Etiket: <span>ankara psikolog</span>

Çocuk Yetiştirirken Dikkat

ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

 

Çocuk lar, önce ailede ondan sonra ise arkadaş çevresi ve okulda büyürler. Bir çocuğu dünyaya getirmek kadar o çocuğu büyütebilmekte önemlidir. Çocuklar çevreye göre şekillenirler. Etraflarında olup biten çoğu şeye zaman içinde alışırlar ve davranışlarını, üsluplarını bu şekilde belirlerler. Çoğu anne çocuğunu iyi bir şekilde büyütmek ister fakat her zaman bunu beceremeyebilirler. Şimdi özellikle dikkat etmeleri gereken yerlerden bahsedelim.

 

  • Aile içindeki konuşma ve hitap şekli çok önemlidir.

Eğer ki bir ailede yüksek ses ile tartışmalar oluyorsa veya aile içinde argo kelimeler sıkça gün yüzüne geliyorsa, o çocuğun bu olaylara şahit olupta argo kelime kullanmamasını kimse bekleyemez. Bu nedenle çocuğun olduğu ortamda bu tarz hareketler gösterilmemelidir. Özellikle şiddet ve argonun bulunmadığı bir ortamda büyütülmesi gerekiyor.

  • Çocuğunuz ailede ne görmekte ise dışarıya da onu yansıtır.

Bir çocuk, anne babasız büyürse o çocuğun yaş aldıkça nasıl biri olacağını kimse tahmin edemez. Fakat bir çocuk sevgi ve mutluluğun ön planda olduğu bir yerde yetişmiş ise o çocuğun az çok nasıl biri olacağı tahmin edilebilir. Yani demek istediğim bir çocuk doğurduysanız ve eğer onu düzgün yetiştirmeyi umut ediyorsanız bu sizin elinizdedir.

Çocuk Yetiştirirken Dikkat
Çocuk Yetiştirirken Dikkat
  • Eğer ki çocuğunuzu disiplin içinde yetiştirmek istiyorsanız ona her şeyin yeteri kadarını göstermeyi deneyin

. Mesela en sevdiği oyununun belli bir süreye tabi tutulması, bunu yaparken aynı şeyi çocuğunuz sadece iyi olduğu şeylerde değilde kötü şeylerde de sınırlandırabileceğinizi gösterin.Hiçbir çocuk, istisnalar hariç, ödev yapmaktan keyif almaz. Çalışmanın bile beyini dinlendirmek amacıyla bile olsa sınırı olabilmelidir. Bu şekilde her şeyi yetecek kadar uygularsanız disiplinli bir çocuk yetiştirmek için tohumları atmış olursunuz. Fakat eğer çocuğunuzu mutlu bir aile ortamında huzurla yetiştirmek istiyorsanız, o çocuğa istediği her oyuncağı alarak bunu yapamazsınız. Bir süre sonra bu oyuncaklardan da sıkılacak ama ona her koşulda güvendiğinizi ona hissettirirseniz bu onu mutlu edecektir. Bazı babalar veya anneler, kendi ailelerinden görmedikleri için çocuklarına nasıl sevgi göstereceğini bilmez ya da bunu yansıtmayı beceremezler. Çocukların kalbi, güneş gören çiçeğe benzer, güneş gören çiçek nasıl canlanıyorsa onların kalbide sevgi gördüklerinde bu şekilde olmaktadır. Sevgi göstermek çokta zor bir eylem değildir ki. İki içten edilen güzel söz ve dertlerini dinleyip çare bulmak veya bulacağını hissettirmek, güven vermek için verilen küçük bir sarılıştan ibarettir. Çocuklarınız bir hata yaptığında sizin vereceğiniz tepki çok önemlidir. Veya çocuğunuz bir yerden düştüğünde ağlamaya başlamadan önce size bakar eğer ki siz bir şey yok diyip gülerseniz o çocukta bunun basit bir şey olduğunu düşünür ama siz şaşırıp korku dolu gözlerle ona bakarsanız ağlama başlar. Yetişkin psikolojisiyle çocuk psikolojisi aynı olmadığı için çoğu yetişkin verdiği tepkilerin çocuğu için ne kadar önem taşıdığının farkında değildir. Çocuklarınızın her şeyine de karışmamalısınız çünkü siz istediğiniz kadar hayır ya da evet diyin o çocuk bunu deneyimleden anlayamaz.

  • Bazı şeyleri yaşamaları gerekiyor

Bırakın yaşasınlar. Çocuğunuzun bebekliğinden ergenliğine kadar birçok arkadaşı olacaktır. Siz tabiki onun arkadaş çevresine dikkat edeceksiniz fakat ona karışmak yerine gereken uyarıyı yapın kiminle karşılaşacağını bilsin. Çocuğunuzun bir hataya düşmesinden endişelenmeyin. Herkesin hata yapma payır vardır bu hayatta. Anneler genellikle çocukları kendi yaptıkları hataları yapmasınlar diye çok uğraşıyor fakat bilmiyorlar ki kendileri o hataları yapmasalar şu anda bu kadar tecrübeli veya olgun olamazlardı. Tabiki çocuklarınızı çoğu konuda dizginleyebilir veya çevreye karşı koruyabilirsiniz fakat kısıtlamamalısınız. Bırakın nasıl yaşamak istiyorlarsa öyle yaşasınlar, hata yapmaları gereken yerde yapsınlar, uçurumdan en dibe çakılmak ne demek bilsinler ki o girdikleri uçurumdan çıkmayı da başarabilsinler.

  • Çocukların en tehlikeli zamanları hayatı yavaş yavaş öğrenmeye başladıkları ergenlik çağıdır.

Çoğu genç veya çocuk için ergenlik çağı farklı şekilde geçmektedir. Bazı insanlar çok çabuk olgunlaşabilirken bazıları 25 yaşında bile hala 13 yaşına tıkılı kalmış gibi olabiliyor. Kız çocukları, erkek çocuklarına göre daha erken ergenlikten çıkmaktadır. Çocuk yetiştirmek bütün ihtiyaçlarını giderdikten sonra sokağa salmak demek değildir. Çocuğunuzun eğer erkekse kızlara karşı, kız ise erkeklere karşı nasıl davranması gerektiğini öğretmekle başlanabilir. Sadece karşı cinse değil bir erkeğin bir erkeğe ve bir kızın bir kıza karşı da nasıl yaklaşması gerektiğini, nasıl diyalog kurması gerektiğini bilmesi gerekir. Kısaca bunu bir insanın bir insana olan tutumu da diyebiliriz.

  • Çocuğunuzun asosyal bir birey mi yoksa sosyal bir birey mi olacağı da size bağlıdır.

Çocuklar özellikle ortaokula başladığında kişilikleri şekillenmeye başlar. Liseye geçerken de büyümeye başladıklarını farkederler. Yani sizin ortaokul zamanlarında çocuğa bir şeyler aşılamaya başlamanız gerekiyor, o kendine aşılamaya başlamadan. Çocuğunuza kitap okumayı alıştırabilirsiniz, çocuğunuz eğer ki bir şeyi yapmak istemiyorsa ona aynı şeyi dayattırmayı değil de sevdirmeyi deneyin, denediniz ve sevmediyse başka bir şeye geçin. Kitap okumak, zihini ve ufku genişlettiği gibi çocuğunuzun da bilge bir kişi olmasına yardımcı olacaktır. Kitap okumak sonradan da sevilebilir tabi fakat ergenliğe girmeden önce alışmaya başlamasının kendi yaşamında da büyük bir farkındalık yaratacağına emin olabilirsiniz.

  • Çocuğunuza eğer ki imkânınız varsa her şeyi tadabilmesine yardımcı olmaya çalışın.

Mesela tiyatroya götürmek gibi. Her çeşit filmi izletmek, sinemaya götürmek gibi. Sevebileceği spor dallarına onu yönlendirmek gibi. Ebeveynler olarak siz çocuğun hayatı değil çocuğun menajeri olun. Çocuğunuz zaten yaş aldıkça bir şeylere yönelecektir ya da hiçbir şeye yönelmeyecektir ama sevdiği, elbet bir şeyler olacaktır. Siz sadece ona öncü olmaya bakın. Gitar çalmayı denesin, bale yapmayı, dans etmeyi, piyano çalmayı veya yüzmeyi. Hiçbir şey bilmese bile bir şeyler bilsin ya da deneyimlemiş olsun en azından. Çocuklarınızın önünü kapatıp engellemek yerine önünü açın ki bir şeyleri deneyimleyebilsin. Eve kapatmak yerine onu dışarıya yönlendirin ki kimi sevip kimi sevmeyeceğini, kimlerin iyi kimlerin kötü olduğunu, kiminle arkadaş olabileceğini veya olmayabileceğini anlayabilsin. Bu sayede asosyal biri olmaktan da onu kurtarmış olursunuz. Asosyal olmayı seven bir çocuğunuz olabilir belki sessiz sakin ve kimseyle muhattap olmamayı tercih eden ama bu ona her zaman bir fayda sağlamaz. Çocuklarınızın seçimlerinde yardımcı olun onlar yerine seçmeyin.

Anne çocuk ilişkilerinde de baba çocuk ilişkilerinde de önemli olan çocuğa bir şeyler katabilmek, ona sevginizi ve yanınızda olduğunu hissettirebilmektir. Çocuğunuza sahip çıkmanız gerekirken bir diğer yanda hata yaptığında bunun bir hata olduğunu ona söylemeniz gerekebilmektedir görüldüğü üzere.

 

Eğer bu konuda yardım almak isterseniz Ankara Psikolog Olarak sizlere yardımcı olabilmekteyiz.

 

Ergenlik Döneminde Yanlızlaşma

ERGENLİK DÖNEMİNDE YALNIZLAŞMA: DÖNÜŞÜM

Ergenlik Nedir?

Canlı dediğimiz varlıklar sürekli olarak gelişim ve değişim sürecinde hayatlarını devam ettirirler. Değişim biz insanların vazgeçilmez bir parçasıdır. Masum bir bebek olarak dünyaya gözlerimizi açıp ardından minik adımlarla hayata tutunmaya çalışırız. Daha sonra okula başlarız çünkü bu da değişimimizin bir parçasıdır.  Yeni bilgiler edinmek, yeni bir ortama girmek, kendimizi hayatın olasılıklarına adapte etmek… aslında her biri de ne kadar güzel zamanlar öyle. Büyüdükçe fikirlerimiz de büyür, büyümek demek dönüşümümüzün eti kemiğidir. Bahsi geçen dönemden sonra ise yetişkinliğe adım atarız ve uzunca bir süre bu dönemde hapsoluruz; evet hapsoluruz diyorum çünkü günümüz koşulları tam olarak bir hapis biz yetişkinler için fakat bebekler, çocuklar, ergenler ve yaşlılar bu hapisten kendilerini sıyırmayı başarmış olanlardır.

Konumuza dönmek gerekirse diyebilirim ki bir dönem var ve en sıkıntılı devrimiz olarak tarihe kazınmıştır. İnanılır gibi değil fakat duygularımızın zirvede olduğu ve dolu dolu yaşandığı bir dönemden bahsediyorum. Ergenliğin abartılacak veya hor görülecek bir tarafı olmadığı şahsi fikrimdir. Böylesine hayata en içten duygularla bakan bireyleri izole olmuş hissettirmek biz büyüklerin yaptığı en büyük hatalardan biridir, ne var ki hatalar düzeltilmek için vardır.

 

Ergenlik Dönemi

Bildiğimiz üzere ergenlik dönemi dediğimiz kısım bizi 12-18 yaş aralığımızda yakalar ve bazen etkileri kalıcı olup bizi sevdi mi gitmek istemez. Çocukluktan kurtulup öyle gotik bir döneme adım atarız ki kendimiz bile inanamayız yaptığımız, seçtiğimiz, sevdiğimiz her şeye. Önceden de dediğim gibi en yoğunlaştığımız nokta ise duygularımızdır. Bebeklik ve çocukluk dönemi ne kadar umursamaz olsa da ve yetişkinlik ise ne kadar aşırı duyarlı olsa da ergenlik dediğimiz nokta arada kalmış nereye gideceğini kestiremeyen bir dönemdir. Kulağa içler acısı gibi gelse de, ki evet öyle aslında, bardağın dolu tarafından bakabilir veya at gözlüğü yerine pembe gözlükleri kullanmak hepimizin, özellikle de ergenlerin faydasına olacaktır. Bu yaş aralığında ki bireyler kendi özlerini tamamlamaya çalışan sefil görünümlü gayet aklı selim canlılardır. Deneyimledikleri bu dönem onları bir akıntıya sürükler ve ordan sağ salim çıkmalarını, o akıntıda kimliklerini bulmalarını ister. Görünürde bu çok zordur fakat ergenlik döneminin istediği şey, yani kimlik arayışı suyun altında değildir, etrafında ki ormanda, çiçeklerde, gökyüzünde, kısacası görmekte. Bazen çorabımızın tekini kaybederiz ve aramaya koyuluruz, gözümüzün önünde olan şeyi göremeyiz çünkü işleri zorlaştırmakta üstümüze yoktur. Kimlik arayışı da budur işte, ergenlerin kimliği bir tür oluşum sürecindedir ve ister istemez bir şekilde tamamlanan bu süreçte nasıl tamamlandığı asıl konumuzdur.

  • Hırçın tavırlar

Hırçın tavırlar, aşırı romantik bakışlar, platonik aşklar, utangaçlık ve yenilikler…bunlar ve daha fazlası diyebileceğimiz özellikler ergenlerin yaşadıkları yeni özelliklerdir. Yenilik her zaman alışılması ve bazen de kabullenilmesi zor olan bir aktivitedir. Ergenlerin de çocukluktan henüz çıkmış bedenlerinde yaşadıkları yenilikler, diğer bir deyişle gelişmeler onları bir tık hırçınlaştırmaktadır çünkü beklenmedik bu oluşumlar istemsizce olmaya başlamıştır ve birey buna engel olamamaktadır. Hırçınlığın alt sebeblerinden biri de budur. Görünüşlerine aşırı ilgili olan ergenler, bu dönemde istemedikleri veya beklendik bir şekilde meydana gelen istençleri hoş karşılayamazlar, ki bu duruma karşı çıkmak onların en doğal hakkı çünkü bedenlerinde bir devrim gerçekleşiyor ve bu bireyler buna “dur” diyemiyorlar.

  • Büyüdükleri ortamlar

Büyüdükleri ortamlar ise onların duygu durumunu etkileyen, aynı zamanda tetikleyen başlıca etkendir. Tam olarak bir oluşum süreci olan ergenlik dönemi, etrafında gördüğü, duyduğu, hissettiği bütünü girdap gibi içine çeker ve bunun pozitif veya negatif olmasıyla ilgilenmez. Özellikle de en popüler olan ne ise, bu bir nesne de olabilir bir duygu da, kendisini ona kaptırmaktan çekinmez. Her şeyi standartlaştırmak gibi bir huyu da vardır. Ergenlerle dolu bir sınıfa girdiğiniz de farklı karakterlerden bir sürü insanı görebilirsiniz fakat çok iyi ve detaylı gözlemlerseniz; aksi halde hepsi size aynı karakterde görünür. İşte yanlış olan, özellikle de eğitimcilerin yaptığı en büyük hata budur. Ergen adı altında her bir öğrenciyi aynı çatı altında birleştirmek o kadar yanlış bir harekettir ki ilerleyen dönemlerde bireyin psikolojinin bozulmasında etkili olabilir.

  • İzole Olma

Bir ergenin yalnızlaşmasının, izole olmasının birincil sebebi oluşturduğu kimliğin etrafındakiler tarafından yıkılmasıdır. Bir nevi kendisine kurduğu düzenin veya yaptığı bir evin bozulması…Duyguları incinen ergen, ciddi anlamda depresif hissedebilir çünkü tam olarak kendi seçimlerine, ilgi alanlarına, sevdiklerine göre bir dünya yaratmışken sırf bir başkası sevmedi diye bozulması ve herkesle aynı türe girmesi ergenlikte başlayan depresyon sebebidir. Sessizleşen bir birey ergenlikte sürekli incitici söylemlere maruz kalmış veya fikirlerinden ötürü aşağılanıp susturulmuş olabilir. Bir sınıfta sessiz bir öğrenciniz veya arkadaşınız varsa üstüne gitmektense onun dünyasına girip iletişime geçmek en akıllıca hareket olacaktır. Duygularını fazlasıyla yaşayan, enerji bombası bir tanıdığınız varsa ilgisizlik görmüş olma ihtimali çok yüksektir. Fark edilebilir ki iyi veya kötü duyguların uç noktalarda yaşanması ergenlik döneminde kimliğin oluşumunda bir hasar meydana geldiğini göstermektedir, aşırı sessizlik hali veya aşırı hareketlilik.

ERGENLİK DÖNEMİNDE YALNIZLAŞMA: DÖNÜŞÜM
ERGENLİK DÖNEMİNDE YALNIZLAŞMA: DÖNÜŞÜM

Ergenlik döneminde Ne Yapılmalıdır?

Ergenlik döneminde, özellikle biz büyüklerin yapması gereken en önemli şey ergenleri fikirlerinden, seçimlerinden ötürü aşağılamamak ve iletişimi dengede tutmaktır. Anne babalarımız bu süreçten geçmemiş gibi davranmayı bırakıp günümüz şartlarına göre değerlendirerek ergenlere yeni bir dünyanın kapılarını açabilir. Ebeveynler, yetişkinliğe adım atacak çocuklarını bu konuda bilinçlendirip doğru bir yolda büyütürlerse sınıf ortamında da bireyler kendilerini daha iyi hissedebilir ve sağlıklı bir yetişkinlik dönemine güvenle adım atabilirler. Unutulmamalıdır ki sağlıksız geçmiş ergenlik dönemi ilerde ciddi travmalar bırakarak kişinin hoş olmayan suçlara karışmasına sebep olur. Günümüz de haberler de duyduğumuz kadın cinayetleri, tecavüzler, hırsızlık, hayvanlara işkence etmek vs. hepsi ergenlik travmalarının birer sonucudur. Ergenlik dönemi ne abartılacak ne de hafife alınacak bir dönemdir. Ergen bireyleri kendi isteklerimiz doğrultusunda şekillendirmektense kendi alanlarında ve kendi hamurlarında yoğrulmalarını sağlamak en tabii önceliğimiz olmalıdır.

“Ergenlik, insandaki en kötü ve en iyi dürtülerin birbirleriyle savaştığı ve kişiyi ele geçirmeye çalıştığı dönemdir.”

  • Stanley Hall

 

LUNA KHAN

 

Ankara çocuk veya ergen psikolog randevusu oluşturmak için bizlere 0312 923 12 11 numarasından veya 05528781211 numaralarından ulaşabilirsiniz.

Ankara Psikolog Önerileri

İlişkide Asla Yapmaman Gereken 6 Davranış

BİR İLİŞKİDE ASLA YAPMAMAN GEREKEN 6 DAVRANIŞ

 

İlişkilerim bir türlü yolunda gitmiyor. Birbirimizi çok seviyoruz neden mutlu değiliz? Hiçbir şey hayal ettiğim gibi değil. İlişkilerimde sürekli partnerimi kendimden soğutuyorum nerede hata yapıyorum?

Merhaba ben Kübra MEŞE. Evet ! Bir ilişki her hamleni sürekli olarak düşünmeni gerektiren bir satranç müsabakası değildir. Burada haklısın. Amaa! Bu da  demek değildir ki içimizden gelen her duyguyu rahatça yansıtabiliriz. Nitekim bu sadece romantik ilişkiler için de  geçerli değildir. Anne -babamızla olan bağımızdan tutun en yakın arkadaşımızla olan ilişkimize kadar hepsinde dikkat etmemiz gereken sınırlar ve noktalar mevcuttur. Bugün bir ilişkide aslaaa yapmaman gereken 6 davranıştan bahsedeğim.

 

 1-OLMADIĞINIZ BİRİ GİBİ DAVRANMAK

 

Özellikle de ilişkinin başlarında olmadığımız biri gibi davranmaya bayılırız. Böyle davranmaktaki nedenlerimiz genellikle kendimizi gelecek muhtemel incinmelerden korumak olabilir, partnerimizi kaybetmemek olabilir, kendimizi değersiz göstermek istememe dürtüsü olabilir. Bunun için umursamaz tavırlarda bulunduğumuz olabiliyor ki fazlasıyla her detayı önemseyen biri olduğumuz halde. Verdiğimiz değeri belli etmemek  ki aslında çok değer verdiğimiz halde. ‘Ohoooo elimi sallasam ellisi’  aslında niyetimiz, söylemek istediğimiz şey ‘ beni kaybedersen seçeneğim çok bunu bil ve kıymetimi bil geç olmadan.’ Demek olduğu halde.

Örnekleri çoğaltabiliriz. Sonuç ne olursa olsun bu tavırların hepsi sana geçici bir mutluluk ve rahatlama  getirecek. Bunların sana bir koruma alanı oluşturduğunu ve kendini böylelikle koruduğunu düşünüyorsun. Ama yanılıyorsun. Sana gerçekten soruyorum. Ona değer vermediğin halde seninle bir ilişkiye devam eden , her an başka biriyle konuşma ihtimaline karşın bunu umursamayan, darlamayayım cool görüneyim diye az mesajlaştığınız halde seni merak etmeyen birinin gözünde şu an değerli olsan neye yarar? Sen onu artık sevebilecek misin? Sen zahmet etme ben cevap vereyim. Hayır!.

Bırak, sen değer vermek istiyorsan,  için için ne yaptığını , nasıl olduğunu merak ediyorsan sor, mesaj at. O buna karşılık çeşitli triplere girip geç cevap yazıyorsa, aynı değeri vermiyorsa sen değersiz olmadın. Onun değerinin ne kadar olduğunu sen anlamış oldun!. Yani sebep ne olursa olsun sen kendin olmaktan asla vazgeçme, çünkü unutma ki altının kıymetini ancak sarraf bilir.

 

2-GEREKSİZ BEKLENTİYE GİRMEK

 

Bana bir haftadır çiçek almadı. 2 yıldır beraberiz artık birbirimizin şifrelerini bilmemiz gerekmez mi? Bugünün benim için ne kadar önemli olduğunu bilmiyor mu? Dur buna ben cevap vereceğim. Hayır bilmiyor çünkü müneccin değil.

Kendine durup şunu sormanı istiyorum. Bu ilişkiden gerçekten beklentilerin neler? Ve bu beklentiler gerçekçi mi? Cevaplarını yazıp bunun üzerine başını iki elinin arasına alıp gerçekçi birşekilde düşünmeni istiyorum. Bu yeterli olacaktır.

 

3-GEÇMİŞ İLŞKİLERİMİZİN SÜREKLİ GÜNDEME GELMESİ

 

Ona doğum gününde yüzük  almışsın bana alamadın. Neden ben daha mı değersizim? Neden o daha mı güzel? ! Ona ilişkinizin birinci haftasında seni seviyorum demişsin biz beş aydır beraberiz. Bana neden demedin? Beni onun kadar sevmiyor musun?

Kulağa nasıl geliyor bu cümleler? Neden kendimizi bir başkasıyla kıyaslayıp daha değerli veyahut değersiz olduğumuza bu ölçütle karar veriyoruz? Bizi tanımlayan tek ölçüt bu mudur? Hayır. Her insan özeldir , farklıdır ve eşsizdir. Hepimiz kendimize ait bir aura taşırız. Ve bizi tanımlayan ölçüt ne bir başkasının zihninde kim olduğumuzdur, ne de toplumun bizim adımıza oluşturduğu kimliktir.

 

4-KAPATTIĞIMIZ TARTIŞMA KONULARININ TEKRAR TEKRAR AÇILMASI

 

Sen de 5 yıl önce bunu dememiş miydin?, iki yıl önce bunu yapmasaydın bugün bu olmazdı, sen onu bırak da geçen yıl ödediğin faturaları hala göstermedin?…

Onu o zaman konuşsaydın ve çözseydin. Neden bugünkü konuya dahil edip bugünkü tartışma konusunu dallandırıp budaklandırıyorsun? Sebebi geçmişte herşeyi konuşmamış olman ve içine atman. Bundan vazgeçmelisin. Ve şu an kafanda herşey netleşene dek bugünkü konunuzu konuş ve çöz. İçine sindiği anda konuyu kapat ki bu bir daha gündeme gelmesin. Ve sen de tekrar gündeme getirme.

 

5-ALTTAN ALIP İDARE ETMEK

 

Amaaan ağzımızın tadı kaçmasın şimdi. Şimdi sinirli o siniri geçsin ben onunla öyle konuşurum bir ara. Elbet o da hatasını anlar zamanla. Konu komşu ne der şimdi. Hem annemler burda şimdi rahatsız olmasınlar, üzülmesinler durduk yere.

Peki sen üzülmüyor musun? Üzülüyorsun. Ama önemli değil çünkü başkalarının ne düşündüğü, ne hissettiği senden daha önemli değil mi?!!! Değilll. Senden daha önemli değil. Yaşadığımız bu fiziksel rahatsızlıkların bile temel sebebinin hep bu içimize attığımız üzüntü, stres kaynaklı olduğunu biliyorsun değil mi? Yapma.!! Başkaları için yaşadığın yeter artık!. Bu hayatı sen de bir kere yaşayacaksın. Kendin kendine zulüm etme.! Sen kendine değer ver ki insanlar da sana değer versin.

 

6-AYNI OLAYI KAÇ DEFA KONUŞURSANIZ KONUŞUN TEKRAR KONUŞMAK YERİNE TRİP ATIP PARTNERİMİZİN ANLAMASINI BEKLEMEK

 

Kaç defa konuşacağız bir konuyu yeter artık bu sefer kendisi anlasın dediğimiz an eğer niyetimiz kesin olarak bir ayrılık değilse ve bu ilişkiye devam etmek istiyorsak bu karşı tarafın asla sebebini anlamadığı trip hiçbir sorunu çözmeyeceği gibi partnerinize yaptığınız gereksiz bir işkence olup ilişkinizi zedelemiş olacaktır. Konuşalım. Konuşmaktan yorulmayalım. Farklı şekillerde anlatalım. Yeter ki vazgeçmeyelim illaki iletişimin bir yolunu buluruz.

 

Psikolog Kübra Meşe

 

 

Randevu oluşturmak için Ankara Psikolog Bağlantısına tıklayabilirsiniz.

İzlenmesi Gereken 10 Psikolojik Gerilim Filmi

Mutlaka İzlemeniz Gereken 10 Psikolojik Gerilim Filmi

 

Psikolojik Gerilim Filmleri

Sizler İçin 10 Psikolojik Gerilim Film Listeledik.

1- “Memento” (2000) – Christopher Nolan tarafından yönetilen bu film, kısa bölümler halinde anlatılan bir hikâyeyi takip etmeyi gerektirir ve izleyiciyi kafası karıştıran bir şekilde etkiler.

Psikolojik Gerilim Filmi MEMENTO
Psikolojik Gerilim Filmi MEMENTO

 

2- “Shutter Island” (2010) – Martin Scorsese tarafından yönetilen bu film, bir polis memuru olan Leonardo DiCaprio’nun Shutter Island adlı bir adada geçen gerilim dolu bir hikâyeyi anlatır.

Shutter Island
Shutter Island

3- “Inception” (2010) – Christopher Nolan’ın yönettiği bu film, bir grubun beyinleri içine girerek rüya dünyasında bir hırsızlık işlemeye çalıştığı bir hikâyeyi anlatır.

inception
inception

4- “The Sixth Sense” (1999) – M. Night Shyamalan tarafından yönetilen bu film, bir çocuğun ölülerle iletişim kurabildiğini keşfeden bir psikologun hikâyesini anlatır.

5- “Old Boys” (2003) – Park Chan-wook tarafından yönetilen bu film, bir adamın 15 yıl boyunca bir odaya hapsedildiği ve sonrasında neredeyse bir günde tüm hayatını yeniden keşfetmeye çalıştığı gerilim dolu bir hikâyeyi anlatır.

Old Boys
Old Boys

6- “Fight Club” (1999) – David Fincher tarafından yönetilen bu film, bir günlük hayatı sıradan bir adamın bir boksa katılmaya başlamasıyla birlikte değişmeye başlayan hikâyesini anlatır.

Fight Club
Fight Club

7- “The Prestige” (2006) – Christopher Nolan tarafından yönetilen bu film, iki sihirbaz arasında geçen rekabeti ve birbirlerine olan kinlerini anlatır.

The Prestige
The Prestige

8- “Primal Fear” (1996) – Gregory Hoblit tarafından yönetilen bu film, bir papazın cinayetiyle ilgili bir davada savunma avukatı olan Richard Gere’nin hikâyesini anlatır.

Primal Fear
Primal Fear

9- “The Village” (2004) – M. Night Shyamalan tarafından yönetilen bu film, bir köyde yaşayan insanların gerçek dünyayla ilişkilerinin nasıl olduğunu anlatır.

The Village
The Village

10- “Mulholland Drive” (2001) – David Lynch tarafından yönetilen bu film, Hollywood’da geçen gerilim dolu bir hikâyeyi anlatır ve izleyiciyi sürekli olarak şaşırtmayı başarır. Bu film, psikolojik gerilim türünde önemli bir yere sahiptir ve mutlaka izlenmesi gereken bir filmdir.

Mulholland Drive Psikolojik Gerilim Film Önerisi
Mulholland Drive Psikolojik Gerilim Film Önerisi

Ankara Psikolog Randevusu almak için bizleri whatsapp veya mesaj yolu ile iletişime geçebilirsiniz.

Ankara ve Çankaya bölgesi Psikolog hizmeti sağlamaktayız.

Online Psikolog ve Yüzyüze Psikolog randevusu için bizi arayabilirsiniz.

Ankara Çift Terapisi

Psikolojik Dayanıklılık Nasıl Arttırılır?

Psikolojik Dayanıklılığı Artırma Yolları

Psikolojik Dayanıklılık Nasıl Arttırılır?

  • Direnç ve Değişim

“Direnç” kelimesi psikolojide, özellikle olumsuz veya travmatik anlardan geçerken olaylara uyum sağlama yeteneğini adlandırmak için kullanılır.Psikolojik Dayanıklılığı  bu tutum, insanların zorluklarla oldukça olumlu bir şekilde yüzleşmelerini ve daha güçlü çıkmalarını sağlar: Dirençli birey aslında zor bir anı kişisel gelişim için bir fırsata dönüştürmeyi başarır. Bu esneklik sayesinde insanlar çok fazla psikolojik sorun yaşamadan günlük hayatına devam edebiliyor. Dirençli bir kişi kendine güvenir, uyum sağlayabilir ve kendini kontrol edebilir. Gerçeği olduğu gibi kabul eder, hayata anlam verir ve bunun için de hedeflerine ulaşmak için doğru azme sahiptir. Bu özellikler, dış koşullar daha zor olduğunda bile ilerlemenizi sağlar. Direnç, bu nedenle, umudumuzu ve özgüvenimizi kaybetmeden günlük zorluklarla yüzleşmemize yardımcı olan bir beceridir. Çok erken pes eden insanlar genellikle dayanıklılıktan yoksundur. Bununla birlikte, dirençlilik yalnızca bazı konuların özel bir yeteneği değildir. Aksine, daha az dayanıklı olan bireyler bu özelliği arttırma fırsatına sahiptir.

 

Psikolojik Dayanıklılık
Psikolojik Dayanıklılık
  • Dayanıklılığı Artırmak Mümkün mü?

Direnç, geliştirilebilen bir özelliktir. Bu, bazı olaylardan acı çekmeden geçeceğiniz anlamına gelmez, ancak olumsuz olaylarla başa çıkmak için en uygun araçları sunacak bir tür koruma “bariyeri” oluşturmak mümkün olacaktır.

Bir “sosyal ağ” oluşturun

Bireyin diğer bireylerin desteğini alması çok önemlidir. Gerçekten de en zor anlarımızda bize söz veya davranışla yardımcı olabilecek insanlardan oluşan bir güvenlik ağına sahip olmak gerekir.

Kendini kapatma

Dirençli olmak, tüm sorunlarını kendi başına çözebilen bir süper kahraman olmak anlamına gelmez. Başkalarından yardım istemek veya sorunlarınız hakkında diğer insanlarla konuşma fırsatı bulmak çok faydalıdır. Bir şüpheyi veya bir sorunu yüksek sesle dile getirmek, kişinin kendi içindekini bile netleştirmesine yardımcı olur.

Hedeflerinizi geliştirin

Hayatta hiçbir amacınızın olmaması her şeyi daha da zorlaştırır. Gerçekçi olmaya çalışarak hedeflerinizin bir listesini yapın. Kendinizi test edin, harekete geçin ve hedeflerinize ulaşmak için sebat edin.

İrade

Birçok dış olay bize bağlı değil. Bunun yerine, onları yorumlama ve yüzleşme yeteneği bize bağlıdır. Eylemlerinizin olanları değiştirebileceğini veya düzeltebileceğini bilmek, hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olur.

İyimser olun ama gerçeği kabul edin

Hayatınızı analiz etmeye çalışın, her şey kötü değil. Kontrol %100 sizde olmayabilir ama farklı durumlara karşı tepkinizi kontrol edebilirsiniz. İyimser olmak, gerçekçi olmamak anlamına gelmez. Gerçeği kabul etmemek aslında bize onu değiştirebilme imkanı vermiyor. Başkalarını suçlamayı bırakın ve hedeflerinize ulaşmak için bir çözüm bulmaya odaklanın.

Harekete geç

Harekete geçmemek, her şeyi olduğu gibi, hiçbir gelişme ya da kötüleşme olmadan bırakmak demektir. Ancak çözüm kendiliğinden gelmeyecektir. Sevmediğiniz durumlardan bir çıkış yolu bulmak için enerjinizi kullanın. Aslında enerjinizi kullanmanız, hedefleriniz ve olası çözümler hakkında daha geniş bir vizyona sahip olmanızı sağlayacaktır.

 

Ankara Klinik Psikolog Randevusu için bağlantı ya tıklayabilirsiniz.

 

Doğru Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

Doğru Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

Doğru Bir İlişkide Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

İlişkimiz bizi mutlu ediyor ve hayatımızda sırtımızı dayayabileceğimiz, güvenebileceğimiz bir insan var ise hayatta bizden mutlusu yoktur. Karşılıklı güven ve birbirimiz hakkındaki düşüncelerimizi özgürce paylaşabilmek mutlu ve sağlıklı bir ilişkinin en temel gereksinimleridir. Eğer ilişkide arada sırada sorguluyor, şüpheler duyuyor, kendimizi bazı konularda rahatsız ve engellenmiş hissediyorsak, bu bizim için sağlıklı olmayan bir ilişkide olduğumuzun göstergeleri olabilir. Dilerseniz biraz doğru bir ilişkide olup olmadığımıza göz atalım.

  •  Yaşadığımız ilişkide korku hissetmiyorsak

Bu bağlanma korkusu da olabilir, karşımızdakinin bize bir şekilde zarar verebileceği korkusu da. Eğer ilişkimizde güven hissi varsa ve hem bağlanmaktan hem de bu kişinin bize bir zarar verebileceğinden çekinmiyorsak doğru bir ilişki yaşıyoruz diyebiliriz.

  • İlişkiyi saklama gereği hissetmiyorsak

Eğer ilişkimizde birbirimizden sakladığımız önemli sırlar varsa bu ilişkinin doğru olmadığının önemli bir göstergesi olabilir. Sağlıklı ilişkilerde taraflar birbirlerinden bir şeyler gizlemek şöyle dursun, aksine, birbirlerine olabildiğince açık ve dürüst olmaya çalışırlar.

  •  Birbirini gizlice takip etmeye çalışmamak

Doğru ve sağlıklı ilişkilerde, iki taraf da birbirine karşı açık ve dürüst olacağından, birbirlerini gizlice takip etmek zorunda hissetmezler. İlişkinizde karşı tarafın sizden sakladıkları olduğunu düşünüyor ve onu yakalama arzusu hissediyorsanız bazı şeyler gerçekten yanlış demektir. Aynı şekilde sizin de karşınızdakinin arkasından çevirdiğiniz dolaplar olmamalıdır.

  • Kendinizi karşınızdaki kişiden üstün görmemek

“Davul bile dengi denginedir” sözü ilişkiler için genellikle geçerlidir. Sosyal, ekonomik, entelektüel ve eğitimsel farklar olsun, ailevi farklılıklar olsun, kişisel ilişkilerde bir yere kadar tolere edilebilirler. Duyduğunuz aşkın etkisiyle bir süre görmezden geldiğiniz bu farklar, çatışmalar ve anlaşmazlıklar başladığında su yüzüne çıkar. Arada derin ve aşılamaz farklılıklar var ise, bu eninde sonunda ilişkinin parçalanmasına yol açabilir.

  •  İlişkide olduğunuz kişinin başarılarını kıskanmamak

İlişkide en önemli gereksinimlerden biri de, kişilerin birbirlerinin başarılarını desteklemeleri ve her zaman daha iyisine ulaşmalarını içten bir şekilde dilemeleridir. Eğer ilişkinizde birbirinizin daha başarılı olmasını istiyor ve bu konuda birbirinize elinizden gelen desteği verebiliyorsanız sağlıklı ve doğru bir ilişkidesiniz diyebiliriz. Gerçekten birbirini seven insanlar, birbirlerinin başarılarına sevinir ve daima birbirlerini desteklerler.

  • Anlaşmazlıkları o anda çözmeye çalışmak

Her sağlıklı ilişkide sorunlar ve anlaşmazlıklar da olur. Önemli olan bu sorunları biriktirmemek, ertelememek, o anda konuşup, tartışıp üstesinden gelebilmektir. Ertelenen, sonraya bırakılan sorunlar zamanla birikir ve haddinden fazla artarlar. En sonunda taraflar birbirlerine patlayarak ilişkiye onarılamaz zararlar verebilirler. Siz de sorunlarınızı o anda konuşup giderebiliyorsanız, sonraya atmıyorsanız doğru bir ilişkide olduğunuzu söyleyebiliriz.

  • Doğru iletişim kurabilmek

İlişkilede doğru şekilde iletişim en önemli etkendir. Doğru iletişim; tarafların birbirleri hakkındaki memnuniyetlerini ve memnuniyetsizliklerini yüz yüze konuşabildikleri ortamlar yaratabilmelerinde yatar. Her iki taraf da birbirlerini dinlemeye gönüllü ise, kimse kimseyi manipüle etmeye çalışmıyor, gerçekten sorunları anlamaya ve çözmeye uğraşıyorsa o ilişkinin doğru ve sağlıklı olduğundan söz edebiliriz.

  • Farklılıklara saygı göstermek

Her insan birbirinden farklıdır. Herkesin farklı bir yetiştirilme tarzı, farklı bakış açıları ve değerleri olması normaldir. Eğer arada uçurumlar yoksa ve ortak noktalarda buluşulabiliyorsa bu, ilişkiyi yürüten unsur olacaktır. Her durumda kendimizi karşımızdakinin yerine de koyarak düşünmeli ve onun bakış açısını da anlamaya çalışmalıyız. Bize kabul edemeyeceğimiz derecede ters gelen durumlar haricinde ortak anlaşma noktaları bulabiliyor isek, o ilişkinin doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz.

  • İlişkide kendimizi kaybetmemek

    Bu ilişkide en çok zorlanılan unsurlardan biridir. Özellikle ilişki çok iyi gidiyorsa, çoğunlukla kişiler ilişkinin baş döndürücü temposuna kapılıp kendilerinden vazgeçerler. Bu, arada sırada iyi gelse de, hiçbir zaman hobilerinizden, hayatınızdan, ilişkiniz dışındaki meşguliyetlerinizden tamamen vazgeçip kendinizi ilişkiye aşırı kaptırmamanız gerekir. Siz kendi kendinize bir bireysiniz ve ilişkiniz hayatınızın mutluluk verici bir parçası. Bunu asla unutmamalısınız. Her iki taraf da ilişkide kendinden vazgeçmek zorunda kalmadan birbirlerine sevgi ve mutluluk içinde sarılabiliyorsa bu ilişkinin doğru bir ilişki olduğundan söz edebiliriz.

Ankara Psikolog Tavisiye Aile danışmanlığı ve çift terapisi için uzman psikolojik danışman Emine Toklu Başkak için randevu talebi oluşturabilirsiniz.

Aile Dizimi Nedir?

Aile Dizimi Nedir?

Aile Dizimi Nedir Ve Nasıl Yapılır?

Son yıllarda çok konuşulan ve gündemde olan bir konu olan aile dizimi nedir ve nasıl yapılır hakkındaki bilgileri sizler için hazırladık.

Aile dizimi kişinin geçmişte yaşamış ailesi ve köklerinden gelen farkında olmadan alıp kabul ettiği ve hayatında etkili olan genellikle olumsuz durumları ortaya çıkaran bir psikoterapi çalışmasıdır.

Bu çalışma büyük derinliği olan aslında insanlık deneyiminin kendisini anlatan bir çalışma olarak kabul edilmektedir.

Çalışma hakkında birçok bilgi ve uygulama bulunmasının yanında aile dizimi aslında insanlık deneyimini tam olarak ortaya çıkarak ve kişinin kendi hikayesine dışarıdan bakabileceği bir yöntemdir.

Aile Dizimi Neden Yapılır?

Aile dizimi psikolog aile psikolog çift terapisi ümitköy ergen psikolog ankara ergen psikolog
psikolog

Aile dizimi kişinin hayatında tekrarlayan ve nedenini tam olarak bilemediği durumlar ile ilgili yapılan bir uygulamadır. Genellikle ilişki problemleri, para problemleri gibi sorunların kaynakları aile dizimi ile bulunmaktadır.

Kişinin bu tür problemleri yaşamasına neden olan geçmişte ailesinin yaşamış olduğu göçler, kürtajlar, düşük bebekler, anne veya babanın yaşamış olduğu göçler, bir yerden başka bir yere gitmek zorunda kalmak gibi durumlar yer almaktadır.

Aile dizimi yaptırmak isteyen kişi kendisi hayatındaki çıkmazları ve tekrar eden sorunları fark ederek bu yöntemi isteyerek katılabildiği gibi bazı kişilerinde merak ettikleri için bu dizimi yaptırmaları mümkün olmaktadır.

Aile Dizimi Nasıl Yapılır?

Aile dizimi yapıldığında kişi kendinden kısaca bahseder ve hayatında tekrarlayan sorunlarını dile getirir. Daha sonra yönlendiren yani dizimi kolaylaştırma görevini üstlenen kişi sorunları dinledikten sonra kişiyi daha önce hiç tanımadığı bir gruba yönlendirerek bu grup içerisindeki kişilerden kendi hikayesine göre temsil edilen durum için kişileri kaldırması söylenir. O kişide seçtiği kişileri kaldırarak alana dizer. Bu sırada kişi kendi zihnindeki fotoğrafı sunmaktadır.

Bunun için kişinin alan oluştururken gruptaki kişileri kendi seçmesi ve alana yerleştirmesi oldukça önemlidir.

 

Böylelikle o konuya dair ya da o kişiye ve o ilişki bitimine dair bu fotoğrafı görülür ve kişi de görür. Çünkü bu çalışmayı gerçekleştiren bu çalışmaya yaptırmak isteyen kişi çalışmanın içerisine dahil olmaz. Buradaki en mucizevi şey de kişinin kendi zihnindeki fotoğrafı sandalyede oturup dışarıdan izleme fırsatı elde etmiş olmasıdır.

Bu duruma dışarıdan bakma ve şahitlik etmek adı verilmektedir. Bu şahitlik sonrasında da kişinin çalışma içerisindeki sorunların çözümlemesi sağlanmaktadır. Artık bu şahitlikten sonra o fotoğrafın sadece kişinin zihninde olduğunun farkındalığı sağlanarak problemleri çözümlenmiş olmaktadır. Bu aşamada çözüm kendiliğinden gelmektedir.

 

Aile dizimi çalışmasında bütünün bir düzenimi vardır ve o düzende orada akmaya başlar ve rahatlama olur. Çözümün olduğunu ise kişinin duygularının açığa çıkmasından, ağlama veya derin bir oh çekmesinden anlamak mümkündür.

 

Aile dizimi aslında insan olarak herkesin başka hikayeler yaşasa da benzer duygulara sahip olduğunu ve her insanın yaşamın özüne katkı sunduğunu gösteren bir yöntemdir. Bu yöntem sonucunda çözümlemelerin kendiliğinden olduğu ve bir türlü ilerleme kaydetmeyen sıkışmış enerjilerin akmaya başladığı ve insanın bunların etkisiyle daha hızlı rahatladığı görülmektedir.

 

Çift ve Aile Terapisi için psikolog tercihi yaparak randevu oluşturabilirsiniz.

 

Çocuklarla Oyun Oynamak

Çocuklarda Özgüven Nasıl Geliştirilir?

Çocuklarda Özgüven Nasıl Geliştirilir

Kişilerin kendilerini tanıması, artı ve eksi yönlerini bilmesi sonucunda neleri yapabilecekleri ve neleri yapamayacakları konusunda bilinçli olması durumudur. Özgüveni yüksek çocuklar yetiştirmek için ailelere pek çok sorumluluklar düşmektedir. Bu konuda okullardaki rehber öğretmenlerden ve kişisel gelişim alanında çalışma yapan uzmanlardan faydalanılmaktadır. Ama ilk eğitim tabi ki ailede verilmektedir.

 

 Özgüveni Yüksek Çocuk Nasıl Yetiştirilir?

 

 Aile içerisinde davranış problemleri olan, birbirlerine saygısı ve sevgisi olmayan ve iletişim bozukluğu olan bir bireyin özgüvenli olması düşünülemez. Sağlıklı bir birey, sağlıklı ailede yetişir. Çocuklarının özgüveni yüksek bireyler olmasını isteyen anne babalar işe ilk kendileri ile başlamalıdır. Ebeveynlerinin beceriksiz, başarısız olduğuna inanan çocuklar asla özgüveni yüksek bireyler olamazlar. Çocuklar rol model olarak ilk önce anneyi ve babayı seçerler. Seçtikleri rol model kendisine güvenmeyen bir birey ise çocuk da kendisine güvenmeyen birey olacaktır. Bunun için anne babalar çocuklarının gözünde hep kendinden emin olmalı ve sözleri ile davranışlarının tutarlı olmasına dikkat etmelidir.

 

 Çocuklara Nasıl Görevler Verilmelidir?

 

 Ebeveynler çocuklarının yaşlarına uygun görevler ve komutlar vermelidir. Yaşının üzerinde beceri gerektirecek bir komut verilen çocuk bu görevi yapamayacağı için çocuğun kendisine olan güveni azalacaktır. Yani beş yaşındaki bir çocuktan elektrik faturasını yatırması beklenmemelidir. Yaşına uygun olmayan bu komut yüzünden çocuk başarısız olacaktır. Başarısız olan çocuk da kendisine olan güvenini yitirecektir. Her yaşın yapabileceği yeterlikler vardır. Çocuklara yaşlarına uygun görevler verilmelidir.

 

 Çocuk Verilen Görevi Yapamazsa Ne Yapılmalıdır?

 

 Çocuk yaşına uygun verilen komutu yapamadı ise ebeveynler sakin olmalıdır. Kötü sözler söylenerek çocuk rencide edilmemelidir. Her bireyin farklı becerileri olduğu, kimisinin bir işi bir seferde kimisinin beş seferde yapabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuğa sevgi ile yaklaşmalı ve uygun bir dil ile durum açıklanmalıdır. Ardından çocuk motive edilerek bu işin tekrar denenmesi sağlanmalıdır. Başarılı olana kadar çocuğa destek çıkılmalı ve kendisine olan güven ifade edilmelidir. Ailesinin arkasında durduğunu gören ve motive olan çocuk verilen komutu yerine getirecektir. Yeter ki ebeveynler çocuğuna olan saygı ve sevgisini göstermiş olsun ve her ne olursa olsun arkasında olduğu duygusunu kazandırmış olsun.

 

Çocuk Psikoloğu Klinik Psikolog Merve Kiraz’dan randevu oluşturmak için randevu talep edebilirsiniz.

Klinik Psikolog

Merve Kiraz

Panik Atağı Yenenler Anlatıyor

Panik Atağı Yenenler Anlatıyor

Bilimsel olarak Panik atak, ani ve düzenli olarak bir panik ya da korku hissinin etkisi altında kalınan bir anksiyete bozukluğudur diyebiliriz. Panik atak sırasında ölüyormuş,kalp krizi geçiriyormuş gibi hissederiz. Nefes alamaz,kalbimiz sanki ağzımızdan çıkıyor gibi hissederiz. Panik Atağı Yenenler Anlatıyor

 Kısaca panik atak belirtileri nelerdir?

  • Nefes almada güçlük
  • Hızlı kalp çarpıntısı
  • Sıcak-Soğuk basma
  • Terleme
  • Bulantı
  • Karın ağrısı
  • Kendinden ve gelecekten kopma
  • Titreme

Panik bozukluk her yaşta ortaya çıktığı gibi özellikle 25 yaşlarında kendini gösterme eğilimindedir. Panik atak hayati tehlikesi olan bir durum değildir bunu bilmeli ve panik anında kendimizi telkin etmeliyiz.

Ayrılık Acısı Nasıl Geçer?

Panik atak anında yapılması gerekenler nelerdir?

Öncelikle durumu kabullenmeli, geçeceğini bunun hayati bir tehlikesi olmadığını bilmeliyiz. Kendimizi olabildiğince telkin edip derin derin nefes almak bizim kalp atışımızı dengeleyecektir. Ek olarak biraz daha rahatlatabilmesi adına yanınızda varsa eğer kolonyayı peçeteye döküp koklamak bizi ferahlatacaktır. Doğru nefes alıp verdiğimiz taktirde kalbimizin ritmi normale dönecek ve panikten kısa sürede kurtuluyor olacağız. Tabi ki sadece bunlar yeterli olmayacaktır bir uzmandan yardım almak kendinize yapabileceğiniz en büyük yardımdır.

Peki ya panik atak hayatımızı ne ölçüde etkiler?

Tedavi edilmeyen panik atak hayat standartlarımızı ciddi anlamda bozabilir. Bunlara bir kaç örnek verecek olursak

  • Evden çıkma korkusu
  • Araba kullanamama
  • Kaza yapacağım korkusu
  • İş yaşantısında ya da okuyorsak okul yaşamında bozukluklar
  • Depresyon
  • Anksiyete ve diğer psikolojik problemler
  • İntihar ve intihar düşünceleri
  • Maddi problemler

Tedavi edilmeyen panik atak daha sonrasında evden çıkmama, kalabalık ortama girememe gibi sorunları beraberinde getirebilir.

Panik Atak tedavisi nasıl olur?

Panik atak daha öncesinde demiş olduğumuz gibi kalp krizi geçiriyor gibi hissetme ve aynı belirtileri verebilir bunun dışında başka diğer hastalıklar ile karıştırılma durumu olabilir. Bu yüzden hastalık geçmişimizi ve öykümüzü uzmanımıza her detayıyla anlatmamız gerekir tam teşhis için bir takım tahliller ile birlikte tanınız konur. Uzmanımız gerek duyarsa ilaç ile tedavi ya da psikoterapi yöntemiyle size yol haritanızı çizebilir. Bazı durumlarda hem ilaç hem de psikoterapi uygun görülebilir.

Ankara Panik Atak Tedavisi için Ankarauzmanterapi.com u tercih edebilir. Randevu oluşturabilirsiniz.

Hafta sonları Ankara Psikolog Kliniği hizmet vermektedir.

Günün her saati randevu oluşturmak için 0552 878 12 11 numaralı telefonlarımız üzerinden bizlere ulaşabilir whatsapp üzerindende bizlere yazabilirsiniz.

Ankara Psikolog Randevusu Nasıl Alınır?

Ankarada Psikolog Randevusu Nasıl Alınır ? 

Ankara Psikolog Randevusu Nasıl Alınır sorusuna cevap bulalım. Herkes gündelik yaşamında yaşadığı travmalar, kayı veya stress problemleri, kayıpları nedeniyle bir psikolog ihtiyacı duyabilmektedir.

Fakat bir psikolog arayışında insanlar için en önemli etkenler ise ;

  • Psikolog Tecrübesi
  • Uzaklık
  • Yetkinlik
  • Güler yüzlü yakşalım.
  • Ücretsiz Ön görüşme imkanı
  • Rekabet nedeniyle stabil olmayan  fiyat bilgisi

Tabi ki bu aşamada  psikologların aldığı eğitimler, özgeçmiş incelemeleri yapıldıkdan sonra  karar verebilmek adına  uzaklık veya yakınlık araştırması için en yakın psikolog tercihi öne çıkıyor.

Psikolog arayışında en önemli etkenlerden bir tanesine rekabet sebebiyle aynı konumdaki Psikolojik Danışmanlık Merkezlerinin fiyat skalalarının aynı olmaması danışan tarafından akla soru işareti kalmasına sebeb oluyor.

Psikolojik danışmanlık da ilk görüşme çok önemlidir. Çünkü sürecin devamının olup olmayacağı ilk görüşme sonrası netleşmektedir.  En önemli faktör ise insanların uzun süreli bir danışmanlık hizmeti almak istediğinde evlerinden psikolog kliniğine olan uzaklık bir süre sonra külfet haline geldiğini düşünmektedirler. Bu nedenle çoğu seans yol problemi sebebiyle tam olarak olması gereken zamanda bitmeyebiliyor.

Bu sebeble Psikolog arayışımızda en önemli tercih seçilecek Psikolog tecrübesi yanında yakınlık ve uzaklık durumlarıdır.

Örneğin Ankara Civarında bir psikolog arayışınızda ilçe veya mahalle bazlı aramanız hem sizi yol derdinden kurtarabilir hemde seansların tamamına gitme fırsatı yaratabilir.

Bölgesel olarak Ankara Çankaya Mahallesinde yaşıyor olun ve Bir psikolog bulabilmek için Ankara Çankaya Psikolog kelimesini aratarak sizlere en yakın psikolog seçimini doğru yapabilirsiniz.

Ankara Psikolog

Ankara Türkiyenin Başkenti olup güncel nüfus bilgisi 5.747.325 kişidir. Ankara Çankaya nüfusu ise 949.265 kişidir. 

Ankara Çankaya bölgesi mahalleleri ise

  1. Akpınar Psikolog
  2. Anıttepe Psikolog
  3. Aşağı İmrahor Psikolog
  4. Aşağı Öveçler Psikolog
  5. Aşağı Topraklık Psikolog
  6. Aşıkpaşa
  7. Ata
  8. Aydınlar
  9. Ayrancı
  10. Aziziye
  11. Bademlidere
  12. Bağcılar Psikolog
  13. Bahçelievler Psikolog
  14. Balgat Psikolog
  15. Barbaros
  16. Bayraktar
  17. Beytepe
  18. Boztepe
  19. Büyükesat
  20. Cebeci
  21. Cevizlidere
  22. Cumhuriyet
  23. Çamlıtepe
  24. Çankaya Psikolog
  25. Çayyolu Psikolog 
  26. Çukurambar  Psikolog
  27. Çukurcabirlik
  28. Devlet
  29. Dilekler
  30. Doğuş
  31. Dumlupınar (Aşağı Dikmen)
  32. Ehlibeyt
  33. Ellinciyıl
  34. Emek
  35. Ertuğrul gazi
  36. Erzurum
  37. Esatoğlu
  38. Eti
  39. Fakülteler
  40. Fidanlık
  41. GOP
  42. Gökkuşağı
  43. Göktürk
  44. Güvenevler
  45. Güzeltepe
  46. Hilal
  47. Huzur
  48. İleri
  49. İlkadım
  50. İlker
  51. İncesu
  52. İşçi Blokları
  53. Karakusunlar
  54. Karapınar
  55. Karataş
  56. Kavaklıdere
  57. Kazım Özalp
  58. Keklikpınarı
  59. Kırkkonaklar
  60. Kızılay
  61. Kızılırmak
  62. Kocatepe
  63. Korkut Reis
  64. Küçükesat
  65. Kültür
  66. Malazgirt
  67. Maltepe
  68. Mebusevleri
  69. Meşrutiyet
  70. Metin Akkuş
  71. Metin Oktay
  72. Mimar Sinan
  73. Muhsin Ertuğrul
  74. Murat
  75. Mürsel Uluçluç
  76. Mustafa Kemal
  77. Naci Çakır
  78. Namık Kemal
  79. Nasuh Akar
  80. Oğuzlar
  81. Or-An
  82. Orta İmrahor
  83. Ortadoğu
  84. Osman Temiz
  85. Öncebeci
  86. Öveçler
  87. Remzi Oğuz Arık
  88. Sağlık
  89. Sancak
  90. Seyranbağları
  91. Sokullu Mehmet Paşa
  92. Söğütözü
  93. Şehit Cengiz Karaca
  94. Şehit Cevdet Özdemir
  95. Tınaztepe
  96. Topraklı
  97. Yeşilkent
  98. Yıldızevler
  99. Yukarı Bahçelievler
  100. Yukarı Dikmen
  101. Yukarı Umut
  102. Yukarı Öveçler
  103. Yücetepe
  104. Yüzüncüyıl (Esat)
  105. Zafertepe 
  106. Ümitköy Psikolog

gibidir.

Ankara Bölgesi psikolog arayışlarınızda mahalle bazlı arama size zaman kazandırabilir. 

psikolojide aileyi sevmemek

Psikolojide Aileyi Sevmemek

Psikolojide Aileyi Sevmemek “Aile sevgisi doğal bir duygudur” cümlesi kulağa doğru gelse de, her birey için geçerli …

rüyada-eski-sevgiliyle-yuz-yuze-gorustugunu-gormek

Rüyada Eski Sevgiliyle Yüz Yüze Konuşmak Ne Anlama Gelir?

Rüyada Eski Sevgiliyle Yüz Yüze Konuşmak Ne Anlama Gelir? Rüyalar, bilinçaltımızın bizimle konuşma şeklidir. Gün …

regresyon terapisi nedir

Regresyon Terapisi – Geçmişin İzlerini Şifaya Dönüştürün

Ankara Regresyon Terapisi | Geçmişin İzlerini Şifaya Dönüştürün Yaşadığımız birçok duygu, düşünce ve davranış …