Aile dizimi yapıldığında kişi kendinden kısaca bahseder ve hayatında tekrarlayan sorunlarını dile getirir.
Daha sonra yönlendiren yani dizimi kolaylaştırma görevini üstlenen kişi sorunları dinledikten sonra kişiyi daha önce hiç tanımadığı bir gruba yönlendirerek bu grup içerisindeki kişilerden kendi hikayesine göre temsil edilen durum için kişileri kaldırması söylenir.
O kişide seçtiği kişileri kaldırarak alana dizer. Bu sırada kişi kendi zihnindeki fotoğrafı sunmaktadır. Bunun için kişinin alan oluştururken gruptaki kişileri kendi seçmesi ve alana yerleştirmesi oldukça önemlidir.
İnsan ilişkilerinde güven, temeli sağlam bir ilişki kurabilmek için önemlidir. Sizin yada sevgilinizin bu konuda şüphe duyması mutluluk potansiyelinizi düşürebilir. Her çift için durum biraz daha farklı olsa da güven eksikliği yaşamanızın yaygın olarak bir kaç farklı sebebi vardır. Sevgilinizle aranızdaki sorunları tanıyıp, çözebilmek bu yazının ana amacıdır. İlişkide Güven Eksikliğinin Sebepleri Nelerdir?
Başka birine ilgi duyduğunu düşünme
Sevgilinizin başka birine ilgi duyduğunu düşünüyorsanız ona güvenmeyebilirsiniz. Bu durumda sürekli olarak sevgilinizin sizi bir başkasına tercih edeceği ihtimalini düşünürsünüz. Bu tür bir kıskançlık daha önce yaşanan ilişkilerden veya sevgilinize duyduğunuz aşırı güvensizliktendir. Kıskançlığınızı en çok nelerin ortaya çıkarttığını ve size nasıl hissettirdiğini anlamak için biraz düşünmelisiniz. Suçu sevgilinize, eşinize yüklemek yerine kendinize olumlu konuşmalar yaparak moralinizi yükseltmelisiniz. Eğer davranışları hala daha sizi rahatsız ediyorsa oturup konuşun. Korkularınızı bastırabilmek için söylediklerini dikkatlice dinleyin. İlişkide Güven Eksikliğinin Sebepleri Nelerdir?
Bağlanma Korkusu
Bağlanmaktan korkan kişiler, sevdiklerine güvenmekte çok zorlanırlar. Bağlanma korkusuna sahip olan kişiler kendi korkularından yanlış kararlar verebilirler. Sevgilinizin size verdiği ip uçları sevgi doluken onları tam tersine yorabilirsiniz. Korkulu düşünceler aklınıza geldiğinde bu korkuları kovma alıştırması yapın. Daha sonrasında bunları düşünmeyerek tamamen farklı bir aktiviteye yönelin. Eğer bu düşünceler aşırı derecede hayatınızı etkilemeye başladıysa bir terapistle görüşmenizde de fayda olabilir. İlişkide Güven Eksikliğinin Sebepleri Nelerdir?
İlişkide Güven Eksikliğinin Sebepleri Nelerdir?
Aldatırken Yakalamak
Sevgilinizi, eşinizi sizi aldatırken yakalamak güven isimli evi yeniden inşa etmenizi zorlaştırabilir hatta imkansızlaştırabilir. Siz veya partneriniz sadakatsiz olduğunda bu durum gerginlik yaratır ve kişi genellikle tüm ilişkiyi sorgulamaya başlar. İlişkisinde daha önce aldatılmış kişiler böyle durumlarda kendini çok kötü hissedebilir. Hile ile sevgilinize yakalanmadan o günü geçirseniz bile bir gün illaki yakalanırsınız. İlişkinizi açık bir şekilde yeniden güven içinde kurmak zaman ve çaba gerektirir. Eğer sevgilinizin sizi aldattığını düşünüyorsanız acele kararlar vermeden sakin olmalısınız. Eğer sadakatsiz olan sizseniz yanlışlarınızı kabul edin. Gerekirse ilişkinizi güven kazanmak için sonlandırın.
Açılmaktan ve Reddedilmekten Korkmak
Bir ilişkiye başlandığında sevgilinize duygularınızla güvenmeniz size biraz korkunç gelebilir. Sevgilinizle herhangi bir konu da açık ve dürüst bir konuşma yapmaktan çekinmemeniz gerekir. Kendiniz hakkında bazı şeyleri paylaşmaktan ve gerçek duygularınız gösterme konusunda tereddütleriniz varsa bu açılma korkunuzdan kaynaklı olabilir. Bu konuda gelecekte daha rahat edebilmek adına sevgilizle, eşinizle birlikte savunmasız olma alıştırmaları yapabilirsiniz. Bu alıştırmalarda ona istediğinizi, istediğiniz şekilde söyleyin. Mutlu olmanız için isteyeceğiniz şeyleri ondan isteyin.
Kontrolü Kaybetme Korkusu
Kontrolü bırakmak bazen çok zor gelebilir. Bu durumu özellikle uzun zaman tek yaşamış kişiler yaşarlar. Herşeyi kendiniz yapıyorken artık dengeli bir ilişkiye geçtiğinizde kontrolün tamamen karşı tarafa geçmesinden çekinmeniz gayet doğal bir durumdur. Zamanlar sevgilinizi, eşinizi kontrol altına almaya çalışabilirsiniz ve bu durum aranızda tartışmalara yol açabilir. Kendinize her şeyi mükemmel planlasanız ve uygulasanız bile herşeyin mükemmel gitmeyeceğini hatırlatın. Başarısızlığı bir deneyim olarak görmenin size faydası olacaktır. Eğer bir ilişkinizde bunu fark ederseniz ufak ufak sevgilinize bazı işler bırakın. Mesela ona güvenmek için küçük ev işleri konusunda ona güvenerek başlayabilirsiniz. Zamanlar kontrolü kaybetme korkusunda kurtulacaksınız.
Söylediğine Uymayan Bir Partneriniz Olması
Bu şekilde yaşayan insanlara güvenmek çok zordur. Sevgiliniz defalarca bir şey yapmak için plan yapıp hiçbir şey yapmıyorsa bu kime güveneceğinizi sorgulamanız gerektiğini göstermektedir. Sevgilinizin önceliklerini daha net belirleyeceğine ve hareketlerinin tutarlı bir şekilde olacağına güvenerek sağlıklı ilişkiler kurmanız çok önemlidir.
Partnerinizden Gerçekçi Olmayan Beklentileriniz
Sevgiliniz, partnerinizden asla başaramayacağı şeyler beklemek güveninizde kırılmalara neden olur. Nasıl büyüdüğünüz ve geçmişteki ilişkileriniz beklentilerinizi belirlemeniz açısından önemlidir fakat sizin belirlediğiniz beklenti seviyesi yeni partnerinize, eşinize uymuyor olabilir. Partnerinize neye ihtiyacınız olduğunu doğrudan söyleyin. Bu şekilde ihtiyaçlarınızı hızlıca belirleyebilirsiniz. Sevgilinize tavsiye verirken yakın bir arkadaşa veya kardeşinize tavsiye veriyormuşsunuz gibi düşünün bu şekilde daha mantıklı tavsiyeler verebilirsiniz.
Sosyal Reddedilme Korkusu
Başkaları sizi dışladığında ihanete uğramış gibi hissedersiniz. Daha önce bir ilişkide ihanete uğradıysanız ya da reddedildiyseniz bu sizde bir sosyal reddedilme korkusu yaratabilir. Bu korkudan kurtulmak için sizi önemseyen ve sizi kabul eden insanlarla güçlü bağlar kurmaya çalışın ve bu ilişkiyi besleyin böylece reddedilme korkusuyla tekrar karşılaşmazsınız.
Partnerinizin Geçmiş Sorunlu İlişkileri
Partneriniz sürekli olarak bütün ilişkilerinde başarısızsa bu durum ona olan güveninizin azalmasına sebep olabilir. Eğer gerçekten başarısız ilişkiler kurmasına rağmen sevgilinize güvenmeyi seçiyorsanız geçmişe bakmak yerine ilişkinizin güçlü olması için geleceğe odaklanın.
Çocukluk Tramvaları ya da İhmalleri
Çocukken güvensiz ve rahatsız hissetmek, güveni nasıl benimsediğinizi etkiler. Bir kişi nasıl yetiştirilirse diğer insanlara da o şekilde davranmaya meyilli olur. Karar vermenize ve kendinize güvenmenize yardımcı olması için gün içinde küçük riskler alın. Eğer tam tersi insanlara çok çabuk güveniyorsanız diğer insanlara sınır koymak veya hayır demek daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir.
Bir Önceki İlişkide İstismar Edilmek
Fiziksel veya duygusal olarak taciz gören kişiler insanlara güvenmekte zorlanırlar. Mevcut ilişkiniz iyi gidiyor olsa bile geçmiş tramvaları güven sorunlarını ortaya çıkartabilir. İstismar tramvatik bir deneyim olduğundan diğer insanalara ve romantik ilişkilere bakış açınızı değiştirir. Eğer duygusal veya fiziksel olarak istismar edildiğiniz kötü bir ilişki içindeyseniz kendinizi suçlamayı bırakın. Normal bir ilişkinin nasıl olması gerektiğini sorgulayın. Eğer bunu kendiniz yapamıyorsanız profesyonel destek almayı deneyin.
Ankara İlişki ve Çift terapisi randevu oluşturmak için 0552 878 12 11 numarasından veya psikolog randevu sistemimizden randevu oluşturabilirsiniz.
Mutlaka İzlemeniz Gereken 10 Psikolojik Gerilim Filmi
Psikolojik Gerilim Filmleri
Sizler İçin 10 Psikolojik Gerilim Film Listeledik.
1- “Memento” (2000) – Christopher Nolan tarafından yönetilen bu film, kısa bölümler halinde anlatılan bir hikâyeyi takip etmeyi gerektirir ve izleyiciyi kafası karıştıran bir şekilde etkiler.
Psikolojik Gerilim Filmi MEMENTO
2- “Shutter Island” (2010) – Martin Scorsese tarafından yönetilen bu film, bir polis memuru olan Leonardo DiCaprio’nun Shutter Island adlı bir adada geçen gerilim dolu bir hikâyeyi anlatır.
Shutter Island
3- “Inception” (2010) – Christopher Nolan’ın yönettiği bu film, bir grubun beyinleri içine girerek rüya dünyasında bir hırsızlık işlemeye çalıştığı bir hikâyeyi anlatır.
inception
4- “The Sixth Sense” (1999) – M. Night Shyamalan tarafından yönetilen bu film, bir çocuğun ölülerle iletişim kurabildiğini keşfeden bir psikologun hikâyesini anlatır.
5- “Old Boys” (2003) – Park Chan-wook tarafından yönetilen bu film, bir adamın 15 yıl boyunca bir odaya hapsedildiği ve sonrasında neredeyse bir günde tüm hayatını yeniden keşfetmeye çalıştığı gerilim dolu bir hikâyeyi anlatır.
Old Boys
6- “Fight Club” (1999) – David Fincher tarafından yönetilen bu film, bir günlük hayatı sıradan bir adamın bir boksa katılmaya başlamasıyla birlikte değişmeye başlayan hikâyesini anlatır.
Fight Club
7- “The Prestige” (2006) – Christopher Nolan tarafından yönetilen bu film, iki sihirbaz arasında geçen rekabeti ve birbirlerine olan kinlerini anlatır.
The Prestige
8- “Primal Fear” (1996) – Gregory Hoblit tarafından yönetilen bu film, bir papazın cinayetiyle ilgili bir davada savunma avukatı olan Richard Gere’nin hikâyesini anlatır.
Primal Fear
9- “The Village” (2004) – M. Night Shyamalan tarafından yönetilen bu film, bir köyde yaşayan insanların gerçek dünyayla ilişkilerinin nasıl olduğunu anlatır.
The Village
10- “Mulholland Drive” (2001) – David Lynch tarafından yönetilen bu film, Hollywood’da geçen gerilim dolu bir hikâyeyi anlatır ve izleyiciyi sürekli olarak şaşırtmayı başarır. Bu film, psikolojik gerilim türünde önemli bir yere sahiptir ve mutlaka izlenmesi gereken bir filmdir.
Mulholland Drive Psikolojik Gerilim Film Önerisi
Ankara Psikolog Randevusu almak için bizleri whatsapp veya mesaj yolu ile iletişime geçebilirsiniz.
Ankara ve Çankaya bölgesi Psikolog hizmeti sağlamaktayız.
Online Psikolog ve Yüzyüze Psikolog randevusu için bizi arayabilirsiniz.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olarak da bilinen dikkat bozukluğu, dikkat güçlüğü, dürtüsellik ve hiperaktivite ile karakterize nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB’nin bilinen bir tedavisi olmasa da, bozukluğu olan bireylerin semptomlarını yönetmelerine ve yaşam kalitelerini iyileştirmelerine yardımcı olmak için uygulanabilecek çeşitli müdahaleler vardır.
Dikkat bozukluğunu ortadan kaldırmak için yapılabilecek en önemli şeylerden biri, kalifiye bir sağlık uzmanından doğru bir teşhis almaktır. Bu tipik olarak tıbbi öykü, fizikî muayene ve psikolojik testleri içeren kapsamlı bir değerlendirmeyi içerir. Teşhis konulduktan sonra, bireyin özel ihtiyaçlarını karşılamak için bireyselleştirilmiş bir tedavi planı geliştirilebilir.
DEHB İlaç Kullanılabilir mi?
İlaç, dikkat bozukluğu semptomlarını yönetmek için kullanılan en yaygın müdahalelerden biridir. Ritalin ve Adderall gibi uyarıcı ilaçlar, genellikle DEHB’si olan bireylerin dikkatlerini geliştirmelerine ve dürtüselliği ve hiperaktiviteyi azaltmalarına yardımcı olmak için reçete edilir. Bu ilaçlar, beyindeki belirli nörotransmiterlerin seviyelerini artırarak çalışır ve bu da beyin fonksiyonlarını iyileştirmeye ve DEHB semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilir.
Hangi Psikoterapi Yöntemi Uygulanmalıdır?
Davranışçı terapi, dikkat bozukluğu semptomlarını yönetmek için kullanılabilecek başka bir etkili müdahaledir. Bu terapi türü, dikkatlerini geliştirmek, dürtüselliği azaltmak ve hiperaktiviteyi yönetmek için DEHB stratejileri olan bireylere öğretmeye odaklanır. Bu, hedefleri belirlemek, görevleri daha küçük adımlara bölmek ve doğru yolda kalmanıza yardımcı olacak organizasyon araçlarını kullanmak gibi şeyleri içerebilir. Davranışsal terapi, DEHB’si olan hem çocuklar hem de yetişkinler için etkili olabilir.
Olumlu pekiştirme, açık iletişim, sınırlar ve sonuçlar belirleme gibi ebeveynlik stratejileri, DEHB’si olan çocukların kendi kendini kontrol etmeyi öğrenmelerine ve davranışlarını geliştirmelerine yardımcı olabilir.
Dikkat bozukluğunu ortadan kaldırmanın bir diğer önemli yönü, semptomlara katkıda bulunabilecek altta yatan koşulları ele almaktır. Bu, tümü DEHB semptomlarını daha da kötüleştirebilen kaygı, depresyon ve uyku bozuklukları gibi şeyleri içerebilir.
Ankara Psikolog randevusu için bizlerle iletişime geçebilirsiniz. Online veya yüzyüze terapi hizmetlerimiz mevcuttur.
Bir kişinin bilinçaltına direkt olarak müdahale etmeyi amaçlayan bir yöntem olarak bilinen bir uygulamadır. Hipnoz, bir hipnotizör tarafından uygulanır ve hipnotize edilen kişinin bilinçdışına ilham vermeyi hedefler. Hipnoterapi sırasında, hipnotize edilen kişi bir derin rahatlık ve dikkat dağınıklığı durumuna girer ve hipnotizör tarafından verilen talimatlara daha yatkın hale gelir. Hipnoterapi, birçok farklı amaç için kullanılabilir, ancak en yaygın olarak stres azaltma, bağımlılık tedavisi ve davranış değişiklikleri gibi alanlarda kullanılır.
Hipnoz Nedir Hipnoterapi Nedir
Hipnoz Yöntemleri
Bilinçaltı müdahele uygulamasında hipnoterapi yöntemleri, bir hipnotizör tarafından kullanılan farklı tekniklerdir. Aşağıdaki teknikler bazı yaygın hipnoz teknikleridir:
Düşünce kontrolü: Hipnotizör, hipnotize edilen kişinin düşüncelerini yönlendirmeyi amaçlar. Bu, hipnotize edilen kişinin dikkatini bir konuya odaklamaya ve diğer düşüncelerden uzaklaştırmaya yönelik olabilir.
Anımsama: Hipnotizör, hipnotize edilen kişinin geçmişteki anılarına ulaşmasını sağlar. Bu, geçmişteki olumsuz deneyimlerin etkisini azaltmak veya olumlu davranış değişikliklerine yol açmak gibi amaçlar için kullanılabilir.
Öğüt verme: Hipnotizör, hipnotize edilen kişinin bilinçaltına öğütler veya talimatlar verir. Bu, hipnotize edilen kişinin davranışlarını değiştirmeyi hedefleyebilir.
Görsel imajlar: Hipnotizör, hipnotize edilen kişinin görsel imajlar oluşturmasını sağlar. Bu, hipnotize edilen kişinin düşüncelerini yönlendirmeyi ve davranış değişikliklerine yol açmayı amaçlar.
Rüya gibi hal: Hipnotizör, hipnotize edilen kişinin bir rüya gibi haline getirilmesini sağlar. Bu, hipnotize edilen kişinin stresini azaltmayı ve rahatlamasını sağlamayı amaçlar.
Ankara Psikolog randevusu oluşturmak için bizleri arayabilir, mesaj gönderebilirsiniz.
Hipnozun Etkisi Ne Kadar Sürer?
Hipnoterapi uygulaması; psikolojik problemlerin tedavisinde, kekemelik ve tik gibi davranış bozukluklarının giderilmesinde, obezite ya da yeme bozukluklarının tedavi edilmesinde uygulandığı gibi aynı zamanda yaşanılan travmaların atlatılmasında yardımcı olması amacı ile ya da sınav kaygısı olan kişilerde konsantrasyonun arttırılmasında başvurulan bir yöntemdir.
Hipnoz metodu günümüzde sıklıkla uygulanan, tarihsel süreçte oldukça önemli adımlar yaşanan bir terapi metodudur. Bu nedenle hipnoz uygulamasına başvurulmadan önce, hipnotistin uzmanlığının sorgulanmasının yanı sıra kişinin hipnoza uygun bir hasta olup olmadığı da değerlendirilmektedir. Tüm bunların yanı sıra hipnoz hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olunmalı ve araştırma yapılması da önerilmektedir. Hipnoterapinin hangi durumlarda etkili olduğu da büyük önem taşımaktadır.
Hipnozun etkili olduğu başlıca konular;
Öfke kontrolünün sağlanması
Topluluk önünde konuşamamam probleminin tedavisi
İfade güçlüğünün tedavisi
Karşı cinsle zor ilişki kurma ya da ilişki kurmama probleminin tedavisi
Özgüven eksikliklerinin giderilmesinde
Aşırı tepki verme durumlarının tedavisinde etkilidir.
Pek çok kişi hipnoz metodunun etkisinin ne kadar süreceğini merak etmektedir. Bu konu hakkında farklı kanılar olsa da alanında tecrübeli, tıp eğitimi almış bir doktorun doğru şekilde uygulamış olduğu hipnozun etkisi sınırsız süre devam etmektedir.
Hipnoz uygulamasına başvurmadan önce gerekli tüm test ve tetkiklerin uygulanması önemlidir. Aksi halde tehlikeli sonuçlar da açığa çıkabilmektedir.
“Direnç” kelimesi psikolojide, özellikle olumsuz veya travmatik anlardan geçerken olaylara uyum sağlama yeteneğini adlandırmak için kullanılır.Psikolojik Dayanıklılığı bu tutum, insanların zorluklarla oldukça olumlu bir şekilde yüzleşmelerini ve daha güçlü çıkmalarını sağlar: Dirençli birey aslında zor bir anı kişisel gelişim için bir fırsata dönüştürmeyi başarır. Bu esneklik sayesinde insanlar çok fazla psikolojik sorun yaşamadan günlük hayatına devam edebiliyor. Dirençli bir kişi kendine güvenir, uyum sağlayabilir ve kendini kontrol edebilir. Gerçeği olduğu gibi kabul eder, hayata anlam verir ve bunun için de hedeflerine ulaşmak için doğru azme sahiptir. Bu özellikler, dış koşullar daha zor olduğunda bile ilerlemenizi sağlar. Direnç, bu nedenle, umudumuzu ve özgüvenimizi kaybetmeden günlük zorluklarla yüzleşmemize yardımcı olan bir beceridir. Çok erken pes eden insanlar genellikle dayanıklılıktan yoksundur. Bununla birlikte, dirençlilik yalnızca bazı konuların özel bir yeteneği değildir. Aksine, daha az dayanıklı olan bireyler bu özelliği arttırma fırsatına sahiptir.
Psikolojik Dayanıklılık
Dayanıklılığı Artırmak Mümkün mü?
Direnç, geliştirilebilen bir özelliktir. Bu, bazı olaylardan acı çekmeden geçeceğiniz anlamına gelmez, ancak olumsuz olaylarla başa çıkmak için en uygun araçları sunacak bir tür koruma “bariyeri” oluşturmak mümkün olacaktır.
Bir “sosyal ağ” oluşturun
Bireyin diğer bireylerin desteğini alması çok önemlidir. Gerçekten de en zor anlarımızda bize söz veya davranışla yardımcı olabilecek insanlardan oluşan bir güvenlik ağına sahip olmak gerekir.
Kendini kapatma
Dirençli olmak, tüm sorunlarını kendi başına çözebilen bir süper kahraman olmak anlamına gelmez. Başkalarından yardım istemek veya sorunlarınız hakkında diğer insanlarla konuşma fırsatı bulmak çok faydalıdır. Bir şüpheyi veya bir sorunu yüksek sesle dile getirmek, kişinin kendi içindekini bile netleştirmesine yardımcı olur.
Hedeflerinizi geliştirin
Hayatta hiçbir amacınızın olmaması her şeyi daha da zorlaştırır. Gerçekçi olmaya çalışarak hedeflerinizin bir listesini yapın. Kendinizi test edin, harekete geçin ve hedeflerinize ulaşmak için sebat edin.
İrade
Birçok dış olay bize bağlı değil. Bunun yerine, onları yorumlama ve yüzleşme yeteneği bize bağlıdır. Eylemlerinizin olanları değiştirebileceğini veya düzeltebileceğini bilmek, hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olur.
İyimser olun ama gerçeği kabul edin
Hayatınızı analiz etmeye çalışın, her şey kötü değil. Kontrol %100 sizde olmayabilir ama farklı durumlara karşı tepkinizi kontrol edebilirsiniz. İyimser olmak, gerçekçi olmamak anlamına gelmez. Gerçeği kabul etmemek aslında bize onu değiştirebilme imkanı vermiyor. Başkalarını suçlamayı bırakın ve hedeflerinize ulaşmak için bir çözüm bulmaya odaklanın.
Harekete geç
Harekete geçmemek, her şeyi olduğu gibi, hiçbir gelişme ya da kötüleşme olmadan bırakmak demektir. Ancak çözüm kendiliğinden gelmeyecektir. Sevmediğiniz durumlardan bir çıkış yolu bulmak için enerjinizi kullanın. Aslında enerjinizi kullanmanız, hedefleriniz ve olası çözümler hakkında daha geniş bir vizyona sahip olmanızı sağlayacaktır.
İrade, kişinin kararlarını ve eylemlerini kontrol etmesini sağlayan kritik bir duygudur. İrade, kişiyi kontrolünü kaybetmekten kurtarır ve kişinin hayatının kontrolünü eline almasını sağlar.Güçlü bir İrade, kişinin bağımsız olmasını destekler ve kişiye kendi hayatını yönlendirmesi gerektiğinin farkına varmasını sağlar. Ayrıca kişinin çevresindeki her şeyin kendisine dayatıldığı bilincinin ortadan kalkmasını sağlar. Peki tam olarak irade nedir ve irade nasıl güçlendirilir?
İrade Nedir?
İrade, insanın karar verme becerisine bağlı olarak istediği hedeflere ulaşmak için direnç göstermesi, kendini motive etmesi ve kararlarını adım adım uygulamak için gücünü kullanması olarak tanımlanır. İrade, bizim düşüncelerimizi kontrol etmemize, duygularımızı yönetmemize ve hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı olan bir yetenektir. İrade gücü ise, bireyin kendini kontrol etmesini ve bu kontrolü kullanarak kişisel amaçlarına ulaşmasını sağlar.
Güçü İrade Nasıl Kazanılır? İrade Nedir?
Güçlü İradenin Önemi
Güçlü bir irade, kişinin hayatının her alanında başarılı olmasını destekleyen çok önemli bir araçtır. İrade, kişinin amacına ulaşmasını ve başarılı olmasını sağlayan bir güçtür. Güçlü bir irade, kişinin hayallerini gerçeğe dönüştürmesinde hayati bir rol oynar. Ayrıca kişinin hayatında karşılaştığı zorluklarla başa çıkmasını, hedeflerine ulaşmasını ve zorlukları aşmasını sağlar.
İrade Nasıl Güçlenir?
Güçlü bir irade geliştirmek için, kişinin kendini motive etmesi, kendini sürekli geliştirmesi ve direnç göstermesi gerekir. Güçlü bir irade, kendine olan inancı arttırarak geliştirilir. İrade gücünü arttırmak için, kişinin disiplinli olması, hedefleri belirlemek ve bunlar için planlar yapmak gerekir. Güçlü bir irade, kendine olan inancı arttırılarak geliştirilebilir. Bir kişi, çalışmaya kararlılık göstermesi, sabırlı olması ve yenilikçi olması gibi davranışlarla güçlü bir irade geliştirebilir.
İrade Gücünü Arttırmak İçin Öneriler
İrade gücünü arttırmak için şu önerileri uygulayabilirsiniz:
Hedeflerinizi kararlılıkla belirleyin ve bunlara ulaşmak için sabırlı olun.
Kendinize olan inancı arttırın ve başarıya ulaşmak için güveninizi koruyun.
Düzenli olarak meditasyon yapın ve kendinizi çevrenizdeki olumsuzluklardan uzak tutun.
İrade gücünüzü arttırmak için bağlılık ve disiplin gösterin.
Güçlü bir irade geliştirmek için çevrenizdeki insanlardan destek alın.
Motivasyonu arttırmak için günde en az bir saat spor yapın.
Her gün yeni bir bilgi öğrenin.
Zorluklarla başa çıkmak için günlük olarak kendinizi sınamaya çalışın.
Güçlü bir irade, kişinin başarılı olmasının ve hayatındaki hedeflerine ulaşmasının temelini oluşturur. Güçlü bir irade, kişinin kendini motive etmesini, kendini sürekli geliştirmesini, hayallerini gerçeğe dönüştürmesini ve zorlukları aşmasını sağlar. Güçlü bir irade geliştirmek için, hedefleri belirlemek, disiplinli olmak, çalışmaya kararlılık göstermek, kendine olan inancı arttırmak ve yenilikçi olmak gibi önerileri uygulayabilirsiniz.
Aldatma genellikle ilişkideki sorunların nedeni değil sonucudur ve ilişkide eksik olan bir şeye işaret eder. Duygusal bağın olmaması, insanların hayatta hissettikleri boşluğu doldurma isteği, dikkat çekme, kendini kanıtlama, sonsuz aşk duygusu arayışı gibi nedenler olabilir. İlişkide gerçekçi olmayan beklentiler, aile geleneklerinin tekrarı, kişilik bozukluğu, cinsel bağımlılık, bir partnerin sadakatsizliği nedeniyle öfke veya intikam, bir ilişkide ihmal, mümkün olduğu kadar çok partnerle cinsel ilişki yaşama arzusu, başka birine çekim de bu sebepler arasındadır. Bazen bir kişi, aldatmaya karşı daha hoşgörülü bir tutum sergileyen bir kültürden gelebilir. Bununla birlikte, kişisel arzunuz tek eşli bir fiziksel ve duygusal ilişki ise, yukarıdakilerin tümü bu tür davranışların bir gerekçesi veya nedeni değildir.
Aldatmayla Başa Çıkmak
Aldatmayla başa çıkmak travmatik bir olaydır ve bir ilişkiyi ve güveni yeniden inşa etmek çok zaman gerektiren uzun bir süreç olabilir. Aldatılan kişi bu keşfin ardından büyük bir şok yaşar ve temel güveni sarsılır. Her iki tarafta da güçlü duygular mevcuttur ve bir kişinin nasıl tepki vereceği, ilişkinin süresine ve türüne, ortaya çıkma şekline, geçmiş deneyimlere ve duygusal olgunluğa bağlıdır. Hiçbir ilişki birbirine benzemez ve aldatmanın keşfedilmesinden sonraki günler ve haftalar, dakikadan dakikaya değişen güçlü duygularla doldurulabilir. Güçlü duyguların telaşı içinde önemli kararlar almamanız ve sizin ve eşinizin ilişkinizin hala çabaya değer olup olmadığını düşünmek için gerekli zamanı ve alanı ayırmanız önemlidir.
İlişkinin Devam Edip Etmeyeceğine Karar Vermek
İlişkinizin devam edip etmeyeceği, partnerinize tekrar güvenip güvenemeyeceğiniz gibi birçok soru ortaya çıkabilir. Bu soruları cevaplamak zaman alacaktır. Yoğun duygular, ruh hali değişimleri, uyku ve yeme bozuklukları olabilir ve gün içinde çalışabilmeniz için kendinize iyi bakmanız önemlidir. Yolunuza çıkan duygularla savaşmayın. Onları tanımaya ve normal olarak kabul etmeye çalışın. Utanç, öfke, boşluk, sahiplenme, hayal kırıklığı ve üzüntü hissetmeniz mümkündür. Kendinizi çok yalnız ve üzgün hissettiğiniz ve her şeyin eskisi gibi olmasını istediğiniz için, birdenbire aldatmayı unutma ihtiyacından dolayı şoke olabilir ve hüsrana uğrayabilirsiniz. Belki de kaybolmuş hissetmeniz ve daha akıllı olmanız gerektiğini düşünmeniz sizi rahatsız ediyor ve öfkenizi, sanki aldatmayı önlemek için bir şey yapabilirmişsiniz gibi kendinizi suçlayabilirsiniz ya da eş seçimine kızabilirsiniz. İhtiyacınız olan uykuyu almak, temiz havada vakit geçirmek, egzersiz yapmak ve genellikle rahatlamanıza ve duygularınızın farkına varmanıza yardımcı olacak şeylere zaman ayırmak için mümkün olan her şeyi yapın.Bu durumda size en yakın kimlerin yardım ve destek olabileceğini düşünün ve tek başınıza halledemiyorsanız uygun profesyonel yardımı bulun. Başkalarıyla bu konu hakkında konuşmaktan rahatsız olabilirsiniz, ancak ne söyleyip ne söylemeyeceğiniz konusundaki karar sizindir. Size duygusal destek sağlayabileceğini ve kararlarınızda sizi destekleyebileceğini bildiğiniz kişileri seçin. Duygularınızı başka birine ifade edemiyorsanız, günlük yazmak da iyi bir seçenektir.
İlişkimiz bizi mutlu ediyor ve hayatımızda sırtımızı dayayabileceğimiz, güvenebileceğimiz bir insan var ise hayatta bizden mutlusu yoktur. Karşılıklı güven ve birbirimiz hakkındaki düşüncelerimizi özgürce paylaşabilmek mutlu ve sağlıklı bir ilişkinin en temel gereksinimleridir. Eğer ilişkide arada sırada sorguluyor, şüpheler duyuyor, kendimizi bazı konularda rahatsız ve engellenmiş hissediyorsak, bu bizim için sağlıklı olmayan bir ilişkide olduğumuzun göstergeleri olabilir. Dilerseniz biraz doğru bir ilişkide olup olmadığımıza göz atalım.
Yaşadığımız ilişkide korku hissetmiyorsak
Bu bağlanma korkusu da olabilir, karşımızdakinin bize bir şekilde zarar verebileceği korkusu da. Eğer ilişkimizde güven hissi varsa ve hem bağlanmaktan hem de bu kişinin bize bir zarar verebileceğinden çekinmiyorsak doğru bir ilişki yaşıyoruz diyebiliriz.
İlişkiyi saklama gereği hissetmiyorsak
Eğer ilişkimizde birbirimizden sakladığımız önemli sırlar varsa bu ilişkinin doğru olmadığının önemli bir göstergesi olabilir. Sağlıklı ilişkilerde taraflar birbirlerinden bir şeyler gizlemek şöyle dursun, aksine, birbirlerine olabildiğince açık ve dürüst olmaya çalışırlar.
Birbirini gizlice takip etmeye çalışmamak
Doğru ve sağlıklı ilişkilerde, iki taraf da birbirine karşı açık ve dürüst olacağından, birbirlerini gizlice takip etmek zorunda hissetmezler. İlişkinizde karşı tarafın sizden sakladıkları olduğunu düşünüyor ve onu yakalama arzusu hissediyorsanız bazı şeyler gerçekten yanlış demektir. Aynı şekilde sizin de karşınızdakinin arkasından çevirdiğiniz dolaplar olmamalıdır.
“Davul bile dengi denginedir” sözü ilişkiler için genellikle geçerlidir. Sosyal, ekonomik, entelektüel ve eğitimsel farklar olsun, ailevi farklılıklar olsun, kişisel ilişkilerde bir yere kadar tolere edilebilirler. Duyduğunuz aşkın etkisiyle bir süre görmezden geldiğiniz bu farklar, çatışmalar ve anlaşmazlıklar başladığında su yüzüne çıkar. Arada derin ve aşılamaz farklılıklar var ise, bu eninde sonunda ilişkinin parçalanmasına yol açabilir.
İlişkide en önemli gereksinimlerden biri de, kişilerin birbirlerinin başarılarını desteklemeleri ve her zaman daha iyisine ulaşmalarını içten bir şekilde dilemeleridir. Eğer ilişkinizde birbirinizin daha başarılı olmasını istiyor ve bu konuda birbirinize elinizden gelen desteği verebiliyorsanız sağlıklı ve doğru bir ilişkidesiniz diyebiliriz. Gerçekten birbirini seven insanlar, birbirlerinin başarılarına sevinir ve daima birbirlerini desteklerler.
Anlaşmazlıkları o anda çözmeye çalışmak
Her sağlıklı ilişkide sorunlar ve anlaşmazlıklar da olur. Önemli olan bu sorunları biriktirmemek, ertelememek, o anda konuşup, tartışıp üstesinden gelebilmektir. Ertelenen, sonraya bırakılan sorunlar zamanla birikir ve haddinden fazla artarlar. En sonunda taraflar birbirlerine patlayarak ilişkiye onarılamaz zararlar verebilirler. Siz de sorunlarınızı o anda konuşup giderebiliyorsanız, sonraya atmıyorsanız doğru bir ilişkide olduğunuzu söyleyebiliriz.
Doğru iletişim kurabilmek
İlişkilede doğru şekilde iletişim en önemli etkendir. Doğru iletişim; tarafların birbirleri hakkındaki memnuniyetlerini ve memnuniyetsizliklerini yüz yüze konuşabildikleri ortamlar yaratabilmelerinde yatar. Her iki taraf da birbirlerini dinlemeye gönüllü ise, kimse kimseyi manipüle etmeye çalışmıyor, gerçekten sorunları anlamaya ve çözmeye uğraşıyorsa o ilişkinin doğru ve sağlıklı olduğundan söz edebiliriz.
Farklılıklara saygı göstermek
Her insan birbirinden farklıdır. Herkesin farklı bir yetiştirilme tarzı, farklı bakış açıları ve değerleri olması normaldir. Eğer arada uçurumlar yoksa ve ortak noktalarda buluşulabiliyorsa bu, ilişkiyi yürüten unsur olacaktır. Her durumda kendimizi karşımızdakinin yerine de koyarak düşünmeli ve onun bakış açısını da anlamaya çalışmalıyız. Bize kabul edemeyeceğimiz derecede ters gelen durumlar haricinde ortak anlaşma noktaları bulabiliyor isek, o ilişkinin doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz.
İlişkide kendimizi kaybetmemek
Bu ilişkide en çok zorlanılan unsurlardan biridir. Özellikle ilişki çok iyi gidiyorsa, çoğunlukla kişiler ilişkinin baş döndürücü temposuna kapılıp kendilerinden vazgeçerler. Bu, arada sırada iyi gelse de, hiçbir zaman hobilerinizden, hayatınızdan, ilişkiniz dışındaki meşguliyetlerinizden tamamen vazgeçip kendinizi ilişkiye aşırı kaptırmamanız gerekir. Siz kendi kendinize bir bireysiniz ve ilişkiniz hayatınızın mutluluk verici bir parçası. Bunu asla unutmamalısınız. Her iki taraf da ilişkide kendinden vazgeçmek zorunda kalmadan birbirlerine sevgi ve mutluluk içinde sarılabiliyorsa bu ilişkinin doğru bir ilişki olduğundan söz edebiliriz.
Uyku Hijyeni Uyku, yeterince göz önünde bulundurulmayan temel bir vücut işlevidir. Geleneksel olarak diyet ve egzersizin uzun yaşamın mihenk taşları olduğu düşünülse de yapılan araştırmalar uyku, diyet ve egzersiz üçlüsünden herhangi birinin göz ardı edilmesinin diğer iki sağlık sütununa zarar verdiğini göstermektedir (Vitale ve ark., 2019)
Hiyjen kelimesinin kökeni, Fransızca olan hygiène “sağlığa uygunluk” sözcüğüne varmaktadır. Bu sözcük Eski Yunanca ‘ygieinós-ὑγιεινός’ “sağlığa yararlı” sözcüğünden alıntıdır. Hijyen, sağlığı korumak için yapılan bir dizi uygulamayı tanımlamak için kullanılır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre “Hijyen, sağlığı korumaya ve hastalıkların yayılmasını önlemeye yardımcı olan koşul ve uygulamaları ifade eder.
Uyku Hijyeni’nin Geliştirilmesi
Uyku hijyeni hafif ve orta dereceli insomni tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilmiş, iyi bir gece uykusu için ayarlanabilecek sağlıklı alışkanlıklar, davranışlar ve çevresel faktörleri ifade etmektedir. Bu alışkanlıklar diyet, egzersiz ve kahve tüketimi gibi yaşamsal olabildiği gibi, yatak odasının ve çevrenin fiziksel koşullarına ve bu koşullar dahilinde oluşmuş alışkanlıklar da olabilir. Uyku hijyeni, uyku problemlerinin oluşumunda ve sürmesinde rol oynayan, pekişmiş uygunsuz uyku alışkanlıkları, davranışsal ve bilişsel müdahaleler ile değiştirmeyi ve yeni alışkanlıklar edinilerek daha kaliteli bir uykunun elde edilmesini amaçlamaktadır.
Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Uyku hijyeni için dikkat edilmesi gereken hususlar öncelikle yatakta geçirilen vaktin mümkün oldukça kısıtlanmasıdır. Uyku ihtiyacının belirlenmesi ve bu sürenin üzerinde yatakta vakit geçirmenin azaltılması gerekmektedir. Yatakta fazladan geçirilen vakit uyku kalitesini düşürdüğü, uykuyu hafiflettiği ve uykudan alınan verimin azalmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple yorgun hisseden kişi yatakta daha fazla vakit geçirmekte ve tehlikeli bir döngü içerisine girmektedir.
Bir diğer önemli husus ise kişilerin kendilerini uyumaya zorlayarak uyarıp, uykuya dalmalarını zorlaştırmalarıdır. Kendisini uykuya dalmaya zorlayan kişi uyarılacak ve dolayısıyla uyuma ihtimalini istemsizce düşürecektir. Uyku hijyeninde önemli olan bir diğer husus ise yatak odasında bulunan saat veya saati gösterebilecek teknoloji ürünlerine olan ulaşımın azaltılmasıdır. Uyku problemleri yaşayan birinin sürekli olarak zamanı kontrol etmesi ve uyanma vaktine yaklaşan zamanın kişi üzerinde yarattığı gerginlik/uyarılma uykusuzluğa sebep olmaktadır.
Uyku hijyenine destek olan bir diğer husus ise ikindi saatlerine yakın vakitlerde egzersiz yapmaktır. Egzersizin vücut ısımız ve biyolojik saatimiz ile ilişkisi neticesinde ikindi saatlerine yakın bir egzersizin gece uykusunu daha kaliteli kıldığı ortaya çıkmıştır. Ancak egzersiz süresi ve yoğunluğu yaş grubuna göre değerlendirilmelidir. Ancak modern çalışmalar, geç saatlerde yapılan egzersiz ile uykuda bozulmalar arasında bir ilişki bulunmadığını söylemektedir (Irish ve ark., 2015). Uyku hijyeni için gerekli olan bir diğer husus ise uyku saatleri öncesinde kahve, çay, sigara veya alkol kullanımını sınırlamaktır. Kahve, çay ve sigara gibi uyarıcılar uykuya dalışı bozduğu, alkolün ise uykuya dalmayı kolaylaştırabildiği ancak uykuyu hafifleterek uyku kalitesini bozabileceğini için tüketiminin sınırlandırılmasının önemi vurgulanmaktadır. Gündüz saatlerinde kestirmeler yapmamak ve yatak odasını sadece uyku ve cinsellik amaçlı kullanmak, bunun dışında yatak odasında uyku bölünmelerine sebep olabilecek konu veya objelerin bulundurulmaması da uyku hijyeninin diğer bileşenlerindendir.
Uyku Düzenine Sahip Olmak
Bir uyku düzenine sahip olmanın uyku hijyeni açısından önemi bir diğer önemli husustur. Uyuma ve uyanma saatlerinin düzenliliği uyumayı ve uyanmayı kolaylaştırmaktadır. Yatmadan bir saat kadar önce yenilen küçük atıştırmalıkların (kraker, sıcak süt, peynir dilimleri) uyku hijyenini arttırdığı ortaya çıkmıştır. Stresi kontrol altına almak uyku hijyenine destek olabilecek bir diğer faktördür. Psikososyal stresin uyku öncesi uyarılma ve uyku bozukluğuna sebep olabildiği ve stres kontrolü stratejilerinin uykuyu daha verimli bir hale getirdiği ortaya konmuştur (Irish ve ark., 2015). Ayrıca yatak odasındaki ısı (genellikle odanın hafif serin olması ve kişinin yorgan altında ısınması), ışık miktarının olabildiğince azaltılması, yastık, örtü ve yatağa ait diğer eşyaların kişi tarafından rahat kabul edilmesi önemlidir.