konusunda etkili olabilir.
PsikanalizUnutulmuş ve bilinçdışına itilen duyguları açığa çıkarma sürecine odaklanır.
Duygusal Odaklı TerapiDuygusal kökenli sorunlara odaklanarak iyileşmeyi teşvik edebilir.
  1. Bilişsel davranışçı terapi, depresyon semptomlarını azaltmak için düşünce ve davranışları değiştirmeye odaklanır.
  2. Psikanaliz, kişinin bilinçdışındaki duyguları ve deneyimleri anlamasına yardımcı olabilir.
  3. Duygusal odaklı terapi, duygusal sorunların nedenlerini tanımlamaya ve bu sorunları çözmeye yardımcı olabilir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk

(OKB), bir kişinin tekrarlayan düşünceler ve davranışlar nedeniyle sürekli olarak stres yaşadığı bir psikiyatrik bozukluktur. Bu durum genellikle obsesyonlar olarak adlandırılan rahatsız edici düşünceler ve takıntılar ile karakterizedir. Obsesyonlar, kişinin kontrolü dışında gelen ve zihinsel olarak sıkıntı veren düşüncelerdir. Takıntılar ise bu obsesyonları gidermek veya önlemek için yapılan tekrarlayıcı davranışlardır.

Genellikle psikoterapi ile tedavi edilir. Psikoterapi, OKB semptomlarını azaltmak ve kişinin yaşam kalitesini artırmak için etkili bir tedavi seçeneğidir. Psikoterapi tedavisi genellikle bilişsel davranışçı terapi (CBT) veya maruziyet ve tepki önleme terapisi (ERP) gibi teknikleri içerir.

Tedavisi Türleri
  1. Bilişsel Davranışçı Terapi (CBT)
  2. Maruziyet ve Tepki Önleme Terapisi (ERP)
  3. Psikanalitik Terapi
  4. Aile Terapisi

, tedavi edilmediği takdirde kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir ve işlevsizliğe yol açabilir. Bu nedenle, erken teşhis ve uygun psikoterapi tedavisi ile OKB semptomlarının yönetilmesi önemlidir. Ankara’da birçok uzman psikoterapist tarafından sunulan farklı psikoterapi türleri, OKB hastalarına yardımcı olabilir ve tedavi sürecinde destek sağlayabilir.

Panik Ataklar İçin Psikoterapi

Panik ataklar, ani ve yoğun korku, endişe ve panik hislerinin belirgin bir şekilde ortaya çıktığı durumlardır. Bu ataklar, genellikle beklenmedik bir şekilde ortaya çıkar ve kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir. Panik ataklar için etkili bir tedavi yöntemi ise psikoterapidir.

Psikoterapi türleri arasında panik ataklar için en sık tercih edilen yöntemlerden biri bilişsel davranışçı terapi (BDT)‘dir. BDT, kişinin düşünce kalıplarını ve davranışlarını değiştirerek panik ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca, destekleyici terapi ve nörofizyolojik terapi gibi yöntemler de panik ataklarının tedavisinde etkili olabilir.

Psikoterapi TürleriFaydaları
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)Panik atakların sıklığını ve şiddetini azaltır.
Destekleyici TerapiKişinin duygusal destek almasını sağlar.
Nörofizyolojik TerapiSinir sistemi üzerinde olumlu etkileri bulunur.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu

(TSSB), kişinin hayatta maruz kaldığı travmatik bir olayın ardından ortaya çıkan bir tür anksiyete bozukluğudur. Bu bozukluk genellikle kişinin olayı hatırladığında yaşadığı korku, endişe ve stresle kendini gösterir.

olan bireyler genellikle sürekli uykusuzluk, kabuslar, aşırı irkilme ve sosyal ilişkilerde zorluk gibi semptomlar yaşayabilirler. Bu nedenle, zamanında müdahale edilmezse ciddi sonuçlara yol açabilir.

Belirtileri
– Sürekli kabuslar ve uyku problemleri
– Sosyal ilişkilerde gerileme
– Aşırı korku ve endişe

tedavisinde psikoterapi önemli bir rol oynamaktadır. Kişinin yaşadığı travmatik olayı ele alarak duygusal desteğini arttırmak ve stresle baş etme mekanizmalarını güçlendirmek için çeşitli psikoterapi teknikleri kullanılmaktadır.

Kişilik Bozuklukları

, genellikle ergenlik döneminde başlayan ve yetişkinlikte devam eden kalıcı düşünce, duygu ve davranış örüntüleridir. Bu bozukluklar, kişinin sosyal ilişkilerini etkileyebilir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

genellikle çeşitli türlerde görülebilir. Bunlar arasında borderline kişilik bozukluğu, narsistik kişilik bozukluğu ve antisosyal kişilik bozukluğu bulunmaktadır. Her bir türün belirgin özellikleri ve tedavi yöntemleri farklı olabilir.

Kişilik Bozukluğu TürüBelirtileriTedavi Yöntemleri
Borderline Kişilik BozukluğuAşırı duygusallık, kendine zarar verme eğilimiPsikoterapi, ilaç tedavisi
Narsistik Kişilik BozukluğuÖvgüye ihtiyaç duyma, başkalarını kullanmaBireysel terapi, grup terapisi
Antisosyal Kişilik BozukluğuToplumsal normlara uyumsuz davranışlar, suç eğilimiCezalandırıcı eylem tedavisi, bilişsel davranışçı terapi

Aile Terapisi

Aile terapisi, ailenin içinde yaşadığı sorunlara odaklanan ve aile üyeleri arasındaki ilişkileri iyileştirmeyi hedefleyen bir psikoterapi türüdür. Ailenin birlikte katıldığı oturumlarla gerçekleştirilen bu tedavi sürecinde, kişilerin duygusal ve davranışsal sorunları ele alınıp çözüm yolları aranmaktadır. Aile terapisi, bireylerin birbirleri ile etkileşim biçimlerini anlamalarına ve iletişim becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaktadır.

Aile terapisi genellikle çocuklarda görülen davranış sorunları, ebeveynler arasındaki çatışmalar, aile içi iletişim problemleri gibi durumlarda tercih edilmektedir. Bu terapi türü, aile üyelerinin duygusal ihtiyaçlarını karşılama, sınırlarını belirleme ve sağlıklı bir iletişim kurma konularında destek sunmaktadır.

Aile terapisi oturumları genellikle aile bireylerinin katılımıyla gerçekleşen grup terapisi şeklinde yapılmaktadır. Terapist, aile üyeleri arasındaki etkileşimi gözlemleyerek var olan sorunları anlamaya çalışır ve yönlendirici sorularla çözüm arayışına yönlendirir. Aile üyeleri birbirlerinin bakış açılarını anlamaya çalışarak daha sağlıklı iletişim kurabilir ve ilişkilerini güçlendirebilirler.

Sık Sorulan Sorular

Ankara’da hangi psikoterapi türleri uygulanmaktadır?

Ankara’da bireylerin faydalanabileceği çeşitli psikoterapi türleri bulunmaktadır. Bunlar arasında bilişsel davranışçı terapi, psikanalitik terapi, gestalt terapi ve daha birçok yöntem mevcuttur.

Psikoterapi hangi durumlarda faydalı olabilir?

Psikoterapi, depresyon, anksiyete, stres, ilişki sorunları, yas ve travma gibi pek çok durumda faydalı olabilir. Kişinin yaşadığı zorlukları anlamasına, kabul etmesine ve bu konuları çözmesine yardımcı olabilir.

Psikoterapi ne gibi faydalar sağlar?

Psikoterapinin faydaları arasında duygusal dengeyi sağlamak, özsaygıyı arttırmak, ilişkileri güçlendirmek, daha sağlıklı düşünme ve davranma şekilleri geliştirmek gibi pek çok konu bulunmaktadır.

Psikoterapi süreci nasıl işler?

Psikoterapi sürecinde, birey ve terapist arasında güvenli bir ilişki kurulur. Bireyin duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını anlamak için terapist yönlendirme yapar. Ortak çalışmayla hedefler belirlenir ve sorunlara çözümler aranır.

Psikoterapi kaç seanstan oluşur?

Psikoterapi süreci bireye, yaşadığı sorunun niteliğine ve tercihlerine göre farklılık gösterebilir. Kimi durumlarda kısa süreli terapiler yeterli olabilirken, bazı durumlarda daha uzun soluklu seanslara ihtiyaç duyulabilir.

Ankara’da psikoterapist bulma konusunda yardım alabilir miyim?

Ankara’da psikoterapist arayışında olan bireyler, Türk Psikologlar Derneği gibi kuruluşlardan yardım alabilirler. Bu dernekler, alanında uzman ve lisanslı psikoterapistleri bulma konusunda destek olabilir.

Psikoterapi alanında çalışan uzmanların eğitim düzeyi nedir?

Psikoterapi alanında çalışan uzmanlar genellikle psikoloji lisans veya yüksek lisans mezunlarıdır. Ayrıca psikoterapi eğitimi almış ve ilgili sertifikalara sahip olmaları beklenir. Birey psikoterapiste başvurmadan önce bu konuları sorgulayabilir.

Ergenlik Döneminde Yanlızlaşma

ERGENLİK DÖNEMİNDE YALNIZLAŞMA: DÖNÜŞÜM

Ergenlik Nedir?

Canlı dediğimiz varlıklar sürekli olarak gelişim ve değişim sürecinde hayatlarını devam ettirirler. Değişim biz insanların vazgeçilmez bir parçasıdır. Masum bir bebek olarak dünyaya gözlerimizi açıp ardından minik adımlarla hayata tutunmaya çalışırız. Daha sonra okula başlarız çünkü bu da değişimimizin bir parçasıdır.  Yeni bilgiler edinmek, yeni bir ortama girmek, kendimizi hayatın olasılıklarına adapte etmek… aslında her biri de ne kadar güzel zamanlar öyle. Büyüdükçe fikirlerimiz de büyür, büyümek demek dönüşümümüzün eti kemiğidir. Bahsi geçen dönemden sonra ise yetişkinliğe adım atarız ve uzunca bir süre bu dönemde hapsoluruz; evet hapsoluruz diyorum çünkü günümüz koşulları tam olarak bir hapis biz yetişkinler için fakat bebekler, çocuklar, ergenler ve yaşlılar bu hapisten kendilerini sıyırmayı başarmış olanlardır.

Konumuza dönmek gerekirse diyebilirim ki bir dönem var ve en sıkıntılı devrimiz olarak tarihe kazınmıştır. İnanılır gibi değil fakat duygularımızın zirvede olduğu ve dolu dolu yaşandığı bir dönemden bahsediyorum. Ergenliğin abartılacak veya hor görülecek bir tarafı olmadığı şahsi fikrimdir. Böylesine hayata en içten duygularla bakan bireyleri izole olmuş hissettirmek biz büyüklerin yaptığı en büyük hatalardan biridir, ne var ki hatalar düzeltilmek için vardır.

 

Ergenlik Dönemi

Bildiğimiz üzere ergenlik dönemi dediğimiz kısım bizi 12-18 yaş aralığımızda yakalar ve bazen etkileri kalıcı olup bizi sevdi mi gitmek istemez. Çocukluktan kurtulup öyle gotik bir döneme adım atarız ki kendimiz bile inanamayız yaptığımız, seçtiğimiz, sevdiğimiz her şeye. Önceden de dediğim gibi en yoğunlaştığımız nokta ise duygularımızdır. Bebeklik ve çocukluk dönemi ne kadar umursamaz olsa da ve yetişkinlik ise ne kadar aşırı duyarlı olsa da ergenlik dediğimiz nokta arada kalmış nereye gideceğini kestiremeyen bir dönemdir. Kulağa içler acısı gibi gelse de, ki evet öyle aslında, bardağın dolu tarafından bakabilir veya at gözlüğü yerine pembe gözlükleri kullanmak hepimizin, özellikle de ergenlerin faydasına olacaktır. Bu yaş aralığında ki bireyler kendi özlerini tamamlamaya çalışan sefil görünümlü gayet aklı selim canlılardır. Deneyimledikleri bu dönem onları bir akıntıya sürükler ve ordan sağ salim çıkmalarını, o akıntıda kimliklerini bulmalarını ister. Görünürde bu çok zordur fakat ergenlik döneminin istediği şey, yani kimlik arayışı suyun altında değildir, etrafında ki ormanda, çiçeklerde, gökyüzünde, kısacası görmekte. Bazen çorabımızın tekini kaybederiz ve aramaya koyuluruz, gözümüzün önünde olan şeyi göremeyiz çünkü işleri zorlaştırmakta üstümüze yoktur. Kimlik arayışı da budur işte, ergenlerin kimliği bir tür oluşum sürecindedir ve ister istemez bir şekilde tamamlanan bu süreçte nasıl tamamlandığı asıl konumuzdur.

  • Hırçın tavırlar

Hırçın tavırlar, aşırı romantik bakışlar, platonik aşklar, utangaçlık ve yenilikler…bunlar ve daha fazlası diyebileceğimiz özellikler ergenlerin yaşadıkları yeni özelliklerdir. Yenilik her zaman alışılması ve bazen de kabullenilmesi zor olan bir aktivitedir. Ergenlerin de çocukluktan henüz çıkmış bedenlerinde yaşadıkları yenilikler, diğer bir deyişle gelişmeler onları bir tık hırçınlaştırmaktadır çünkü beklenmedik bu oluşumlar istemsizce olmaya başlamıştır ve birey buna engel olamamaktadır. Hırçınlığın alt sebeblerinden biri de budur. Görünüşlerine aşırı ilgili olan ergenler, bu dönemde istemedikleri veya beklendik bir şekilde meydana gelen istençleri hoş karşılayamazlar, ki bu duruma karşı çıkmak onların en doğal hakkı çünkü bedenlerinde bir devrim gerçekleşiyor ve bu bireyler buna “dur” diyemiyorlar.

  • Büyüdükleri ortamlar

Büyüdükleri ortamlar ise onların duygu durumunu etkileyen, aynı zamanda tetikleyen başlıca etkendir. Tam olarak bir oluşum süreci olan ergenlik dönemi, etrafında gördüğü, duyduğu, hissettiği bütünü girdap gibi içine çeker ve bunun pozitif veya negatif olmasıyla ilgilenmez. Özellikle de en popüler olan ne ise, bu bir nesne de olabilir bir duygu da, kendisini ona kaptırmaktan çekinmez. Her şeyi standartlaştırmak gibi bir huyu da vardır. Ergenlerle dolu bir sınıfa girdiğiniz de farklı karakterlerden bir sürü insanı görebilirsiniz fakat çok iyi ve detaylı gözlemlerseniz; aksi halde hepsi size aynı karakterde görünür. İşte yanlış olan, özellikle de eğitimcilerin yaptığı en büyük hata budur. Ergen adı altında her bir öğrenciyi aynı çatı altında birleştirmek o kadar yanlış bir harekettir ki ilerleyen dönemlerde bireyin psikolojinin bozulmasında etkili olabilir.

  • İzole Olma

Bir ergenin yalnızlaşmasının, izole olmasının birincil sebebi oluşturduğu kimliğin etrafındakiler tarafından yıkılmasıdır. Bir nevi kendisine kurduğu düzenin veya yaptığı bir evin bozulması…Duyguları incinen ergen, ciddi anlamda depresif hissedebilir çünkü tam olarak kendi seçimlerine, ilgi alanlarına, sevdiklerine göre bir dünya yaratmışken sırf bir başkası sevmedi diye bozulması ve herkesle aynı türe girmesi ergenlikte başlayan depresyon sebebidir. Sessizleşen bir birey ergenlikte sürekli incitici söylemlere maruz kalmış veya fikirlerinden ötürü aşağılanıp susturulmuş olabilir. Bir sınıfta sessiz bir öğrenciniz veya arkadaşınız varsa üstüne gitmektense onun dünyasına girip iletişime geçmek en akıllıca hareket olacaktır. Duygularını fazlasıyla yaşayan, enerji bombası bir tanıdığınız varsa ilgisizlik görmüş olma ihtimali çok yüksektir. Fark edilebilir ki iyi veya kötü duyguların uç noktalarda yaşanması ergenlik döneminde kimliğin oluşumunda bir hasar meydana geldiğini göstermektedir, aşırı sessizlik hali veya aşırı hareketlilik.

ERGENLİK DÖNEMİNDE YALNIZLAŞMA: DÖNÜŞÜM
ERGENLİK DÖNEMİNDE YALNIZLAŞMA: DÖNÜŞÜM

Ergenlik döneminde Ne Yapılmalıdır?

Ergenlik döneminde, özellikle biz büyüklerin yapması gereken en önemli şey ergenleri fikirlerinden, seçimlerinden ötürü aşağılamamak ve iletişimi dengede tutmaktır. Anne babalarımız bu süreçten geçmemiş gibi davranmayı bırakıp günümüz şartlarına göre değerlendirerek ergenlere yeni bir dünyanın kapılarını açabilir. Ebeveynler, yetişkinliğe adım atacak çocuklarını bu konuda bilinçlendirip doğru bir yolda büyütürlerse sınıf ortamında da bireyler kendilerini daha iyi hissedebilir ve sağlıklı bir yetişkinlik dönemine güvenle adım atabilirler. Unutulmamalıdır ki sağlıksız geçmiş ergenlik dönemi ilerde ciddi travmalar bırakarak kişinin hoş olmayan suçlara karışmasına sebep olur. Günümüz de haberler de duyduğumuz kadın cinayetleri, tecavüzler, hırsızlık, hayvanlara işkence etmek vs. hepsi ergenlik travmalarının birer sonucudur. Ergenlik dönemi ne abartılacak ne de hafife alınacak bir dönemdir. Ergen bireyleri kendi isteklerimiz doğrultusunda şekillendirmektense kendi alanlarında ve kendi hamurlarında yoğrulmalarını sağlamak en tabii önceliğimiz olmalıdır.

“Ergenlik, insandaki en kötü ve en iyi dürtülerin birbirleriyle savaştığı ve kişiyi ele geçirmeye çalıştığı dönemdir.”

  • Stanley Hall

 

LUNA KHAN

 

Ankara çocuk veya ergen psikolog randevusu oluşturmak için bizlere 0312 923 12 11 numarasından veya 05528781211 numaralarından ulaşabilirsiniz.

Ankara Psikolog Önerileri

İlişkide Asla Yapmaman Gereken 6 Davranış

BİR İLİŞKİDE ASLA YAPMAMAN GEREKEN 6 DAVRANIŞ

 

İlişkilerim bir türlü yolunda gitmiyor. Birbirimizi çok seviyoruz neden mutlu değiliz? Hiçbir şey hayal ettiğim gibi değil. İlişkilerimde sürekli partnerimi kendimden soğutuyorum nerede hata yapıyorum?

Merhaba ben Kübra MEŞE. Evet ! Bir ilişki her hamleni sürekli olarak düşünmeni gerektiren bir satranç müsabakası değildir. Burada haklısın. Amaa! Bu da  demek değildir ki içimizden gelen her duyguyu rahatça yansıtabiliriz. Nitekim bu sadece romantik ilişkiler için de  geçerli değildir. Anne -babamızla olan bağımızdan tutun en yakın arkadaşımızla olan ilişkimize kadar hepsinde dikkat etmemiz gereken sınırlar ve noktalar mevcuttur. Bugün bir ilişkide aslaaa yapmaman gereken 6 davranıştan bahsedeğim.

 

 1-OLMADIĞINIZ BİRİ GİBİ DAVRANMAK

 

Özellikle de ilişkinin başlarında olmadığımız biri gibi davranmaya bayılırız. Böyle davranmaktaki nedenlerimiz genellikle kendimizi gelecek muhtemel incinmelerden korumak olabilir, partnerimizi kaybetmemek olabilir, kendimizi değersiz göstermek istememe dürtüsü olabilir. Bunun için umursamaz tavırlarda bulunduğumuz olabiliyor ki fazlasıyla her detayı önemseyen biri olduğumuz halde. Verdiğimiz değeri belli etmemek  ki aslında çok değer verdiğimiz halde. ‘Ohoooo elimi sallasam ellisi’  aslında niyetimiz, söylemek istediğimiz şey ‘ beni kaybedersen seçeneğim çok bunu bil ve kıymetimi bil geç olmadan.’ Demek olduğu halde.

Örnekleri çoğaltabiliriz. Sonuç ne olursa olsun bu tavırların hepsi sana geçici bir mutluluk ve rahatlama  getirecek. Bunların sana bir koruma alanı oluşturduğunu ve kendini böylelikle koruduğunu düşünüyorsun. Ama yanılıyorsun. Sana gerçekten soruyorum. Ona değer vermediğin halde seninle bir ilişkiye devam eden , her an başka biriyle konuşma ihtimaline karşın bunu umursamayan, darlamayayım cool görüneyim diye az mesajlaştığınız halde seni merak etmeyen birinin gözünde şu an değerli olsan neye yarar? Sen onu artık sevebilecek misin? Sen zahmet etme ben cevap vereyim. Hayır!.

Bırak, sen değer vermek istiyorsan,  için için ne yaptığını , nasıl olduğunu merak ediyorsan sor, mesaj at. O buna karşılık çeşitli triplere girip geç cevap yazıyorsa, aynı değeri vermiyorsa sen değersiz olmadın. Onun değerinin ne kadar olduğunu sen anlamış oldun!. Yani sebep ne olursa olsun sen kendin olmaktan asla vazgeçme, çünkü unutma ki altının kıymetini ancak sarraf bilir.

 

2-GEREKSİZ BEKLENTİYE GİRMEK

 

Bana bir haftadır çiçek almadı. 2 yıldır beraberiz artık birbirimizin şifrelerini bilmemiz gerekmez mi? Bugünün benim için ne kadar önemli olduğunu bilmiyor mu? Dur buna ben cevap vereceğim. Hayır bilmiyor çünkü müneccin değil.

Kendine durup şunu sormanı istiyorum. Bu ilişkiden gerçekten beklentilerin neler? Ve bu beklentiler gerçekçi mi? Cevaplarını yazıp bunun üzerine başını iki elinin arasına alıp gerçekçi birşekilde düşünmeni istiyorum. Bu yeterli olacaktır.

 

3-GEÇMİŞ İLŞKİLERİMİZİN SÜREKLİ GÜNDEME GELMESİ

 

Ona doğum gününde yüzük  almışsın bana alamadın. Neden ben daha mı değersizim? Neden o daha mı güzel? ! Ona ilişkinizin birinci haftasında seni seviyorum demişsin biz beş aydır beraberiz. Bana neden demedin? Beni onun kadar sevmiyor musun?

Kulağa nasıl geliyor bu cümleler? Neden kendimizi bir başkasıyla kıyaslayıp daha değerli veyahut değersiz olduğumuza bu ölçütle karar veriyoruz? Bizi tanımlayan tek ölçüt bu mudur? Hayır. Her insan özeldir , farklıdır ve eşsizdir. Hepimiz kendimize ait bir aura taşırız. Ve bizi tanımlayan ölçüt ne bir başkasının zihninde kim olduğumuzdur, ne de toplumun bizim adımıza oluşturduğu kimliktir.

 

4-KAPATTIĞIMIZ TARTIŞMA KONULARININ TEKRAR TEKRAR AÇILMASI

 

Sen de 5 yıl önce bunu dememiş miydin?, iki yıl önce bunu yapmasaydın bugün bu olmazdı, sen onu bırak da geçen yıl ödediğin faturaları hala göstermedin?…

Onu o zaman konuşsaydın ve çözseydin. Neden bugünkü konuya dahil edip bugünkü tartışma konusunu dallandırıp budaklandırıyorsun? Sebebi geçmişte herşeyi konuşmamış olman ve içine atman. Bundan vazgeçmelisin. Ve şu an kafanda herşey netleşene dek bugünkü konunuzu konuş ve çöz. İçine sindiği anda konuyu kapat ki bu bir daha gündeme gelmesin. Ve sen de tekrar gündeme getirme.

 

5-ALTTAN ALIP İDARE ETMEK

 

Amaaan ağzımızın tadı kaçmasın şimdi. Şimdi sinirli o siniri geçsin ben onunla öyle konuşurum bir ara. Elbet o da hatasını anlar zamanla. Konu komşu ne der şimdi. Hem annemler burda şimdi rahatsız olmasınlar, üzülmesinler durduk yere.

Peki sen üzülmüyor musun? Üzülüyorsun. Ama önemli değil çünkü başkalarının ne düşündüğü, ne hissettiği senden daha önemli değil mi?!!! Değilll. Senden daha önemli değil. Yaşadığımız bu fiziksel rahatsızlıkların bile temel sebebinin hep bu içimize attığımız üzüntü, stres kaynaklı olduğunu biliyorsun değil mi? Yapma.!! Başkaları için yaşadığın yeter artık!. Bu hayatı sen de bir kere yaşayacaksın. Kendin kendine zulüm etme.! Sen kendine değer ver ki insanlar da sana değer versin.

 

6-AYNI OLAYI KAÇ DEFA KONUŞURSANIZ KONUŞUN TEKRAR KONUŞMAK YERİNE TRİP ATIP PARTNERİMİZİN ANLAMASINI BEKLEMEK

 

Kaç defa konuşacağız bir konuyu yeter artık bu sefer kendisi anlasın dediğimiz an eğer niyetimiz kesin olarak bir ayrılık değilse ve bu ilişkiye devam etmek istiyorsak bu karşı tarafın asla sebebini anlamadığı trip hiçbir sorunu çözmeyeceği gibi partnerinize yaptığınız gereksiz bir işkence olup ilişkinizi zedelemiş olacaktır. Konuşalım. Konuşmaktan yorulmayalım. Farklı şekillerde anlatalım. Yeter ki vazgeçmeyelim illaki iletişimin bir yolunu buluruz.

 

Psikolog Kübra Meşe

 

 

Randevu oluşturmak için Ankara Psikolog Bağlantısına tıklayabilirsiniz.

Aile Terapisi Nedir?

Mükemmeliyetçilik ve Erteleme Davranışı

Neden başlayamıyorum? Neden devam edemiyorum?

Başladığınız her şey yarım mı kalıyor yoksa hep bir başlama isteği içinde olup hiçbir zaman harekete geçemiyor musunuz? Yeni bir dil öğrenmek, zararlı alışkanlıkları terk etmek, spora başlamak, bir hobi edinmek gibi gerçekten istediğiniz ve size iyi geleceğini bildiğiniz bütün kararları almayı bahaneler üreterek geçiştirmenizin altında mükemmeliyetçilik ve erteleme davranışı yatıyor olabilir.

     Mükemmeliyetçilik en kısa haliyle kusursuza ulaşma arzusu olarak tanımlanabilir. Bu arzu bireylerin kendilerine ulaşılması imkansız ve gerçekçi olmayan hedefler koymalarına yol açar. Mükemmeliyetçi karakter özelliklerine sahip olan bireyler bu hedefleri koyarken kendi sınır ve ihtiyaçlarını gözetmediklerinden ve kendilerine hata yapma şansı tanımadıklarından dolayı tükenmişlik, depresyon ve kaygı gibi bir takım sorunla karşı karşıya kalabilir.

Mükemmeliyetçi karakter özellikleri;

 

  • Hata yapmaktan ve başarısız olmaktan korkmak ve bu nedenle yapılacakları ertelemek,
  • Başarılarını görmemek/ yaptıklarının yeterince iyi olmadığını düşünmek,
  • İltifatları kabul edememek,
  • Aşırı plan yapmak,
  • Karar vermede güçlük çekmek,
  • “-meli,-malı” kalıplarını çok sık kullanmak..

 

     Toplumda genellikle pozitif olarak algılanan mükemmeliyetçilik kavramı aslında bireylerin hayatında büyük bir stres yaratır. Kendilerine ve çevrelerine karşı katı bir tutum içinde olan mükemmeliyetçi kişilerin beklentileri sıklıkla gerçek üstüdür ve tatmin edilemez. “Ya hep ya hiç” bakış açısına sahip mükemmeliyetçi kişiler mükemmel olmayacaksa hiç olmasın diye düşünerek yapmak istediklerini sürekli olarak erteler yada yarım bırakırlar. Bu erteleme davranışı geçici bir rahatlama duygusu yaratsa bile daha sonra suçluluk, utanç ve endişeye dönüşür.

     Mükemmeliyetçilik ve erteleme davranışını bırakmak için;

  1. Mükemmeliyetçiliği tanımak ve kabul etmek; mükemmele ulaşmayı amaçladığınız alanları belirleyin. Örneğin; iş, sağlık, temizlik, spor..
  2. Kendi sınırlarınızın ve ihtiyaçlarınızın farkında olmak; kendinize bir hedef koyarken gerçekçi ve ulaşılabilir olmasına dikkat edin. Bir davranışı alışkanlık haline getirmenin yolu her gün o davranışı tekrar etmektir. Örneğin hedefimiz sporu alışkanlık haline getirmek olsun. Bunun için başlangıçta her gün 2 saat spor yapma kararı gerçekçi ve ulaşılabilir değildir. Bunun yerine bizi zorlamayacak şekilde sadece 20-30dk ile başlamak daha uygun olacaktır. Bu sayede kararlılıkla devam edebiliriz.
  3. Sürecin keyfine varmak; sonucunu düşünmek yerine sadece içinde bulunduğunuz ana bütün dikkatinizle yönelin. Unutmayın gerçek olan tek şey şu andır. Mükemmel sonuca ulaşmak sadece gelişmeyi engeller.
  4. İnsan olduğunuzu hatırlamak; hata yapmak insan olmanın doğasında vardır. Hatalarımız sayesinde gelişir ve öğreniriz.
  5. Başarıları onurlandırmak; hedefinize ulaşma yolunda büyük-küçük, önemli-önemsiz olarak sınıflandırmadan her adımınızı kutlayın. Kendi kendinize teşekkür edin.

Ankara Psikolog Randevu Oluşturmak İçin Aşağıdaki butona tıklayabilirsiniz.

Kızılay psikolog listesi

Kızılay Psikolog Listemiz ve Psikolog Ücretleri

Kızılay Psikolog Listemiz ve Psikolog Ücretleri Kızılay Psikolog Ankara‘nın kalbi olan Kızılay, psikolojik …

ankara Tunalı Psikolog

Ankara Tunalı Psikolog Hizmetleri

Ankara Tunalı Psikolog Hizmetleri: Profesyonel Destek ve Uygun Çözümler Ankara Tunalı Psikolog Hizmetleri ; Ankara’nın …

almanyada psikoloji okumak

Almanya’da Psikoloji Okumak

Almanya’da Psikoloji Okumak: Rehber ve Avantajlar Almanya, dünyaca tanınan çağdaş eğitim sistemleri, yüksek kaliteli …