Blog

İlişkilerde Gaslighting Nedir?

İLİŞKİLERDE GASLİGHTİNG NEDİR?

Gaslighting Nedir? Bir ilişkiyi ilişki yapan iki ya da daha fazla kişi-olay-durum arasındaki karşılıklı bağ, ilgi ve en önemlisi kişileri birbirine bağlayan yakınlıktır. İlişkiyi sürdürmek için duygu ve düşünceler karşılıklı olarak paylaşılır. Temel ölçüt olan iletişimin sürdürülmesidir. İletişim de anlamak ve anlaşılmak üzerine kuruludur. Fakat bazı durumlarda anlattığımız, karşı kişinin anladığı ile sınırlı olduğu için iletişimin sürdürülebilirliği kısıtlanır. İletişim ve ilişkilerdeki en büyük engellerden biri olan gaslighting hakkında konuşalım.

Gaslighting Nedir?

            Gaslighting, psikolojik manipülasyon ve duygusal bir istismardır. Bir kişinin, hedefindeki kişiye yönelik gerçeklik algısı üzerinde oyunlar oynayarak duygu ve düşüncelerinin değerini düşürerek bu kişilerde özgüven ve özdeğer kayıplarına sebep olan bir manipülasyon biçimidir (Nazir & Özçiçek, 2022). Gaslighting yöntemi, en basit haliyle karşı tarafın zihniyle gerçek dünya arasında bir bağlantı kurmasını engelleyen, sürekli kendisinden şüphe ettiren ciddi ve önemli psikolojik baskıdır (Yılmaz, 2018).

İlişkilerde Gaslighting Sebepleri Nelerdir?

İlişkideki bireylerin kişilik özellikleri, ilişkideki duygusal manipülasyonu tetiklemektedir. Manipüle eden kişinin; benmerkezci, narsist özellikler taşıması, antisosyal davranış bozukluğuna sahip olma olasılığı yüksektir (Yılmaz, 2018). Güç sahibi olma ve üstünlük kurma arzusu çok baskındır (Nazir & Özçiçek, 2022). Manipüle edilen kişinin ise; özgüveninde eksikliklerin olması, hayır diyememesi, olumlu benlik algısının düşük olması, onay ve kabul görme ihtiyacının olması, kontrole açık bir şekilde yaklaşımı genel kişilik özellikleri olarak ifade edilebilir (Yılmaz, 2018).

İlişkinizde Gaslighting Olduğunu Nasıl Anlarsınız?

            İlişkilerde partnerinizle karşılıklı olarak oluşturacağınız sevgi, saygı, güven, sadakat, bağlılık, güçlü iletişim, eşitlik, adalet, fedakârlık gibi bazı unsurlar vardır. Bu unsurların oluşturulmak ya da devam ettirmek için çaba gösterilmediği, zedelendiği ve en önemlisi bir tarafın sürekli baskın olduğu bir ilişki size ilk ipuçlarını verebilir.

  • Partneriniz sizinle iletişimde sürekli sizi küçümsüyorsa, sizi dinlemeden kendisini anlatıyorsa, siz kendinizi ifade ederken ters ters bakıyor, gözlerini deviriyor, beden diliyle sizi rahatsız hissettiriyorsa,
  • Geçmiş zamanda söylediklerinizi hatırlattığınızda “Böyle bir şey olmadı. Kafan karışmış. Destek almasın.” diyerek sizin gerçeklik algınıza yönelik oyunlar oynuyorsa,
  • Bir tartışma sırasında partneriniz haksız olup “Hemen alınıyorsun. Daha önce söylemiştim, sen hatırlamıyorsun. Böyle davranmaya sen beni ittin. Şaka yapmıştım.” diyerek suçları size atıyor ve kendinizi suçlu hissettiriyorsa gaslighting gözüyle bakabilirsiniz.

 

 

Psikolojik Danışman&Aile Danışmanı

Emine TOKLU BAŞKAK

Kaynakça

Nazir, T. & Özçiçek, A. (2022). Gaslighting: İki Yüzlü Bir Duygusal İstismarla Yüzleşmek . Anadolu University Journal of Education Faculty, 6 (3) , 241-250 . DOI: 10.34056/aujef.1015105

Yılmaz, H. (2018). İnsan İlişkilerinde Manipülasyon Ölçeği. MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 7(4), 0-0. Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/mjss/issue/43010/520792

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek; Öz Şefkat Nedir?

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek; Öz Şefkat Nedir?

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek İçin;

Öz Şefkat

Hayat hiç birimiz için her zaman günlük güneşlik değil. Acılar ve zorluklar yaşamın kaçınılmaz bir parçası. Ancak kimimiz bu zorlu deneyimler içerisindeyken kendimize karşı katı ve yargılayıcı tavır ve tutumlar sergileyebiliyoruz. Kendimize karşı bu tarz bir yaklaşım içerisinde olmak öz şefkatten yoksun olduğumuz anlamına gelir.

Zorlu Yaşam Olaylarıyla Baş Etmek; Öz Şefkat Nedir?

Öz Şefkat Nedir?

Öz şefkat, zor bir deneyimden geçen bir sevdiğimize nasıl nazik ve ılımlı yaklaşıyorsak kendimize karşı da benzer bir tutum içerisinde olabilmek anlamına gelmektedir. Öz şefkati geliştirebilmek için öncelikle kendimizi gerçek anlamda sevmeli ve kendimizle bağ kurmalıyız. Unutulmamalıdır ki, kişi ancak tanıdığı ve anlayabildiği ölçüde bağ kurabilir, sevebilir. O halde

kendimizi nasıl tanıyacağız sorusunun üzerinde durmakta fayda var. Kendimizi tanımanın yolu kendimizle baş başa vakit geçirmekten geçer. Tıpkı yeni birisiyle tanışıyormuş gibi kendimizi tanıma sürecine emek vermeliyiz. Neleri seviyoruz, nelerden hoşlanmıyoruz, ne gibi durumlarda savunmasız hissediyor hangi alanlarda kendi gücümüze sahip çıkabiliyoruz.. Bütün bu soruların ve nicelerinin cevaplarına götüren bir yolculuktur esasen kendini tanıma yolculuğu.

     Düşünün, en son ne zaman kendinize “Şu anda neye ihtiyacım var?” sorusunu sordunuz? Ya da başarısızlıklarınız için kendinizi affedebilip, sınırlılıklarınıza saygı duyabildiniz. Öz şefkat, kendimize dair algılarımız ve beklentilerimizden öte olanı olduğu gibi görüp kabul edebilme anlayışını içinde barındırır. Kendimize karşı adil ve gerçekçi olmamıza yardımcı olur.  Acı veren duygular ve deneyimlerden kaçınmak yerine zorlukların ve kusurların insan yaşamının kaçınılmaz bir parçası olduğunun kabulüyle adım atabilmemizi sağlar.

     Bir öz şefkat geliştirme pratiği;

  • Rahatsız edilmeyeceğinizden emin olduğunuz sessiz bir odada gözleriniz kapalı olarak oturun.
  • Omurganızın dik olduğundan emin olun.
  • Birkaç dakika kadar nefesinize odaklanın.
  • Zihninize gelen düşüncelerin sakince geçip gitmesine izin verin. Yeniden nefesinize dönün.
  • Şimdi sizin içinde bulunduğunuz zorlu süreçten sevdiğiniz bir yakınınızın geçtiğini hayal edin. Bire bir sizinle aynı şeyleri yaşıyor. Adeta sizin yerinizde o var!
  • Ona nasıl yaklaşırdınız? Neler söylerdiniz?
  • Şüphesiz ki onun kendisini daha iyi hissetmesini sağlayacak şeyler söylemek gelmiştir içinizden.
  • Şimdi kendinizi hayal edin ve az önce yakınınıza söylediklerinizin aynısını kendinize söylemeyi deneyin.
  • Kendinize sorun “Gerçekten neye ihtiyacınız var?”.
  • Çalışmayı tamamladıktan sonra cevaplarınızı ve neler hissettiğinizi not edin.
  • Kendinize bu çalışmayı hediye ettiğiniz için teşekkür etmeyi unutmayın..

Ankara Klinik Psikolog Serra Boztaş

Ankara’da Klinik psikolog Randevusu oluşturmak için tıklayın.

Ankara Klinik Psikolog

Ankara Psikolog

Çankaya Psikolog

Çankayada Psikolog

Psikolog Ankara

Psikolog Çankaya

Hamilelik Sırasında Depresyon

Hamilelik Sırasında Depresyon

Hamilelik Sırasında Depresyon

Hamilelik, birçok kadın için heyecan verici ve özel bir dönemdir. Ancak, bu süreç sadece fiziksel değişimlerle değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel değişimlerle de doludur. Hamilelik sırasında bazı kadınlar depresyon belirtileri yaşayabilir. Hamilelik depresyonu, annenin hem kendi sağlığını hem de bebeğinin sağlığını etkileyebilecek ciddi bir durumdur. Bu makalede, hamilelik sırasında depresyonun nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri detaylı bir şekilde ele alınacaktır.


Hamilelik Depresyonu Nedir?

Hamilelik sırasında ortaya çıkan depresyon, duygusal dalgalanmaların, hormon değişikliklerinin ve yaşam stresi gibi etkenlerin bir sonucu olarak gelişebilir. Klinik olarak “antenatal depresyon” olarak adlandırılan bu durum, gebelik sürecinde bir kadının uzun süreli üzüntü, umutsuzluk ve ilgisizlik hissetmesine neden olabilir.

Bu tür depresyon, doğum sonrası depresyonundan (postpartum depresyon) farklıdır çünkü belirtiler doğumdan önce başlar. Ancak doğum sonrası depresyon riskini de artırabilir.


Hamilelik Sırasında Depresyonun Nedenleri

Hamilelik depresyonunun ortaya çıkmasına neden olan birkaç faktör vardır:

  1. Hormonal Değişiklikler: Hamilelik sırasında östrojen ve progesteron hormonları önemli ölçüde değişir. Bu hormonal değişimler, beyindeki kimyasal dengeyi etkileyerek depresyona yol açabilir.
  2. Genetik Faktörler: Ailede depresyon geçmişi olan kadınların hamilelik sırasında depresyon yaşama riski daha yüksektir.
  3. Stres ve Kaygı: Bebekle ilgili sağlık endişeleri, mali durum, doğum korkusu gibi faktörler hamilelik sırasında depresyon riskini artırabilir.
  4. Sosyal Destek Eksikliği: Eş, aile veya arkadaş desteğinin eksikliği, depresyonu tetikleyen faktörlerden biridir.
  5. Önceki Depresyon Geçmişi: Daha önce depresyon teşhisi konmuş bireylerin hamilelik sırasında depresyon yaşama olasılığı daha yüksektir.
  6. İlişki Sorunları: Eş veya aile üyeleriyle yaşanan problemler, hamilelik sürecini daha zor hale getirebilir.

Hamilelik Sırasında Depresyonun Belirtileri

Depresyon, hamilelik sürecinde farklı belirtiler gösterebilir. En sık görülen belirtiler şunlardır:

  • Sürekli Üzgün Hissetme: Günlerce veya haftalarca süren derin üzüntü hali.
  • İlgi Kaybı: Daha önce keyif alınan aktivitelere karşı ilgisizlik.
  • Aşırı Yorgunluk ve Enerji Eksikliği: Hamilelik sırasında normalden daha fazla yorgun hissetmek depresyon belirtisi olabilir.
  • Uyku Sorunları: Aşırı uyuma veya uyuyamama.
  • İştah Değişiklikleri: Aşırı yemek yeme veya yemek yememe isteği.
  • Kendini Değersiz Hissetme: “İyi bir anne olamayacağım” gibi düşünceler.
  • İrritabilite ve Sinirlilik: Küçük olaylara aşırı tepki verme.
  • İntihar Düşünceleri: Depresyonun ileri seviyelerinde kişinin kendine zarar verme düşüncelerine sahip olması.

Hamilelik Sırasında Depresyonun Riskleri

Tedavi edilmediğinde, hamilelik depresyonu hem anne hem de bebek için ciddi sonuçlar doğurabilir:

  • Düşük Doğum Ağırlığı: Anne karnındaki stres ve depresyon, bebeğin gelişimini olumsuz etkileyebilir.
  • Erken Doğum Riski: Araştırmalar, hamilelik sırasında depresyon yaşayan kadınların erken doğum yapma olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir.
  • Doğum Sonrası Depresyon Riski: Hamilelikte depresyon yaşayan kadınların doğum sonrası depresyon riski daha fazladır.
  • Bağlanma Sorunları: Depresyon, anne ve bebek arasındaki duygusal bağlanmayı zorlaştırabilir.

Hamilelik Depresyonu Nasıl Tedavi Edilir?

Hamilelik sırasında depresyon tedavi edilebilir bir durumdur ve birçok farklı yöntemle yönetilebilir.

1. Psikoterapi (Konuşma Terapisi)

Bireysel terapi veya bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi yöntemler depresyonu yönetmede etkili olabilir. Terapi, olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmeye ve başa çıkma becerilerini geliştirmeye yardımcı olabilir.

2. Sosyal Destek

Aile ve arkadaş desteği, depresyonla baş etmede büyük bir fark yaratabilir. Eş desteği, özellikle hamilelik sürecinde annenin kendini daha güvende hissetmesini sağlar.

3. Meditasyon ve Rahatlama Teknikleri

Yoga, meditasyon ve nefes egzersizleri gibi teknikler, stresin azalmasına ve ruh halinin iyileşmesine yardımcı olabilir.

4. İlaç Tedavisi

Bazı durumlarda, doktorlar hamilelik sırasında güvenli olduğu bilinen antidepresan ilaçları önerebilir. Ancak, ilaç kullanımı mutlaka bir uzman kontrolünde olmalıdır.


Sonuç

Hamilelik sırasında depresyon yaygın bir durumdur ve ihmal edilmemesi gereken bir ruh sağlığı sorunudur. Erken teşhis ve uygun tedavi yöntemleri ile bu süreç daha sağlıklı bir şekilde yönetilebilir. Eğer siz ya da bir yakınınız hamilelik depresyonu belirtileri gösteriyorsa, bir uzmandan destek almak çok önemlidir.

Daha fazla bilgi ve profesyonel destek almak için Ankara Uzman Terapi web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Ankara’da deneyimli bir psikolog ile görüşerek bu süreci daha sağlıklı bir şekilde yönetebilirsiniz.

 

Aile Terapisi Nedir?

Mükemmeliyetçilik ve Erteleme Davranışı

Neden başlayamıyorum? Neden devam edemiyorum?

Başladığınız her şey yarım mı kalıyor yoksa hep bir başlama isteği içinde olup hiçbir zaman harekete geçemiyor musunuz? Yeni bir dil öğrenmek, zararlı alışkanlıkları terk etmek, spora başlamak, bir hobi edinmek gibi gerçekten istediğiniz ve size iyi geleceğini bildiğiniz bütün kararları almayı bahaneler üreterek geçiştirmenizin altında mükemmeliyetçilik ve erteleme davranışı yatıyor olabilir.

     Mükemmeliyetçilik en kısa haliyle kusursuza ulaşma arzusu olarak tanımlanabilir. Bu arzu bireylerin kendilerine ulaşılması imkansız ve gerçekçi olmayan hedefler koymalarına yol açar. Mükemmeliyetçi karakter özelliklerine sahip olan bireyler bu hedefleri koyarken kendi sınır ve ihtiyaçlarını gözetmediklerinden ve kendilerine hata yapma şansı tanımadıklarından dolayı tükenmişlik, depresyon ve kaygı gibi bir takım sorunla karşı karşıya kalabilir.

Mükemmeliyetçi karakter özellikleri;

 

  • Hata yapmaktan ve başarısız olmaktan korkmak ve bu nedenle yapılacakları ertelemek,
  • Başarılarını görmemek/ yaptıklarının yeterince iyi olmadığını düşünmek,
  • İltifatları kabul edememek,
  • Aşırı plan yapmak,
  • Karar vermede güçlük çekmek,
  • “-meli,-malı” kalıplarını çok sık kullanmak..

 

     Toplumda genellikle pozitif olarak algılanan mükemmeliyetçilik kavramı aslında bireylerin hayatında büyük bir stres yaratır. Kendilerine ve çevrelerine karşı katı bir tutum içinde olan mükemmeliyetçi kişilerin beklentileri sıklıkla gerçek üstüdür ve tatmin edilemez. “Ya hep ya hiç” bakış açısına sahip mükemmeliyetçi kişiler mükemmel olmayacaksa hiç olmasın diye düşünerek yapmak istediklerini sürekli olarak erteler yada yarım bırakırlar. Bu erteleme davranışı geçici bir rahatlama duygusu yaratsa bile daha sonra suçluluk, utanç ve endişeye dönüşür.

     Mükemmeliyetçilik ve erteleme davranışını bırakmak için;

  1. Mükemmeliyetçiliği tanımak ve kabul etmek; mükemmele ulaşmayı amaçladığınız alanları belirleyin. Örneğin; iş, sağlık, temizlik, spor..
  2. Kendi sınırlarınızın ve ihtiyaçlarınızın farkında olmak; kendinize bir hedef koyarken gerçekçi ve ulaşılabilir olmasına dikkat edin. Bir davranışı alışkanlık haline getirmenin yolu her gün o davranışı tekrar etmektir. Örneğin hedefimiz sporu alışkanlık haline getirmek olsun. Bunun için başlangıçta her gün 2 saat spor yapma kararı gerçekçi ve ulaşılabilir değildir. Bunun yerine bizi zorlamayacak şekilde sadece 20-30dk ile başlamak daha uygun olacaktır. Bu sayede kararlılıkla devam edebiliriz.
  3. Sürecin keyfine varmak; sonucunu düşünmek yerine sadece içinde bulunduğunuz ana bütün dikkatinizle yönelin. Unutmayın gerçek olan tek şey şu andır. Mükemmel sonuca ulaşmak sadece gelişmeyi engeller.
  4. İnsan olduğunuzu hatırlamak; hata yapmak insan olmanın doğasında vardır. Hatalarımız sayesinde gelişir ve öğreniriz.
  5. Başarıları onurlandırmak; hedefinize ulaşma yolunda büyük-küçük, önemli-önemsiz olarak sınıflandırmadan her adımınızı kutlayın. Kendi kendinize teşekkür edin.

Ankara Psikolog Randevu Oluşturmak İçin Aşağıdaki butona tıklayabilirsiniz.

Ankara Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) Nedir?

Ankara Okb Psikolog

Ankara Okb Psikolog Nedir?

Ankara Okb Psikolog arayışınızda sizlere yardımcı olabiliriz.Obsesif kompulsif bozukluk yani kısaca OKB, şiddetli anksiyete ve tekrarlayan davranışlarla karakterize bir zihinsel sağlık durumudur. Pek çok insan bozukluğun ne anlama geldiğini bilse de, çok az insan onun gerçekte ne olduğunu anlıyor. Obsesif kompulsif bozukluk, tartışılması kolay bir konu değildir, ancak dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen bir durumdur. Obsesif kompulsif bozuklukla ilgili temel sorun, günlük yaşamda ciddi sorunlara neden olmasıdır. Bu sorunlar, utanç verici sosyal etkileşimlerden maliyetli hastaneye yatışlara kadar uzanmaktadır. Bu rahatsızlıkla mücadele etmenin en iyi yolu, uyarı işaretlerinden haberdar olmak ve hemen bir doktora görünmektir.

 

 

OKB, hastanın müdahaleci olarak deneyimlediği tekrarlayan düşünceler, korkular veya görüntülerle karakterizedir. Düşünceler veya görüntüler, bozukluğu olan kişinin endişeli veya korkmuş hissetmesine neden olabilir. Ayrıca kişinin hızlı kalp atışı veya mide bulantısı gibi fiziksel semptomlar yaşamasına neden olabilirler. Bu düşünceler veya görüntüler, kişinin temel inançları ve değerleri ile uyumlu olmadığı için araya girici ve istenmeyen olarak deneyimlenir. Obsesif-kompulsif bozukluğu olan bir kişi, bu düşünceleri veya görüntüleri zihninde tehditkâr bir varlık olarak deneyimler ve şiddetli kaygı ve korkuya neden olur.

OKB, kişinin günlük yaşamını aşırı derecede bozabilir. Örneğin, bozukluğu olan biri, evini veya ofis alanını aşırı derecede temizleyebilir ve ayrıntılar ve görünümlerle aşırı derecede ilgili olabilir. Ayrıca küçük hatalar yaptıkları için kendilerini sürekli eleştiren mükemmeliyetçi olabilirler. Bu sürekli özeleştiri, bazı durumlarda depresyona ve hatta intihar düşüncelerine yol açabilir. Kaygıyı azaltmak için, bozukluğu olan kişiler genellikle belirli kuralları veya rutinleri izleyerek duygularını boğmaya çalışırlar. Örneğin, belirli nesneleri tekrar tekrar sayabilir veya belirli görevleri çok yavaş gerçekleştirebilirler. Bu ritüeller veya diğer zihinsel rutinler o kadar kökleşmiş olabilir ki kırılmaları imkânsız hale gelebilir.

Obsesif-kompulsifleri olan bazı insanlar, düşünce kalıplarının normal düşünceden ne kadar farklı olduğunu anlamakta zorluk çekse de diğerleri bu semptomları hiç yaşamazlar. Ek olarak, obsesif-kompulsif bozukluk teşhisi konan tüm insanlar günlük işlevsellikte sorun yaşamazlar; birçoğu, kendilerini kişisel olarak etkileyen sorunlar olmadan mutlu ve üretken bir hayat sürüyor. Bununla birlikte, her obsesif-kompulsiftik vakası farklıdır ve uygun bir tedavi planı belirlemek için bireysel teşhis gerektirir.

Obsesif-kompulsiftik, bir kişinin günlük yaşamını son derece rahatsız edici olabilse de kişisel ilişkiler üzerinde her zaman olumsuz etkileri yoktur. Çoğu insan obsesif-kompulsiflerin kendilerini nasıl etkilediğinin farkında olmasa da sendromun yan etkilerinden dolayı kişisel ve mesleki yaşamlarında sorunlar yaşayabilirler. Bu rahatsızlıkla mücadele etmenin en iyi yolu, uyarı işaretlerinin farkında olmak ve iyileşme sürecine başlayabilmeniz için hemen bir psikoloğa görünmektir.

Ankara Okb Psikolog randevu almak için aşağıdaki link’e tıklayabilirsiniz.

Sağlıklı Bir İlişkiyi Nasıl Anlarız

Sağlıklı Bir İlişkiyi Nasıl Anlarız

Sağlıklı Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

İlişkimiz bizi mutlu ediyor ve hayatımızda sırtımızı dayayabileceğimiz, güvenebileceğimiz bir insan var ise hayatta bizden mutlusu yoktur. Karşılıklı güven ve birbirimiz hakkındaki düşüncelerimizi özgürce paylaşabilmek mutlu ve sağlıklı bir ilişki nin en temel gereksinimleridir. Eğer ilişkimizi arada sırada sorguluyor, şüpheler duyuyor, kendimizi bazı konularda rahatsız ve engellenmiş hissediyorsak, bu bizim için sağlıklı olmayan bir ilişkide olduğumuzun göstergeleri olabilir. Dilerseniz biraz doğru bir ilişkide olup olmadığımıza göz atalım.

  1. Yaşadığımız ilişkide korku hissetmiyorsak

Bu bağlanma korkusu da olabilir, karşımızdakinin bize bir şekilde zarar verebileceği korkusu da. Eğer ilişkimizde güven hissi varsa ve hem bağlanmaktan hem de bu kişinin bize bir zarar verebileceğinden çekinmiyorsak doğru bir ilişki yaşıyoruz diyebiliriz.

  1. İlişkiyi saklama gereği hissetmiyorsak

Sağlıklı  bir ilişki de taraflar beraber oldukları kişiyi ve ilişkilerini gizleme gereği hissetmez. Özgürce aileleriyle, arkadaşlarıyla hatta dünya ile paylaşmak isterler. Bizim ilişkimiz de böyle mi yoksa taraflar ilişkilerini saklamaya mı çalışıyorlar buna bakmak gereklidir.

  1. Birbirinden sır saklama gereği duymamak

Eğer ilişkimizde birbirimizden sakladığımız önemli sırlar varsa bu ilişkinin doğru olmadığının önemli bir göstergesi olabilir. Sağlıklı bir ilişki lerde taraflar birbirlerinden bir şeyler gizlemek şöyle dursun, aksine, birbirlerine olabildiğince açık ve dürüst olmaya çalışırlar. 

  1. Birbirini gizlice takip etmeye çalışmamak

Doğru ve sağlıklı ilişkilerde, iki taraf da birbirine karşı açık ve dürüst olacağından, birbirlerini gizlice takip etmek zorunda hissetmezler. İlişkinizde karşı tarafın sizden sakladıkları olduğunu düşünüyor ve onu yakalama arzusu hissediyorsanız bazı şeyler gerçekten yanlış demektir. Aynı şekilde sizin de karşınızdakinin arkasından çevirdiğiniz dolaplar olmamalıdır.

  1. Kendinizi karşınızdaki kişiden üstün görmemek

“Davul bile dengi denginedir” sözü ilişkiler için genellikle geçerlidir. Sosyal, ekonomik, entelektüel ve eğitimsel farklar olsun, ailevi farklılıklar olsun, kişisel ilişkilerde bir yere kadar tolere edilebilirler. Duyduğunuz aşkın etkisiyle bir süre görmezden geldiğiniz bu farklar, çatışmalar ve anlaşmazlıklar başladığında su yüzüne çıkar. Arada derin ve aşılamaz farklılıklar var ise, bu eninde sonunda ilişkinin parçalanmasına yol açabilir. 

  1. İlişkide olduğunuz kişinin başarılarını kıskanmamak

İlişkilerde en önemli gereksinimlerden biri de, kişilerin birbirlerinin başarılarını desteklemeleri ve her zaman daha iyisine ulaşmalarını içten bir şekilde dilemeleridir. Eğer ilişkinizde birbirinizin daha başarılı olmasını istiyor ve bu konuda birbirinize elinizden gelen desteği verebiliyorsanız sağlıklı ve doğru bir ilişkidesiniz diyebiliriz. Gerçekten birbirini seven insanlar, birbirlerinin başarılarına sevinir ve daima birbirlerini desteklerler.   

  1. Anlaşmazlıkları o anda çözmeye çalışmak

Her sağlıklı ilişkide sorunlar ve anlaşmazlıklar da olur. Önemli olan bu sorunları biriktirmemek, ertelememek, o anda konuşup, tartışıp üstesinden gelebilmektir. Ertelenen, sonraya bırakılan sorunlar zamanla birikir ve haddinden fazla artarlar. En sonunda taraflar birbirlerine patlayarak ilişkiye onarılamaz zararlar verebilirler. Siz de sorunlarınızı o anda konuşup giderebiliyorsanız, sonraya atmıyorsanız doğru bir ilişkide olduğunuzu söyleyebiliriz.

  1. Doğru iletişim kurabilmek

İlişkilerde doğru şekilde iletişim en önemli etkendir. Doğru iletişim; tarafların birbirleri hakkındaki memnuniyetlerini ve memnuniyetsizliklerini yüz yüze konuşabildikleri ortamlar yaratabilmelerinde yatar. Her iki taraf da birbirlerini dinlemeye gönüllü ise, kimse kimseyi manipüle etmeye çalışmıyor, gerçekten sorunları anlamaya ve çözmeye uğraşıyorsa o ilişkinin doğru ve sağlıklı olduğundan söz edebiliriz.

  1. Farklılıklara saygı göstermek

Her insan birbirinden farklıdır. Herkesin farklı bir yetiştirilme tarzı, farklı bakış açıları ve değerleri olması normaldir. Eğer arada uçurumlar yoksa ve ortak noktalarda buluşulabiliyorsa bu, ilişkiyi yürüten unsur olacaktır. Her durumda kendimizi karşımızdakinin yerine de koyarak düşünmeli ve onun bakış açısını da anlamaya çalışmalıyız. Bize kabul edemeyeceğimiz derecede ters gelen durumlar haricinde ortak anlaşma noktaları bulabiliyor isek, o ilişkinin doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz.

  1. İlişkide kendimizi kaybetmemek

Bu ilişkilerde en çok zorlanılan unsurlardan biridir.  Özellikle ilişki çok iyi gidiyorsa, çoğunlukla kişiler ilişkinin baş döndürücü temposuna kapılıp kendilerinden vazgeçerler. Bu, arada sırada iyi gelse de, hiçbir zaman hobilerinizden, hayatınızdan, ilişkiniz dışındaki meşguliyetlerinizden tamamen vazgeçip kendinizi ilişkiye aşırı kaptırmamanız gerekir. Siz kendi kendinize bir bireysiniz ve ilişkiniz hayatınızın mutluluk verici bir parçası. Bunu asla unutmamalısınız. Her iki taraf da ilişkide kendinden vazgeçmek zorunda kalmadan birbirlerine sevgi ve mutluluk içinde sarılabiliyorsa bu ilişkinin doğru bir ilişki olduğundan söz edebiliriz.

İlişki, Çift terapisi için uzman Psikolojik Danışman  Emine Toklu Başkak için randevu oluştur.

Ankara Psikolog 

 Ankara Klinik Psikolog

Ankara Aile Danışmanlığı

Sinema Terapi

SİNEMA TERAPi

 

Sinema sanatı, kullanılan birçok teknik yardımı ile insan yaşamına ve hayallerine dair her şeyi içinde barındıran, bizi adeta bize geri yansıtabilme gücüne sahip gerçeğe en yakın sanat türüdür. Görsel ve işitsel yönü ile insan üzerinde derin etkiler bırakan sinema sanatının saldırgan davranışların ortaya çıkmasında etkili olduğu bilinmektedir. Ancak filmlerin insan üzerinde bu yönde bir etkisinin olması aslında iyileşme yolunda da kullanılabilecekleri anlamına gelmektedir.

Kendimizi filmlerde bulmak.. Sinema Terapi

Read more

İlişkilerde Cinsel İletişim

İlişkilerde Cinsel İletişim

İlişkilerde Cinsel İletişim

Cinsellik Nedir;? Bir ilişkiyi oluşturan tüm etmenleri domino taşları olarak düşünelim.  Bu domino taşlarını; sevgi, saygı, iletişim, sadakat, güven, cinsellik, hoşgörü, merhamet, bağlılık gibi sıralayabiliriz. Herkes ilişkisine, partnerine göre bu domino taşlarına eklemeler yapabilir. Domino taşlarını ard arda sıralayalım. Bir tanesinin bile yıkılması, tüm ilişkide tahribata sebep olur. İşte bu taşlardan biri olan cinsellik hakkında konuşalım.

Cinsellik Nedir?

Cinsellik, temel ve doğal bir insan gereksinimidir. Su içmek, yemek yemek kadar hayati bir ihtiyaçtır. Bireyin fiziksel, psikolojik ve sosyal yaşamının önemli bir bileşenidir. Cinsellik; sevilmek, mutlu olmak, hoşgörü, değerli hissetmek, doyum, haz, güven ve koşulsuz kabuldür.

İlişkilerde Cinsel İletişim Nedir?

Cinsel iletişim, iletişimin boyutlarından biridir. Bu nedenle öncelikle çiftler arasında iletişimin olumlu, güçlü, açık ve etkili olması gerekir. İletişimin, anlamak ve anlaşılmak kanalı cinsel iletişimin de kaderini belirler. Fakat yanlış anlaşılmalar, cezalandırma, öfke, kırgınlık, alınganlık, cinselliğin net bir şekilde konuşulmaması, yanlış iletişim kalıpları, cinsellikle ilgili mitler gibi faktörler cinsel iletişimi olumsuz olarak etkileyebilmektedir.

Cinsel İletişimin Arttırılması İçin;

  • İletişimde ”sen” dili yerine ”ben” dilini kullanın.
  • Taktir ve teşekkür ifadelerinizi zenginleştirin.
  • Beklentilerinizi ve fantezilerinizi açık bir şekilde dile getirin.
  • Cinsel isteklerinizin bir listesini yapın. Gerekirse her gün birini uygulayın.
  • Birbirinizi tanımak için sorular listesi hazırlayın ve bunları uygulayın.
  • İlgi-davranış listesi oluşturun.
  • Ayna egzersizleri ile bedenlerinizi tanıyın.
  • Birbirinize dokunma kuralları oluşturup her defasında duygu ve düşüncelerinizi ifade edin.

 

Psikolojik Danışman & Aile Danışmanı

Emine TOKLU BAŞKAK

Aile Dizimi Nedir?

Aile Dizimi Nedir?

Aile Dizimi Nedir Ve Nasıl Yapılır?

Son yıllarda çok konuşulan ve gündemde olan bir konu olan aile dizimi nedir ve nasıl yapılır hakkındaki bilgileri sizler için hazırladık.

Aile dizimi kişinin geçmişte yaşamış ailesi ve köklerinden gelen farkında olmadan alıp kabul ettiği ve hayatında etkili olan genellikle olumsuz durumları ortaya çıkaran bir psikoterapi çalışmasıdır.

Bu çalışma büyük derinliği olan aslında insanlık deneyiminin kendisini anlatan bir çalışma olarak kabul edilmektedir.

Çalışma hakkında birçok bilgi ve uygulama bulunmasının yanında aile dizimi aslında insanlık deneyimini tam olarak ortaya çıkarak ve kişinin kendi hikayesine dışarıdan bakabileceği bir yöntemdir.

Aile Dizimi Neden Yapılır?

Aile dizimi psikolog aile psikolog çift terapisi ümitköy ergen psikolog ankara ergen psikolog
psikolog

Aile dizimi kişinin hayatında tekrarlayan ve nedenini tam olarak bilemediği durumlar ile ilgili yapılan bir uygulamadır. Genellikle ilişki problemleri, para problemleri gibi sorunların kaynakları aile dizimi ile bulunmaktadır.

Kişinin bu tür problemleri yaşamasına neden olan geçmişte ailesinin yaşamış olduğu göçler, kürtajlar, düşük bebekler, anne veya babanın yaşamış olduğu göçler, bir yerden başka bir yere gitmek zorunda kalmak gibi durumlar yer almaktadır.

Aile dizimi yaptırmak isteyen kişi kendisi hayatındaki çıkmazları ve tekrar eden sorunları fark ederek bu yöntemi isteyerek katılabildiği gibi bazı kişilerinde merak ettikleri için bu dizimi yaptırmaları mümkün olmaktadır.

Aile Dizimi Nasıl Yapılır?

Aile dizimi yapıldığında kişi kendinden kısaca bahseder ve hayatında tekrarlayan sorunlarını dile getirir. Daha sonra yönlendiren yani dizimi kolaylaştırma görevini üstlenen kişi sorunları dinledikten sonra kişiyi daha önce hiç tanımadığı bir gruba yönlendirerek bu grup içerisindeki kişilerden kendi hikayesine göre temsil edilen durum için kişileri kaldırması söylenir. O kişide seçtiği kişileri kaldırarak alana dizer. Bu sırada kişi kendi zihnindeki fotoğrafı sunmaktadır.

Bunun için kişinin alan oluştururken gruptaki kişileri kendi seçmesi ve alana yerleştirmesi oldukça önemlidir.

 

Böylelikle o konuya dair ya da o kişiye ve o ilişki bitimine dair bu fotoğrafı görülür ve kişi de görür. Çünkü bu çalışmayı gerçekleştiren bu çalışmaya yaptırmak isteyen kişi çalışmanın içerisine dahil olmaz. Buradaki en mucizevi şey de kişinin kendi zihnindeki fotoğrafı sandalyede oturup dışarıdan izleme fırsatı elde etmiş olmasıdır.

Bu duruma dışarıdan bakma ve şahitlik etmek adı verilmektedir. Bu şahitlik sonrasında da kişinin çalışma içerisindeki sorunların çözümlemesi sağlanmaktadır. Artık bu şahitlikten sonra o fotoğrafın sadece kişinin zihninde olduğunun farkındalığı sağlanarak problemleri çözümlenmiş olmaktadır. Bu aşamada çözüm kendiliğinden gelmektedir.

 

Aile dizimi çalışmasında bütünün bir düzenimi vardır ve o düzende orada akmaya başlar ve rahatlama olur. Çözümün olduğunu ise kişinin duygularının açığa çıkmasından, ağlama veya derin bir oh çekmesinden anlamak mümkündür.

 

Aile dizimi aslında insan olarak herkesin başka hikayeler yaşasa da benzer duygulara sahip olduğunu ve her insanın yaşamın özüne katkı sunduğunu gösteren bir yöntemdir. Bu yöntem sonucunda çözümlemelerin kendiliğinden olduğu ve bir türlü ilerleme kaydetmeyen sıkışmış enerjilerin akmaya başladığı ve insanın bunların etkisiyle daha hızlı rahatladığı görülmektedir.

 

Çift ve Aile Terapisi için psikolog tercihi yaparak randevu oluşturabilirsiniz.

 

ankara-psikoterapi-merkezi-psikolog-serra-ekin-sonmez-uzman-psikolog-ergen-psikolog

Psikoterapi Nedir?

   Depresyon için Psikoterapi

    Kısaca “terapi” olarak adlandırılan psikoterapi kelimesi aslında çeşitli tedavi tekniklerini içerir. Psikoterapi sırasında, depresyonu olan bir kişi, kişinin depresyonu tetikleyebilecek faktörleri tanımlamasına ve üzerinde çalışmasına yardımcı olan lisanslı ve eğitimli bir ruh sağlığı uzmanıyla görüşür. Bazen bu faktörler, depresyonu tetiklemek için beyindeki kalıtım veya kimyasal dengesizliklerle birlikte çalışır. Depresyonun psikolojik ve psikososyal yönleriyle ilgilenmek, tıbbi nedenini tedavi etmek kadar önemlidir.

Psikoterapi depresyona nasıl yardımcı olur?

Psikoterapi kişinin;

  • Depresif durumuna katkıda bulunan davranışları, duyguları ve fikirleri anlamasına,
  • Depresyonlarına katkıda bulunan ve bu sorunların hangi yönlerini çözebileceklerini veya çözebileceklerini anlamalarına yardımcı olan önemli bir hastalık, ailede ölüm, iş kaybı veya boşanma gibi yaşam sorunlarını veya olaylarını anlaması ve tanımlamasına,
  • Hayatta kontrol ve zevk duygusunu yeniden kazanmasına,
  • Başa çıkma tekniklerini ve problem çözme becerilerini öğrenmesi konusunda yardımcı olur.

Terapi türleri nelerdir?

Terapi, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli biçimlerde verilebilir:

 

Bireysel: Bu terapi sadece hastayı ve terapisti içerir.

Grup: Terapiye aynı anda iki veya daha fazla hasta katılabilir. Hastalar deneyimlerini paylaşabilir ve başkalarının da aynı şekilde hissettiğini ve aynı deneyimleri yaşadığını öğrenebilir.

Evlilik/çiftler: Bu tür terapi, eşlerin ve partnerlerin sevdiklerinin neden depresyonda olduğunu, iletişim ve davranışlarda hangi değişikliklerin yardımcı olabileceğini ve başa çıkmak için neler yapabileceklerini anlamalarına yardımcı olur.

Aile: Aile, depresyonu olan kişilerin iyileşmesine yardımcı olan ekibin önemli bir parçası olduğu için, aile üyelerinin sevdiklerinin neler yaşadığını, kendilerinin nasıl başa çıkabileceğini ve yardım etmek için neler yapabileceklerini anlamaları bazen yardımcı olabilir.

Terapiye yaklaşımlar

Terapi aile, grup ve bireysel gibi farklı formatlarda yapılabilse de, ruh sağlığı uzmanlarının terapi sağlamak için alabileceği birkaç farklı yaklaşım da vardır. Hastayla depresyonu hakkında konuştuktan sonra, terapist, depresyona katkıda bulunduğundan şüphelenilen altta yatan faktörlere dayanarak hangi yaklaşımın kullanılacağına karar verecektir. Bunun yanı sıra, en yaygın kullanılan terapi yöntemi Bilişsel Davranışçı Terapidir.

 

Depresyon için Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel davranışçı terapi, depresyonu olan kişilerin kendileri ve çevrelerindeki dünya hakkında sahip oldukları yanlış algıları belirlemelerine ve değiştirmelerine yardımcı olur. Terapist, hastaların kendileri ve başkaları hakkında yaptıkları hem “yanlış” hem de “doğru” varsayımlara dikkat çekerek yeni düşünme yolları oluşturmalarına yardımcı olur.

Bilişsel davranışçı terapi en çok;

  • Depresyonu tetikleyen ve sürdüren şekillerde düşünen ve davranan kişiler,
  • Tek tedavi olarak veya antidepresan ilaç tedavisine ek olarak hafif ila orta derecede depresyonu olan kişiler,
  • Antidepresan ilaç almayı reddeden veya alamayanlar kişiler,
  • Hangi yaşta olursa olsun herhangi bir acı, sakatlık veya kişilerarası sorunlara neden olan depresyona sahip olan kişiler için uygundur.

 

Klinik Psikolog Aksanur BAYIRKAN

 

Randevu oluşturmak için form’umuzu doldurabilir veya bizlere 0552 878 12 11 numarası üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

psikolojide otonomi ne demek

Psikolojide Otonomi Ne Demek?

Psikolojide Otonomi Ne Demek? – Kişisel Bağımsızlığın Psikolojik Temelleri Psikolojide otonomi, bireyin kendi seçimlerini …

insanlara güvensizlik

İnsanlara Güvensizlik Neden Olur?

İnsanlara Güvensizlik Neden Olur?  İnsanlara güvensizlik, bireyin diğer kişilerin niyetlerine, davranışlarına veya …

psikolojide kararsizlik ne demek

Psikolojide Kararsızlık Ne Demek?

Kararsızlık, bireyin seçenekler arasında seçim yapmakta zorlanması, karar verme sürecinin uzaması ve sonuç olarak …