Etiket: <span>psikolog</span>

Ankara Çift Terapisi

Psikolojik Dayanıklılık Nasıl Arttırılır?

Psikolojik Dayanıklılığı Artırma Yolları

Psikolojik Dayanıklılık Nasıl Arttırılır?

  • Direnç ve Değişim

“Direnç” kelimesi psikolojide, özellikle olumsuz veya travmatik anlardan geçerken olaylara uyum sağlama yeteneğini adlandırmak için kullanılır.Psikolojik Dayanıklılığı  bu tutum, insanların zorluklarla oldukça olumlu bir şekilde yüzleşmelerini ve daha güçlü çıkmalarını sağlar: Dirençli birey aslında zor bir anı kişisel gelişim için bir fırsata dönüştürmeyi başarır. Bu esneklik sayesinde insanlar çok fazla psikolojik sorun yaşamadan günlük hayatına devam edebiliyor. Dirençli bir kişi kendine güvenir, uyum sağlayabilir ve kendini kontrol edebilir. Gerçeği olduğu gibi kabul eder, hayata anlam verir ve bunun için de hedeflerine ulaşmak için doğru azme sahiptir. Bu özellikler, dış koşullar daha zor olduğunda bile ilerlemenizi sağlar. Direnç, bu nedenle, umudumuzu ve özgüvenimizi kaybetmeden günlük zorluklarla yüzleşmemize yardımcı olan bir beceridir. Çok erken pes eden insanlar genellikle dayanıklılıktan yoksundur. Bununla birlikte, dirençlilik yalnızca bazı konuların özel bir yeteneği değildir. Aksine, daha az dayanıklı olan bireyler bu özelliği arttırma fırsatına sahiptir.

 

Psikolojik Dayanıklılık
Psikolojik Dayanıklılık
  • Dayanıklılığı Artırmak Mümkün mü?

Direnç, geliştirilebilen bir özelliktir. Bu, bazı olaylardan acı çekmeden geçeceğiniz anlamına gelmez, ancak olumsuz olaylarla başa çıkmak için en uygun araçları sunacak bir tür koruma “bariyeri” oluşturmak mümkün olacaktır.

Bir “sosyal ağ” oluşturun

Bireyin diğer bireylerin desteğini alması çok önemlidir. Gerçekten de en zor anlarımızda bize söz veya davranışla yardımcı olabilecek insanlardan oluşan bir güvenlik ağına sahip olmak gerekir.

Kendini kapatma

Dirençli olmak, tüm sorunlarını kendi başına çözebilen bir süper kahraman olmak anlamına gelmez. Başkalarından yardım istemek veya sorunlarınız hakkında diğer insanlarla konuşma fırsatı bulmak çok faydalıdır. Bir şüpheyi veya bir sorunu yüksek sesle dile getirmek, kişinin kendi içindekini bile netleştirmesine yardımcı olur.

Hedeflerinizi geliştirin

Hayatta hiçbir amacınızın olmaması her şeyi daha da zorlaştırır. Gerçekçi olmaya çalışarak hedeflerinizin bir listesini yapın. Kendinizi test edin, harekete geçin ve hedeflerinize ulaşmak için sebat edin.

İrade

Birçok dış olay bize bağlı değil. Bunun yerine, onları yorumlama ve yüzleşme yeteneği bize bağlıdır. Eylemlerinizin olanları değiştirebileceğini veya düzeltebileceğini bilmek, hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olur.

İyimser olun ama gerçeği kabul edin

Hayatınızı analiz etmeye çalışın, her şey kötü değil. Kontrol %100 sizde olmayabilir ama farklı durumlara karşı tepkinizi kontrol edebilirsiniz. İyimser olmak, gerçekçi olmamak anlamına gelmez. Gerçeği kabul etmemek aslında bize onu değiştirebilme imkanı vermiyor. Başkalarını suçlamayı bırakın ve hedeflerinize ulaşmak için bir çözüm bulmaya odaklanın.

Harekete geç

Harekete geçmemek, her şeyi olduğu gibi, hiçbir gelişme ya da kötüleşme olmadan bırakmak demektir. Ancak çözüm kendiliğinden gelmeyecektir. Sevmediğiniz durumlardan bir çıkış yolu bulmak için enerjinizi kullanın. Aslında enerjinizi kullanmanız, hedefleriniz ve olası çözümler hakkında daha geniş bir vizyona sahip olmanızı sağlayacaktır.

 

Ankara Klinik Psikolog Randevusu için bağlantı ya tıklayabilirsiniz.

 

Aldatma İsteği Neden Olur?

Aldatma İsteği Neden Olur?

Aldatma İsteği Neden Olur

Aldatma genellikle ilişkideki sorunların nedeni değil sonucudur ve ilişkide eksik olan bir şeye işaret eder. Duygusal bağın olmaması, insanların hayatta hissettikleri boşluğu doldurma isteği, dikkat çekme, kendini kanıtlama, sonsuz aşk duygusu arayışı gibi nedenler olabilir. İlişkide gerçekçi olmayan beklentiler, aile geleneklerinin tekrarı, kişilik bozukluğu, cinsel bağımlılık, bir partnerin sadakatsizliği nedeniyle öfke veya intikam, bir ilişkide ihmal, mümkün olduğu kadar çok partnerle cinsel ilişki yaşama arzusu, başka birine çekim de bu sebepler arasındadır. Bazen bir kişi, aldatmaya karşı daha hoşgörülü bir tutum sergileyen bir kültürden gelebilir. Bununla birlikte, kişisel arzunuz tek eşli bir fiziksel ve duygusal ilişki ise, yukarıdakilerin tümü bu tür davranışların bir gerekçesi veya nedeni değildir.

Aldatmayla Başa Çıkmak

Aldatmayla başa çıkmak travmatik bir olaydır ve bir ilişkiyi ve güveni yeniden inşa etmek çok zaman gerektiren uzun bir süreç olabilir. Aldatılan kişi bu keşfin ardından büyük bir şok yaşar ve temel güveni sarsılır. Her iki tarafta da güçlü duygular mevcuttur ve bir kişinin nasıl tepki vereceği, ilişkinin süresine ve türüne, ortaya çıkma şekline, geçmiş deneyimlere ve duygusal olgunluğa bağlıdır. Hiçbir ilişki birbirine benzemez ve aldatmanın keşfedilmesinden sonraki günler ve haftalar, dakikadan dakikaya değişen güçlü duygularla doldurulabilir. Güçlü duyguların telaşı içinde önemli kararlar almamanız ve sizin ve eşinizin ilişkinizin hala çabaya değer olup olmadığını düşünmek için gerekli zamanı ve alanı ayırmanız önemlidir.

İlişkinin Devam Edip Etmeyeceğine Karar Vermek

İlişkinizin devam edip etmeyeceği, partnerinize tekrar güvenip güvenemeyeceğiniz gibi birçok soru ortaya çıkabilir. Bu soruları cevaplamak zaman alacaktır. Yoğun duygular, ruh hali değişimleri, uyku ve yeme bozuklukları olabilir ve gün içinde çalışabilmeniz için kendinize iyi bakmanız önemlidir. Yolunuza çıkan duygularla savaşmayın. Onları tanımaya ve normal olarak kabul etmeye çalışın. Utanç, öfke, boşluk, sahiplenme, hayal kırıklığı ve üzüntü hissetmeniz mümkündür. Kendinizi çok yalnız ve üzgün hissettiğiniz ve her şeyin eskisi gibi olmasını istediğiniz için, birdenbire aldatmayı unutma ihtiyacından dolayı şoke olabilir ve hüsrana uğrayabilirsiniz. Belki de kaybolmuş hissetmeniz ve daha akıllı olmanız gerektiğini düşünmeniz sizi rahatsız ediyor ve öfkenizi, sanki aldatmayı önlemek için bir şey yapabilirmişsiniz gibi kendinizi suçlayabilirsiniz ya da eş seçimine kızabilirsiniz. İhtiyacınız olan uykuyu almak, temiz havada vakit geçirmek, egzersiz yapmak ve genellikle rahatlamanıza ve duygularınızın farkına varmanıza yardımcı olacak şeylere zaman ayırmak için mümkün olan her şeyi yapın.Bu durumda size en yakın kimlerin yardım ve destek olabileceğini düşünün ve tek başınıza halledemiyorsanız uygun profesyonel yardımı bulun. Başkalarıyla bu konu hakkında konuşmaktan rahatsız olabilirsiniz, ancak ne söyleyip ne söylemeyeceğiniz konusundaki karar sizindir. Size duygusal destek sağlayabileceğini ve kararlarınızda sizi destekleyebileceğini bildiğiniz kişileri seçin. Duygularınızı başka birine ifade edemiyorsanız, günlük yazmak da iyi bir seçenektir.

 

Ankara Psikolog Randevusu oluşturmak için randevu oluştur.

Doğru Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

Doğru Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

Doğru Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

İlişkimiz bizi mutlu ediyor ve hayatımızda sırtımızı dayayabileceğimiz, güvenebileceğimiz bir insan var ise hayatta bizden mutlusu yoktur. Karşılıklı güven ve birbirimiz hakkındaki düşüncelerimizi özgürce paylaşabilmek mutlu ve sağlıklı bir ilişkinin en temel gereksinimleridir. Eğer ilişkide arada sırada sorguluyor, şüpheler duyuyor, kendimizi bazı konularda rahatsız ve engellenmiş hissediyorsak, bu bizim için sağlıklı olmayan bir ilişkide olduğumuzun göstergeleri olabilir. Dilerseniz biraz doğru bir ilişkide olup olmadığımıza göz atalım.

  •  Yaşadığımız ilişkide korku hissetmiyorsak

Bu bağlanma korkusu da olabilir, karşımızdakinin bize bir şekilde zarar verebileceği korkusu da. Eğer ilişkimizde güven hissi varsa ve hem bağlanmaktan hem de bu kişinin bize bir zarar verebileceğinden çekinmiyorsak doğru bir ilişki yaşıyoruz diyebiliriz.

  • İlişkiyi saklama gereği hissetmiyorsak

Eğer ilişkimizde birbirimizden sakladığımız önemli sırlar varsa bu ilişkinin doğru olmadığının önemli bir göstergesi olabilir. Sağlıklı ilişkilerde taraflar birbirlerinden bir şeyler gizlemek şöyle dursun, aksine, birbirlerine olabildiğince açık ve dürüst olmaya çalışırlar.

  •  Birbirini gizlice takip etmeye çalışmamak

Doğru ve sağlıklı ilişkilerde, iki taraf da birbirine karşı açık ve dürüst olacağından, birbirlerini gizlice takip etmek zorunda hissetmezler. İlişkinizde karşı tarafın sizden sakladıkları olduğunu düşünüyor ve onu yakalama arzusu hissediyorsanız bazı şeyler gerçekten yanlış demektir. Aynı şekilde sizin de karşınızdakinin arkasından çevirdiğiniz dolaplar olmamalıdır.

  • Kendinizi karşınızdaki kişiden üstün görmemek

“Davul bile dengi denginedir” sözü ilişkiler için genellikle geçerlidir. Sosyal, ekonomik, entelektüel ve eğitimsel farklar olsun, ailevi farklılıklar olsun, kişisel ilişkilerde bir yere kadar tolere edilebilirler. Duyduğunuz aşkın etkisiyle bir süre görmezden geldiğiniz bu farklar, çatışmalar ve anlaşmazlıklar başladığında su yüzüne çıkar. Arada derin ve aşılamaz farklılıklar var ise, bu eninde sonunda ilişkinin parçalanmasına yol açabilir.

  •  İlişkide olduğunuz kişinin başarılarını kıskanmamak

İlişkide en önemli gereksinimlerden biri de, kişilerin birbirlerinin başarılarını desteklemeleri ve her zaman daha iyisine ulaşmalarını içten bir şekilde dilemeleridir. Eğer ilişkinizde birbirinizin daha başarılı olmasını istiyor ve bu konuda birbirinize elinizden gelen desteği verebiliyorsanız sağlıklı ve doğru bir ilişkidesiniz diyebiliriz. Gerçekten birbirini seven insanlar, birbirlerinin başarılarına sevinir ve daima birbirlerini desteklerler.

  • Anlaşmazlıkları o anda çözmeye çalışmak

Her sağlıklı ilişkide sorunlar ve anlaşmazlıklar da olur. Önemli olan bu sorunları biriktirmemek, ertelememek, o anda konuşup, tartışıp üstesinden gelebilmektir. Ertelenen, sonraya bırakılan sorunlar zamanla birikir ve haddinden fazla artarlar. En sonunda taraflar birbirlerine patlayarak ilişkiye onarılamaz zararlar verebilirler. Siz de sorunlarınızı o anda konuşup giderebiliyorsanız, sonraya atmıyorsanız doğru bir ilişkide olduğunuzu söyleyebiliriz.

  • Doğru iletişim kurabilmek

İlişkilede doğru şekilde iletişim en önemli etkendir. Doğru iletişim; tarafların birbirleri hakkındaki memnuniyetlerini ve memnuniyetsizliklerini yüz yüze konuşabildikleri ortamlar yaratabilmelerinde yatar. Her iki taraf da birbirlerini dinlemeye gönüllü ise, kimse kimseyi manipüle etmeye çalışmıyor, gerçekten sorunları anlamaya ve çözmeye uğraşıyorsa o ilişkinin doğru ve sağlıklı olduğundan söz edebiliriz.

  • Farklılıklara saygı göstermek

Her insan birbirinden farklıdır. Herkesin farklı bir yetiştirilme tarzı, farklı bakış açıları ve değerleri olması normaldir. Eğer arada uçurumlar yoksa ve ortak noktalarda buluşulabiliyorsa bu, ilişkiyi yürüten unsur olacaktır. Her durumda kendimizi karşımızdakinin yerine de koyarak düşünmeli ve onun bakış açısını da anlamaya çalışmalıyız. Bize kabul edemeyeceğimiz derecede ters gelen durumlar haricinde ortak anlaşma noktaları bulabiliyor isek, o ilişkinin doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz.

  • İlişkide kendimizi kaybetmemek

    Bu ilişkide en çok zorlanılan unsurlardan biridir. Özellikle ilişki çok iyi gidiyorsa, çoğunlukla kişiler ilişkinin baş döndürücü temposuna kapılıp kendilerinden vazgeçerler. Bu, arada sırada iyi gelse de, hiçbir zaman hobilerinizden, hayatınızdan, ilişkiniz dışındaki meşguliyetlerinizden tamamen vazgeçip kendinizi ilişkiye aşırı kaptırmamanız gerekir. Siz kendi kendinize bir bireysiniz ve ilişkiniz hayatınızın mutluluk verici bir parçası. Bunu asla unutmamalısınız. Her iki taraf da ilişkide kendinden vazgeçmek zorunda kalmadan birbirlerine sevgi ve mutluluk içinde sarılabiliyorsa bu ilişkinin doğru bir ilişki olduğundan söz edebiliriz.

Ankara Psikolog Tavisiye Aile danışmanlığı ve çift terapisi için uzman psikolojik danışman Emine Toklu Başkak için randevu talebi oluşturabilirsiniz.

Uyku Hijyeni Nedir? Uyku Problemleri

Uyku Hijyeni Nedir? Uyku Problemleri

Uyku Hijyeni Nedir?

Uyku Hijyeni Uyku, yeterince göz önünde bulundurulmayan temel bir vücut işlevidir. Geleneksel olarak diyet ve egzersizin uzun yaşamın mihenk taşları olduğu düşünülse de yapılan araştırmalar uyku, diyet ve egzersiz üçlüsünden herhangi birinin göz ardı edilmesinin diğer iki sağlık sütununa zarar verdiğini göstermektedir (Vitale ve ark., 2019)

Hiyjen kelimesinin kökeni, Fransızca olan hygiène “sağlığa uygunluk” sözcüğüne varmaktadır. Bu sözcük Eski Yunanca ‘ygieinós-ὑγιεινός’ “sağlığa yararlı” sözcüğünden alıntıdır. Hijyen, sağlığı korumak için yapılan bir dizi uygulamayı tanımlamak için kullanılır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre “Hijyen, sağlığı korumaya ve hastalıkların yayılmasını önlemeye yardımcı olan koşul ve uygulamaları ifade eder.

Uyku Hijyeni’nin Geliştirilmesi

Uyku hijyeni hafif ve orta dereceli insomni tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilmiş, iyi bir gece uykusu için ayarlanabilecek sağlıklı alışkanlıklar, davranışlar ve çevresel faktörleri ifade etmektedir. Bu alışkanlıklar diyet, egzersiz ve kahve tüketimi gibi yaşamsal olabildiği gibi, yatak odasının ve çevrenin fiziksel koşullarına ve bu koşullar dahilinde oluşmuş alışkanlıklar da olabilir. Uyku hijyeni, uyku problemlerinin oluşumunda ve sürmesinde rol oynayan, pekişmiş uygunsuz uyku alışkanlıkları, davranışsal ve bilişsel müdahaleler ile değiştirmeyi ve yeni alışkanlıklar edinilerek daha kaliteli bir uykunun elde edilmesini amaçlamaktadır.

Uyku Hijyeni Nedir? Uyku Problemleri

Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Uyku hijyeni için dikkat edilmesi gereken hususlar öncelikle yatakta geçirilen vaktin mümkün oldukça kısıtlanmasıdır. Uyku ihtiyacının belirlenmesi ve bu sürenin üzerinde yatakta vakit geçirmenin azaltılması gerekmektedir. Yatakta fazladan geçirilen vakit uyku kalitesini düşürdüğü, uykuyu hafiflettiği ve uykudan alınan verimin azalmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple yorgun hisseden kişi yatakta daha fazla vakit geçirmekte ve tehlikeli bir döngü içerisine girmektedir.

Bir diğer önemli husus ise kişilerin kendilerini uyumaya zorlayarak uyarıp, uykuya dalmalarını zorlaştırmalarıdır. Kendisini uykuya dalmaya zorlayan kişi uyarılacak ve dolayısıyla uyuma ihtimalini istemsizce düşürecektir. Uyku hijyeninde önemli olan bir diğer husus ise yatak odasında bulunan saat veya saati gösterebilecek teknoloji ürünlerine olan ulaşımın azaltılmasıdır. Uyku problemleri yaşayan birinin sürekli olarak zamanı kontrol etmesi ve uyanma vaktine yaklaşan zamanın kişi üzerinde yarattığı gerginlik/uyarılma uykusuzluğa sebep olmaktadır.

Uyku hijyenine destek olan bir diğer husus ise ikindi saatlerine yakın vakitlerde egzersiz yapmaktır. Egzersizin vücut ısımız ve biyolojik saatimiz ile ilişkisi neticesinde ikindi saatlerine yakın bir egzersizin gece uykusunu daha kaliteli kıldığı ortaya çıkmıştır. Ancak egzersiz süresi ve yoğunluğu yaş grubuna göre değerlendirilmelidir. Ancak modern çalışmalar, geç saatlerde yapılan egzersiz ile uykuda bozulmalar arasında bir ilişki bulunmadığını söylemektedir (Irish ve ark., 2015). Uyku hijyeni için gerekli olan bir diğer husus ise uyku saatleri öncesinde kahve, çay, sigara veya alkol kullanımını sınırlamaktır. Kahve, çay ve sigara gibi uyarıcılar uykuya dalışı bozduğu, alkolün ise uykuya dalmayı kolaylaştırabildiği ancak uykuyu hafifleterek uyku kalitesini bozabileceğini için tüketiminin sınırlandırılmasının önemi vurgulanmaktadır. Gündüz saatlerinde kestirmeler yapmamak ve yatak odasını sadece uyku ve cinsellik amaçlı kullanmak, bunun dışında yatak odasında uyku bölünmelerine sebep olabilecek konu veya objelerin bulundurulmaması da uyku hijyeninin diğer bileşenlerindendir.

Uyku Hijyeni Nedir? Uyku Problemleri

Uyku Düzenine Sahip Olmak

Bir uyku düzenine sahip olmanın uyku hijyeni açısından önemi bir diğer önemli husustur. Uyuma ve uyanma saatlerinin düzenliliği uyumayı ve uyanmayı kolaylaştırmaktadır. Yatmadan bir saat kadar önce yenilen küçük atıştırmalıkların (kraker, sıcak süt, peynir dilimleri) uyku hijyenini arttırdığı ortaya çıkmıştır. Stresi kontrol altına almak uyku hijyenine destek olabilecek bir diğer faktördür. Psikososyal stresin uyku öncesi uyarılma ve uyku bozukluğuna sebep olabildiği ve stres kontrolü stratejilerinin uykuyu daha verimli bir hale getirdiği ortaya konmuştur (Irish ve ark., 2015). Ayrıca yatak odasındaki ısı (genellikle odanın hafif serin olması ve kişinin yorgan altında ısınması), ışık miktarının olabildiğince azaltılması, yastık, örtü ve yatağa ait diğer eşyaların kişi tarafından rahat kabul edilmesi önemlidir.

 

Ankara Klinik Psikolog Yılmaz Kaan AKTUĞ

Ankara Psikolog Randevu oluşturmak için buraya tıklayabilirsiniz.

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek; Öz Şefkat Nedir?

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek; Öz Şefkat Nedir?

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek İçin;

Öz Şefkat

Hayat hiç birimiz için her zaman günlük güneşlik değil. Acılar ve zorluklar yaşamın kaçınılmaz bir parçası. Ancak kimimiz bu zorlu deneyimler içerisindeyken kendimize karşı katı ve yargılayıcı tavır ve tutumlar sergileyebiliyoruz. Kendimize karşı bu tarz bir yaklaşım içerisinde olmak öz şefkatten yoksun olduğumuz anlamına gelir.

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek; Öz Şefkat Nedir?

Öz Şefkat Nedir?

Öz şefkat, zor bir deneyimden geçen bir sevdiğimize nasıl nazik ve ılımlı yaklaşıyorsak kendimize karşı da benzer bir tutum içerisinde olabilmek anlamına gelmektedir. Öz şefkati geliştirebilmek için öncelikle kendimizi gerçek anlamda sevmeli ve kendimizle bağ kurmalıyız. Unutulmamalıdır ki, kişi ancak tanıdığı ve anlayabildiği ölçüde bağ kurabilir, sevebilir. O halde

kendimizi nasıl tanıyacağız sorusunun üzerinde durmakta fayda var. Kendimizi tanımanın yolu kendimizle baş başa vakit geçirmekten geçer. Tıpkı yeni birisiyle tanışıyormuş gibi kendimizi tanıma sürecine emek vermeliyiz. Neleri seviyoruz, nelerden hoşlanmıyoruz, ne gibi durumlarda savunmasız hissediyor hangi alanlarda kendi gücümüze sahip çıkabiliyoruz.. Bütün bu soruların ve nicelerinin cevaplarına götüren bir yolculuktur esasen kendini tanıma yolculuğu.

     Düşünün, en son ne zaman kendinize “Şu anda neye ihtiyacım var?” sorusunu sordunuz? Ya da başarısızlıklarınız için kendinizi affedebilip, sınırlılıklarınıza saygı duyabildiniz. Öz şefkat, kendimize dair algılarımız ve beklentilerimizden öte olanı olduğu gibi görüp kabul edebilme anlayışını içinde barındırır. Kendimize karşı adil ve gerçekçi olmamıza yardımcı olur.  Acı veren duygular ve deneyimlerden kaçınmak yerine zorlukların ve kusurların insan yaşamının kaçınılmaz bir parçası olduğunun kabulüyle adım atabilmemizi sağlar.

     Bir öz şefkat geliştirme pratiği;

  • Rahatsız edilmeyeceğinizden emin olduğunuz sessiz bir odada gözleriniz kapalı olarak oturun.
  • Omurganızın dik olduğundan emin olun.
  • Birkaç dakika kadar nefesinize odaklanın.
  • Zihninize gelen düşüncelerin sakince geçip gitmesine izin verin. Yeniden nefesinize dönün.
  • Şimdi sizin içinde bulunduğunuz zorlu süreçten sevdiğiniz bir yakınınızın geçtiğini hayal edin. Bire bir sizinle aynı şeyleri yaşıyor. Adeta sizin yerinizde o var!
  • Ona nasıl yaklaşırdınız? Neler söylerdiniz?
  • Şüphesiz ki onun kendisini daha iyi hissetmesini sağlayacak şeyler söylemek gelmiştir içinizden.
  • Şimdi kendinizi hayal edin ve az önce yakınınıza söylediklerinizin aynısını kendinize söylemeyi deneyin.
  • Kendinize sorun “Gerçekten neye ihtiyacınız var?”.
  • Çalışmayı tamamladıktan sonra cevaplarınızı ve neler hissettiğinizi not edin.
  • Kendinize bu çalışmayı hediye ettiğiniz için teşekkür etmeyi unutmayın..

Ankara Klinik Psikolog Serra Boztaş

Ankara’da Klinik psikolog Randevusu oluşturmak için tıklayın.

Ankara Klinik Psikolog

Ankara Psikolog

Çankaya Psikolog

Çankayada Psikolog

Psikolog Ankara

Psikolog Çankaya

Hamilelik Sırasında Depresyon

Hamilelik Sırasında Depresyon

Hamilelik Sırasında Depresyon

Hamilelik boyunca vücudunuz çok fazla değişiklik geçirir. Bu değişikliklerin stresleri hamilelik sırasında depresyon yaşamanıza neden olabilir. Bu duygusal değişim, kendiniz ve çevrenizdeki dünya hakkında hissetme şeklinizi etkileyebilir. Tedavi edilebilir olduğu için depresyon yaşıyorsanız bir sağlık uzmanına ulaşmak önemlidir. Hamilelik sırasında depresyonda olan kişilerde doğum sonrası depresyon riski daha yüksektir.

Depresyon nedir?

Depresyon, duygusal durumunuzu etkileyen bir durumdur. Üzüntü ve kopukluk duygularına sahip olmanıza neden olabilir. Depresif bir ruh hali, kayıp, değişim, yaşam mücadeleleri veya benlik saygısı sorunlarına normal bir tepkidir. Bununla birlikte, depresyon bazen yoğunlaşabilir, uzun süre devam edebilir ve normal bir yaşam sürmenizi engelleyebilir.

Depresyon yaşıyorsanız bir sağlık uzmanına ulaşmak önemlidir. Tedavi edilebilir, daha iyi hissetmenize yardımcı olur.

Hamilelik sırasında depresyona girmek yaygın mıdır?

Depresyon, hamile olmayan kişilerde olduğu kadar hamilelerde de neredeyse yaygın olarak görülür. Bu durum hamilelik de dahil olmak üzere hayatınızın herhangi bir zamanında ortaya çıkabilir.

Hamilelik sırasında depresyon riskimi hangi faktörler artırır?

Hamileliğiniz sırasında depresyon geliştirme riskinize katkıda bulunabilecek birçok farklı faktör vardır. Bu riskler şunları içerebilir:

  • Depresyon veya adet öncesi disforik bozukluk (PMDD) öyküsü olması.
  • Hamileliğinizdeki yaşınız- ne kadar gençseniz, risk o kadar yüksek olur.
  • Yalnız yaşamak.
  • Sınırlı sosyal desteğe sahip olmak.
  • Evlilik çatışması yaşamak.
  • Hamileliğiniz konusunda kararsız hissetmek.

Hamilelik depresyon’a neden olur mu?

Hamilelik depresyon yaşamanıza neden olabilir. Vücudunuz çok fazla değişiklik geçirir ve hamileliğin stresleri bazı insanlarda depresyonu tetikleyebilir. Hamile kalan herkes de depresyona girmeyecektir. Geçmişte depresyon yaşadıysanız, belirtileriniz geri dönebilir veya hamileliğinizden önce depresyonla yaşıyorsanız, hamile kaldığınızda daha da kötüleşebilir. Hamilelik sırasında depresyon hakkında sağlık uzmanınızla konuşmak önemlidir çünkü doğumdan sonra uzayabilir. Hamilelik sırasında depresyon yaşayan kişilerde doğum sonrası depresyon riski daha yüksektir.

 

Depresyon hamileliği nasıl etkiler?

Hamilelik sırasında depresyon yaşamak annenin sağlığını çeşitli şekillerde etkileyebilir. Hamilelik sırasında depresyon sizi şu şekilde etkileyebilir:

Kendinize bakma yeteneğinize müdahale etmek. Hamileliğiniz sırasında kendi sağlığınıza dikkat etmeniz önemlidir. Depresyon, bu kişisel ihtiyaçları bir kenara itmenize neden olabilir. Hamilelik sırasında depresyondaysanız, tıbbi tavsiyelere daha az uymanın yanı sıra düzgün uyuyabilir ve yemek yiyebilirsiniz.

Sizi zararlı maddeler kullanma riski daha yüksektir. Bu maddeler tütün, alkol ve yasadışı uyuşturucuları içerebilir. Depresyon, bu maddelere yönelmenize neden olabilir ve bunların tümü hamileliğiniz üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir.

Büyüyen bebeğinizle bağ kurma yeteneğinize müdahale etmek. Fetüs rahminizdeyken, aslında konuşmanızı duyabilir ve sesinizdeki perde, ritim ve stresle duyguyu hissedebilir. Hamileliğiniz sırasında depresyon yaşıyorsanız, bebeğinizle bu bağı geliştirmekte zorlanabilirsiniz. Duygusal olarak yalıtılmış hissedebilirsiniz.

 

Antidepresan ilaçlar hamilelikte güvenli midir?

Artan kanıtlar, şu anda mevcut olan antidepresan ilaçların çoğunun, en azından fetüs üzerindeki kısa vadeli etkiler açısından, hamilelik sırasında depresyonu tedavi etmek için nispeten güvenli olduğunu göstermektedir. Uzun vadeli etkiler tam olarak çalışılmamıştır. Olası riskleri ve faydaları doktorunuzla görüşmelisiniz.

 

Ankara Klinik Psikolog Aksanur Bayırkan Hamilelik ile ilgili yaşadığınız problemlerde sizlere destek olmaktadır.

Aile Terapisi Nedir?

Mükemmeliyetçilik ve Erteleme Davranışı

Neden başlayamıyorum? Neden devam edemiyorum?

Başladığınız her şey yarım mı kalıyor yoksa hep bir başlama isteği içinde olup hiçbir zaman harekete geçemiyor musunuz? Yeni bir dil öğrenmek, zararlı alışkanlıkları terk etmek, spora başlamak, bir hobi edinmek gibi gerçekten istediğiniz ve size iyi geleceğini bildiğiniz bütün kararları almayı bahaneler üreterek geçiştirmenizin altında mükemmeliyetçilik ve erteleme davranışı yatıyor olabilir.

     Mükemmeliyetçilik en kısa haliyle kusursuza ulaşma arzusu olarak tanımlanabilir. Bu arzu bireylerin kendilerine ulaşılması imkansız ve gerçekçi olmayan hedefler koymalarına yol açar. Mükemmeliyetçi karakter özelliklerine sahip olan bireyler bu hedefleri koyarken kendi sınır ve ihtiyaçlarını gözetmediklerinden ve kendilerine hata yapma şansı tanımadıklarından dolayı tükenmişlik, depresyon ve kaygı gibi bir takım sorunla karşı karşıya kalabilir.

Mükemmeliyetçi karakter özellikleri;

 

  • Hata yapmaktan ve başarısız olmaktan korkmak ve bu nedenle yapılacakları ertelemek,
  • Başarılarını görmemek/ yaptıklarının yeterince iyi olmadığını düşünmek,
  • İltifatları kabul edememek,
  • Aşırı plan yapmak,
  • Karar vermede güçlük çekmek,
  • “-meli,-malı” kalıplarını çok sık kullanmak..

 

     Toplumda genellikle pozitif olarak algılanan mükemmeliyetçilik kavramı aslında bireylerin hayatında büyük bir stres yaratır. Kendilerine ve çevrelerine karşı katı bir tutum içinde olan mükemmeliyetçi kişilerin beklentileri sıklıkla gerçek üstüdür ve tatmin edilemez. “Ya hep ya hiç” bakış açısına sahip mükemmeliyetçi kişiler mükemmel olmayacaksa hiç olmasın diye düşünerek yapmak istediklerini sürekli olarak erteler yada yarım bırakırlar. Bu erteleme davranışı geçici bir rahatlama duygusu yaratsa bile daha sonra suçluluk, utanç ve endişeye dönüşür.

     Mükemmeliyetçilik ve erteleme davranışını bırakmak için;

  1. Mükemmeliyetçiliği tanımak ve kabul etmek; mükemmele ulaşmayı amaçladığınız alanları belirleyin. Örneğin; iş, sağlık, temizlik, spor..
  2. Kendi sınırlarınızın ve ihtiyaçlarınızın farkında olmak; kendinize bir hedef koyarken gerçekçi ve ulaşılabilir olmasına dikkat edin. Bir davranışı alışkanlık haline getirmenin yolu her gün o davranışı tekrar etmektir. Örneğin hedefimiz sporu alışkanlık haline getirmek olsun. Bunun için başlangıçta her gün 2 saat spor yapma kararı gerçekçi ve ulaşılabilir değildir. Bunun yerine bizi zorlamayacak şekilde sadece 20-30dk ile başlamak daha uygun olacaktır. Bu sayede kararlılıkla devam edebiliriz.
  3. Sürecin keyfine varmak; sonucunu düşünmek yerine sadece içinde bulunduğunuz ana bütün dikkatinizle yönelin. Unutmayın gerçek olan tek şey şu andır. Mükemmel sonuca ulaşmak sadece gelişmeyi engeller.
  4. İnsan olduğunuzu hatırlamak; hata yapmak insan olmanın doğasında vardır. Hatalarımız sayesinde gelişir ve öğreniriz.
  5. Başarıları onurlandırmak; hedefinize ulaşma yolunda büyük-küçük, önemli-önemsiz olarak sınıflandırmadan her adımınızı kutlayın. Kendi kendinize teşekkür edin.

Ankara Psikolog Randevu Oluşturmak İçin Aşağıdaki butona tıklayabilirsiniz.

Sağlıklı Bir İlişkiyi Nasıl Anlarız

Sağlıklı Bir İlişkiyi Nasıl Anlarız

Sağlıklı Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

İlişkimiz bizi mutlu ediyor ve hayatımızda sırtımızı dayayabileceğimiz, güvenebileceğimiz bir insan var ise hayatta bizden mutlusu yoktur. Karşılıklı güven ve birbirimiz hakkındaki düşüncelerimizi özgürce paylaşabilmek mutlu ve sağlıklı bir ilişki nin en temel gereksinimleridir. Eğer ilişkimizi arada sırada sorguluyor, şüpheler duyuyor, kendimizi bazı konularda rahatsız ve engellenmiş hissediyorsak, bu bizim için sağlıklı olmayan bir ilişkide olduğumuzun göstergeleri olabilir. Dilerseniz biraz doğru bir ilişkide olup olmadığımıza göz atalım.

  1. Yaşadığımız ilişkide korku hissetmiyorsak

Bu bağlanma korkusu da olabilir, karşımızdakinin bize bir şekilde zarar verebileceği korkusu da. Eğer ilişkimizde güven hissi varsa ve hem bağlanmaktan hem de bu kişinin bize bir zarar verebileceğinden çekinmiyorsak doğru bir ilişki yaşıyoruz diyebiliriz.

  1. İlişkiyi saklama gereği hissetmiyorsak

Sağlıklı  bir ilişki de taraflar beraber oldukları kişiyi ve ilişkilerini gizleme gereği hissetmez. Özgürce aileleriyle, arkadaşlarıyla hatta dünya ile paylaşmak isterler. Bizim ilişkimiz de böyle mi yoksa taraflar ilişkilerini saklamaya mı çalışıyorlar buna bakmak gereklidir.

  1. Birbirinden sır saklama gereği duymamak

Eğer ilişkimizde birbirimizden sakladığımız önemli sırlar varsa bu ilişkinin doğru olmadığının önemli bir göstergesi olabilir. Sağlıklı bir ilişki lerde taraflar birbirlerinden bir şeyler gizlemek şöyle dursun, aksine, birbirlerine olabildiğince açık ve dürüst olmaya çalışırlar. 

  1. Birbirini gizlice takip etmeye çalışmamak

Doğru ve sağlıklı ilişkilerde, iki taraf da birbirine karşı açık ve dürüst olacağından, birbirlerini gizlice takip etmek zorunda hissetmezler. İlişkinizde karşı tarafın sizden sakladıkları olduğunu düşünüyor ve onu yakalama arzusu hissediyorsanız bazı şeyler gerçekten yanlış demektir. Aynı şekilde sizin de karşınızdakinin arkasından çevirdiğiniz dolaplar olmamalıdır.

  1. Kendinizi karşınızdaki kişiden üstün görmemek

“Davul bile dengi denginedir” sözü ilişkiler için genellikle geçerlidir. Sosyal, ekonomik, entelektüel ve eğitimsel farklar olsun, ailevi farklılıklar olsun, kişisel ilişkilerde bir yere kadar tolere edilebilirler. Duyduğunuz aşkın etkisiyle bir süre görmezden geldiğiniz bu farklar, çatışmalar ve anlaşmazlıklar başladığında su yüzüne çıkar. Arada derin ve aşılamaz farklılıklar var ise, bu eninde sonunda ilişkinin parçalanmasına yol açabilir. 

  1. İlişkide olduğunuz kişinin başarılarını kıskanmamak

İlişkilerde en önemli gereksinimlerden biri de, kişilerin birbirlerinin başarılarını desteklemeleri ve her zaman daha iyisine ulaşmalarını içten bir şekilde dilemeleridir. Eğer ilişkinizde birbirinizin daha başarılı olmasını istiyor ve bu konuda birbirinize elinizden gelen desteği verebiliyorsanız sağlıklı ve doğru bir ilişkidesiniz diyebiliriz. Gerçekten birbirini seven insanlar, birbirlerinin başarılarına sevinir ve daima birbirlerini desteklerler.   

  1. Anlaşmazlıkları o anda çözmeye çalışmak

Her sağlıklı ilişkide sorunlar ve anlaşmazlıklar da olur. Önemli olan bu sorunları biriktirmemek, ertelememek, o anda konuşup, tartışıp üstesinden gelebilmektir. Ertelenen, sonraya bırakılan sorunlar zamanla birikir ve haddinden fazla artarlar. En sonunda taraflar birbirlerine patlayarak ilişkiye onarılamaz zararlar verebilirler. Siz de sorunlarınızı o anda konuşup giderebiliyorsanız, sonraya atmıyorsanız doğru bir ilişkide olduğunuzu söyleyebiliriz.

  1. Doğru iletişim kurabilmek

İlişkilerde doğru şekilde iletişim en önemli etkendir. Doğru iletişim; tarafların birbirleri hakkındaki memnuniyetlerini ve memnuniyetsizliklerini yüz yüze konuşabildikleri ortamlar yaratabilmelerinde yatar. Her iki taraf da birbirlerini dinlemeye gönüllü ise, kimse kimseyi manipüle etmeye çalışmıyor, gerçekten sorunları anlamaya ve çözmeye uğraşıyorsa o ilişkinin doğru ve sağlıklı olduğundan söz edebiliriz.

  1. Farklılıklara saygı göstermek

Her insan birbirinden farklıdır. Herkesin farklı bir yetiştirilme tarzı, farklı bakış açıları ve değerleri olması normaldir. Eğer arada uçurumlar yoksa ve ortak noktalarda buluşulabiliyorsa bu, ilişkiyi yürüten unsur olacaktır. Her durumda kendimizi karşımızdakinin yerine de koyarak düşünmeli ve onun bakış açısını da anlamaya çalışmalıyız. Bize kabul edemeyeceğimiz derecede ters gelen durumlar haricinde ortak anlaşma noktaları bulabiliyor isek, o ilişkinin doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz.

  1. İlişkide kendimizi kaybetmemek

Bu ilişkilerde en çok zorlanılan unsurlardan biridir.  Özellikle ilişki çok iyi gidiyorsa, çoğunlukla kişiler ilişkinin baş döndürücü temposuna kapılıp kendilerinden vazgeçerler. Bu, arada sırada iyi gelse de, hiçbir zaman hobilerinizden, hayatınızdan, ilişkiniz dışındaki meşguliyetlerinizden tamamen vazgeçip kendinizi ilişkiye aşırı kaptırmamanız gerekir. Siz kendi kendinize bir bireysiniz ve ilişkiniz hayatınızın mutluluk verici bir parçası. Bunu asla unutmamalısınız. Her iki taraf da ilişkide kendinden vazgeçmek zorunda kalmadan birbirlerine sevgi ve mutluluk içinde sarılabiliyorsa bu ilişkinin doğru bir ilişki olduğundan söz edebiliriz.

İlişki, Çift terapisi için uzman Psikolojik Danışman  Emine Toklu Başkak için randevu oluştur.

Ankara Psikolog 

 Ankara Klinik Psikolog

Ankara Aile Danışmanlığı

Aile Dizimi Nedir?

Aile Dizimi Nedir?

Aile Dizimi Nedir Ve Nasıl Yapılır?

Son yıllarda çok konuşulan ve gündemde olan bir konu olan aile dizimi nedir ve nasıl yapılır hakkındaki bilgileri sizler için hazırladık.

Aile dizimi kişinin geçmişte yaşamış ailesi ve köklerinden gelen farkında olmadan alıp kabul ettiği ve hayatında etkili olan genellikle olumsuz durumları ortaya çıkaran bir psikoterapi çalışmasıdır.

Bu çalışma büyük derinliği olan aslında insanlık deneyiminin kendisini anlatan bir çalışma olarak kabul edilmektedir.

Çalışma hakkında birçok bilgi ve uygulama bulunmasının yanında aile dizimi aslında insanlık deneyimini tam olarak ortaya çıkarak ve kişinin kendi hikayesine dışarıdan bakabileceği bir yöntemdir.

Aile Dizimi Neden Yapılır?

Aile dizimi psikolog aile psikolog çift terapisi ümitköy ergen psikolog ankara ergen psikolog
psikolog

Aile dizimi kişinin hayatında tekrarlayan ve nedenini tam olarak bilemediği durumlar ile ilgili yapılan bir uygulamadır. Genellikle ilişki problemleri, para problemleri gibi sorunların kaynakları aile dizimi ile bulunmaktadır.

Kişinin bu tür problemleri yaşamasına neden olan geçmişte ailesinin yaşamış olduğu göçler, kürtajlar, düşük bebekler, anne veya babanın yaşamış olduğu göçler, bir yerden başka bir yere gitmek zorunda kalmak gibi durumlar yer almaktadır.

Aile dizimi yaptırmak isteyen kişi kendisi hayatındaki çıkmazları ve tekrar eden sorunları fark ederek bu yöntemi isteyerek katılabildiği gibi bazı kişilerinde merak ettikleri için bu dizimi yaptırmaları mümkün olmaktadır.

Aile Dizimi Nasıl Yapılır?

Aile dizimi yapıldığında kişi kendinden kısaca bahseder ve hayatında tekrarlayan sorunlarını dile getirir. Daha sonra yönlendiren yani dizimi kolaylaştırma görevini üstlenen kişi sorunları dinledikten sonra kişiyi daha önce hiç tanımadığı bir gruba yönlendirerek bu grup içerisindeki kişilerden kendi hikayesine göre temsil edilen durum için kişileri kaldırması söylenir. O kişide seçtiği kişileri kaldırarak alana dizer. Bu sırada kişi kendi zihnindeki fotoğrafı sunmaktadır.

Bunun için kişinin alan oluştururken gruptaki kişileri kendi seçmesi ve alana yerleştirmesi oldukça önemlidir.

 

Böylelikle o konuya dair ya da o kişiye ve o ilişki bitimine dair bu fotoğrafı görülür ve kişi de görür. Çünkü bu çalışmayı gerçekleştiren bu çalışmaya yaptırmak isteyen kişi çalışmanın içerisine dahil olmaz. Buradaki en mucizevi şey de kişinin kendi zihnindeki fotoğrafı sandalyede oturup dışarıdan izleme fırsatı elde etmiş olmasıdır.

Bu duruma dışarıdan bakma ve şahitlik etmek adı verilmektedir. Bu şahitlik sonrasında da kişinin çalışma içerisindeki sorunların çözümlemesi sağlanmaktadır. Artık bu şahitlikten sonra o fotoğrafın sadece kişinin zihninde olduğunun farkındalığı sağlanarak problemleri çözümlenmiş olmaktadır. Bu aşamada çözüm kendiliğinden gelmektedir.

 

Aile dizimi çalışmasında bütünün bir düzenimi vardır ve o düzende orada akmaya başlar ve rahatlama olur. Çözümün olduğunu ise kişinin duygularının açığa çıkmasından, ağlama veya derin bir oh çekmesinden anlamak mümkündür.

 

Aile dizimi aslında insan olarak herkesin başka hikayeler yaşasa da benzer duygulara sahip olduğunu ve her insanın yaşamın özüne katkı sunduğunu gösteren bir yöntemdir. Bu yöntem sonucunda çözümlemelerin kendiliğinden olduğu ve bir türlü ilerleme kaydetmeyen sıkışmış enerjilerin akmaya başladığı ve insanın bunların etkisiyle daha hızlı rahatladığı görülmektedir.

 

Çift ve Aile Terapisi için psikolog tercihi yaparak randevu oluşturabilirsiniz.

 

ankara-psikoterapi-merkezi-psikolog-serra-ekin-sonmez-uzman-psikolog-ergen-psikolog

Psikoterapi Nedir?

   Depresyon için Psikoterapi

    Kısaca “terapi” olarak adlandırılan psikoterapi kelimesi aslında çeşitli tedavi tekniklerini içerir. Psikoterapi sırasında, depresyonu olan bir kişi, kişinin depresyonu tetikleyebilecek faktörleri tanımlamasına ve üzerinde çalışmasına yardımcı olan lisanslı ve eğitimli bir ruh sağlığı uzmanıyla görüşür. Bazen bu faktörler, depresyonu tetiklemek için beyindeki kalıtım veya kimyasal dengesizliklerle birlikte çalışır. Depresyonun psikolojik ve psikososyal yönleriyle ilgilenmek, tıbbi nedenini tedavi etmek kadar önemlidir.

Psikoterapi depresyona nasıl yardımcı olur?

Psikoterapi kişinin;

  • Depresif durumuna katkıda bulunan davranışları, duyguları ve fikirleri anlamasına,
  • Depresyonlarına katkıda bulunan ve bu sorunların hangi yönlerini çözebileceklerini veya çözebileceklerini anlamalarına yardımcı olan önemli bir hastalık, ailede ölüm, iş kaybı veya boşanma gibi yaşam sorunlarını veya olaylarını anlaması ve tanımlamasına,
  • Hayatta kontrol ve zevk duygusunu yeniden kazanmasına,
  • Başa çıkma tekniklerini ve problem çözme becerilerini öğrenmesi konusunda yardımcı olur.

Terapi türleri nelerdir?

Terapi, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli biçimlerde verilebilir:

 

Bireysel: Bu terapi sadece hastayı ve terapisti içerir.

Grup: Terapiye aynı anda iki veya daha fazla hasta katılabilir. Hastalar deneyimlerini paylaşabilir ve başkalarının da aynı şekilde hissettiğini ve aynı deneyimleri yaşadığını öğrenebilir.

Evlilik/çiftler: Bu tür terapi, eşlerin ve partnerlerin sevdiklerinin neden depresyonda olduğunu, iletişim ve davranışlarda hangi değişikliklerin yardımcı olabileceğini ve başa çıkmak için neler yapabileceklerini anlamalarına yardımcı olur.

Aile: Aile, depresyonu olan kişilerin iyileşmesine yardımcı olan ekibin önemli bir parçası olduğu için, aile üyelerinin sevdiklerinin neler yaşadığını, kendilerinin nasıl başa çıkabileceğini ve yardım etmek için neler yapabileceklerini anlamaları bazen yardımcı olabilir.

Terapiye yaklaşımlar

Terapi aile, grup ve bireysel gibi farklı formatlarda yapılabilse de, ruh sağlığı uzmanlarının terapi sağlamak için alabileceği birkaç farklı yaklaşım da vardır. Hastayla depresyonu hakkında konuştuktan sonra, terapist, depresyona katkıda bulunduğundan şüphelenilen altta yatan faktörlere dayanarak hangi yaklaşımın kullanılacağına karar verecektir. Bunun yanı sıra, en yaygın kullanılan terapi yöntemi Bilişsel Davranışçı Terapidir.

 

Depresyon için Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel davranışçı terapi, depresyonu olan kişilerin kendileri ve çevrelerindeki dünya hakkında sahip oldukları yanlış algıları belirlemelerine ve değiştirmelerine yardımcı olur. Terapist, hastaların kendileri ve başkaları hakkında yaptıkları hem “yanlış” hem de “doğru” varsayımlara dikkat çekerek yeni düşünme yolları oluşturmalarına yardımcı olur.

Bilişsel davranışçı terapi en çok;

  • Depresyonu tetikleyen ve sürdüren şekillerde düşünen ve davranan kişiler,
  • Tek tedavi olarak veya antidepresan ilaç tedavisine ek olarak hafif ila orta derecede depresyonu olan kişiler,
  • Antidepresan ilaç almayı reddeden veya alamayanlar kişiler,
  • Hangi yaşta olursa olsun herhangi bir acı, sakatlık veya kişilerarası sorunlara neden olan depresyona sahip olan kişiler için uygundur.

 

Psikolojik sağlamlık, bireylerin zorluklar,

Psikolojik Sağlamlık Nedir?

Psikolojik Sağlamlık Nedir? Hayata Karşı Duygusal Dayanıklılığı Artırmanın Yolları Psikolojik sağlamlık , bireylerin …

bunalimdan nasıl çıkılır

Bunalımdan Nasıl Çıkılır?

Bunalımdan Nasıl Çıkılır? Günümüzde bunalımdan çıkmak, stresli yaşam koşulları, yoğun iş temposu ve sosyal …

Sertleşme Psikolojik Olduğu Nasıl Anlaşılır?

Sertleşmenin Psikolojik Olduğu Nasıl Anlaşılır?

Sertleşmenin Psikolojik Olduğu Nasıl Anlaşılır? Sertleşme sorunu, erkekler arasında sık karşılaşılan bir durumdur …